İşçi ve emekçilerden korkuyorlar. Sınıfın gücünün neye kadir olduğunu biliyorlar. Ve yasaklayarak kurutulacaklarını sanıyorlar. 8 Mart kadın mücadelesinde bir yol açıcıydı daha yılın başında… Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin direnişiyle hava birden bahara döndü. Erguvanlar açtı dört bir yanda… Sonra Newroz… Renk cümbüşüne döndü mücadele bayrakları… Dinmeyen işçi ve emekçi direnişleri sürüyor. Sendikalaşma, hak arayışı, Kod 29 karşıtı eylemler, işten atılan işçilerin direnişi… Ekmekçioğulları’ndan Baldur’a, Simbo’dan SML Etiket’e süren bir direniş var. Migros, PTT işçileri, Cargil, Kayı İnşaat, Tur Assist.. Antep’te Yasin Kaplan, Güven Boya, Bayrampaşa ve Bakırköy belediye işçileri… İkizdere’de Karadeniz halkı… Bölgede Kürt halkı ve daha birçok direniş… 

1 Mayıs miting ve eylemleri, direnişin yayılmasını engellemek için yasaklandı. Faşizan uygulamaların, adeta sömürge valilerine dönen kayyumlara, onca baskıya, tutuklamalar, asker polis kuşatmasına, ideolojik bombardımana karşın direniş yayılarak büyüyordu… kadınlar, gençler, Kürtler… Ve giderek her dilden ve her inançtan Türkiye işçi sınıfı ve emekçilerinin ayak sesleriydi duyulmakta olan… Her alanda süren bir mücadele var, işçi direnişleri, işsiz mücadelesi, EYT…

1 Mayıs daha da kitlesel bir dönemin habercisiydi… Pandemide derinleşen sömürü ve yayılan işçi ve emekçi ölümlerine karşı biriken öfke patlamaları bekleniyordu. Küçük esnaf henüz Ankara Yolu’na düşmemiş olsa da patlama noktasında… Yoksullar, açlar, işsizler, işçiler ve emekçiler güçlerini birleştirecekti… Ezilen ve sömürülen milyonların içinde büyüyen öfkenin nerede ne zaman patlayacağı belli değil artık.

İşçi ve emekçi direnişinden korkuyorlar. 1 Mayıs yasaklandı. Önce hafta sonu yasağı, ardından “tam kapanma” yasağı. Sınıfın alana çıkışını engelleme hesapları…

Ancak, kapitalizmin yıkılmayı hak eden bir düzen olduğunu yaşadığımız günlerden daha iyi gösterecek bir zaman dilimi olmadı! Sınıflar arasındaki uçurum bu denli derinleşmiş olarak berrak olmamıştı. Sömürü, baskı ve yağma eşliğinde süren kapitalist barbarlık işçi ve emekçileri iliğine kadar sömürme çabasındayken işçiler sadece izlemiyor, seyirci kalmıyorlar. Kapitalist sistem tüm zamanların en berbat uygulamalarını sergiliyor; İnsan ve doğa büyük bir yıkım altında. Sınıf ve emekçiler bunu görüyor ve için için kaynıyor.

Ve salgını fırsata çevirmiş kapitalizmin sömürü ve yağmada sınır tanımıyor oluşu daha çıplak görülüyor. Kovid-19 salgınının fırsata çeviren, işçilerin ve emekçilerin köleleştirildiği, toplu kıyıma sürüklendikleri bir dönemdir yaşamakta olduğumuz.

Dünyada 151 milyonu aşkı insan hastalığın pençesine düştü. 3 milyon 200 binden fazla insan yaşamını yitirdi. Ölenler yoksullar, “çarklar dönsün” diye ölüm fabrikalarına sürülen işçiler emekçiler. Hiçbir önlem alınmadan, aşıya ulaşamadan, tezgahların başına doldurulan işçi ve emekçiler ölmekle kalmıyor, ailelerini, yaşlı yakınlarını da alıp gidiyorlar! Hindistan’da tam bir felaket yaşanıyor. Latin Amerika’da ölümler dinmiyor, hastalık kol geziyor. Kapitalist dünya geri bıraktırılmış ülkelerdeki kitlesel kıyımları seyrediyor. Sermaye uşağı, emperyalizmin işbirlikçisi yönetimler ise ölümleri durduracak olanaklar yaratmak yerine, sermayedarların geleciğini düşünüyor, saraylarının peşinde. Kaynaklar patronlara aktarılıyor. Doğayı tahrip ediyor, olanakları, yer altı ve yer üstü kaynaklarını peşkeş çekiyorlar. Emeğin ve emekçilerin katli üzerinden dönen sömürü çarklarından altın topluyorlar, servetlerine servet katıyorlar.

Türkiye ise pandemide dünyanın üçüncü sırasında yer alıyor. Salgın önlenemiyor, aşı verilemiyor. Yurttaşına beş maske bile dağıtamayan Erdoğan yönetimi, IBAN numarası verdi. Yurttaştan hesap numarası isteyip yardımları göndermesi gereken yönetim yurttaşa para yatırsın, devlete yardım etsin diye devletin hesap numarasını verdi. “Tam kapanma” dedikleri de “işçi ve emekçiler ölürse ölsün, yeter ki çarklar dönsün, yeter ki turistlere olanak yaratılsın” oldu.  Ne destek ne ekmek parası… 40’tan fazla istisna ile yirmi milyonu aşkın sektörde üretim ve hizmet devam edecek. Toplu taşıma, servis, hınca hınç üretim… Yani işçiler, emekçiler yoksullar, yani 20 milyondan fazla emekçi çalışacak, ölecek ve sermaye kâr etmeye devam edecek…

Yoksulların ölümü üzerinden sürdürüyorlar sömürü ve yağmaya dayalı düzenlerini. Ancak sınıfın ve emekçilerin büyük direnişi mayalanmaktadır. Ve tek çıkış yolu sınıfın, emekçilerin ve ezilen halkların birlikte direnişindedir.

1 Mayıs kutlu olsun!

Bijî Yek Gulan!