İki nokta unutulmamalı. İlki, önemli sayıda seçmen Millet İttifakı’nın ortak metinlerine veya yardımcılardan daha çok, Bay Kemal’in bu krizde yarattığı güvenle oy kullanacak. İkincisi Akşener, mecburiyetten döndüğü masadan benzer bir biçimde bir daha kalkarsa, kendisiyle birlikte İttifakın da siyasi intiharı gerçekleşmiş olacak. 

İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, anlaşılan Millet İttifakı’nda çıkardığı krizden yeterli ve doğru dersleri çıkarmamış. 6 Mart 2023 pazartesi günü Saadet Partisi’ndeki toplantıda koridordan yankılanan ‘Yeter, ben bu şartla masaya geldim, istiyorsanız kalkayım’ sözleri ve masadan tekrar kalkma girişimi bunun işareti oldu.

Salı akşamı Habertürk Televizyonunda Fatih Altaylı’nın sunduğu “Teke Tek” programında sorulara verdiği yanıtların büyük çoğunluğu da bu gözlemi güçlendiren nitelikte.

Akşener’in yanıtları incelendiğinde görülecektir ki, 3 Mart 2023 Cuma günü partisindeki açıklamasının içeriğinin, kullandığı dilin muhalif saflarda yol açtığı güven sorununun ciddiyetinin hâlâ farkında değil. Kendisini Masaya döndüren esas dinamiği kavramış değil. Tahribatı onarmaya, anlamaya dönük siyasi bir çaba göstermiyor.

Aksine,  kamuoyu önünde bir yıldan fazla bir zamandır birlikte mesai yaptığı parti liderlerini nezaketten uzak çok ağır dille suçlamayı normalleştirme çabası gösteriyor.  Hatta hâlâ “CHP HDP ile görüşebilir, ama masaya getiremez” gibi cümlelerle ittifakın diğer bileşenlerine hüküm açıklayan cümleler kuruyor.

HDP konusunun İYİP lideri için kırmızıçizgisi olduğunun herkes farkında. Ama bir de seçim sistemi ve toplumsal siyasal gerçeklik var. 13. Cumhurbaşkanı seçimlerini muhalefetin kazanması için tüm muhalif kesimlerin oyunu alabilecek bir adaya ve yaklaşıma ihtiyaç olduğunu çok geniş kesim görmekte.  Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun bu konuda kendince bir çaba ve yaklaşım içinde olduğu da biliniyor, görülüyor. Buna rağmen “CHP, HDP ile görüşebilir, ama masaya getiremez” sözleri buna karşı yeni bir dayatmamın ayak sesleri gibi.

Görüşmesi gereken artık CHP yönetimi değil, cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’dur. Bunun yolu yok. Akşener bu sözleriyle cumhurbaşkanı adayına sınır ve alan belirlemeye çabalıyor algısı yaratıyor. Tıpkı Saray’a muhalif kesimleri sarsan, kendisinin altında kaldığı bir krizle biten, cumhurbaşkanı adayını belirleme sürecinde ‘seçilecek cumhurbaşkanı adayı’ dayatmasıyla CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nu veto etmeye çalıştığı, toplumsal ve siyasal gerçekliği dikkate almayan çok yanlış tutumu gibi.

İlk kriz, CHP’nin kadrolarının B planı hazırlığıyla ve ittifakın diğer bileşenlerinin katkılarıyla, büyük yıkıma yol açılmadan aşıldı. Ama sonrasına ilişkin benzer bir dizi sorun ortada duruyor. Yeni krizlere gebe ortam tam dağıtılmış değil.

Bir kez Akşener ve partisi seçmen ve ittifak nezdinde ciddi bir güven sorununa yol açtığı kesin. Masada altına ıslak imza atığı metini 24 saat geçmeden çöpe atan bir lider var.  Bir B planına sahip olmadan yaratığı anlaşılan kriz, Akşener’in güvenilmez müttefik olduğuna işaret ederken, diğer bileşenlerin pozisyonlarını, ilişkilerini pekiştirdi.

Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ise seçmen nezdinde gücünü artırdığı görülüyor. Özellikle 12. Cumhurbaşkanın dışlayıcı ve kutuplaştırıcı söylem ve tutumlarının panzehiri işlevini gören, dili ve siyasi yaklaşımı partisini çok fazla aşan bir desteği kazandığı görülüyor. Bunu, ittifak içi krizin aşılması süreci perçinledi. Seçmenin “başarısız Kılıçdaroğlu” algısını değiştirdi. Kılıçdaroğlu, toplumda oldukça güçlü olan “Saray’ın sandıkta yenilmesi” arzusunun rüzgârını arkasına almış görünüyor.

Bunların doğru kavranması Millet İttifakı’nın önündeki bir dizi önemli sorunun çözümünü kolaylaştırabilir.

Bunlardan ilki Cumhurbaşkanı seçimleriyle milletvekili seçimleri arasındaki ilişki ve bağlantı sorunudur. Bu HDP ile Cumhurbaşkanı seçimi bağlamında ilişkilenme sorununun çözümünü ve seçim sisteminin zorunluluğu olan Millet İttifakı milletvekili listelerinin hazırlanmasını kolaylaştıracaktır.

Bir diğer önemli başlık ise Millet İttifakı partilerinin her birini ve ortak Cumhurbaşkanı seçim kampanyasına etkin katılımı sağlanabilme kapasiteleridir. İYİP açısından bu nokta bir dizi sorun olduğu kuvvetle muhtemel. Yetmez, Saray karşıtı muhalefetin bütün kesimlerinin ortak tavır almalarını kolaylaştırıcı olmasını sağlamaktır. Saray karşıtı muhalefetin Millet İttifakı’ndan çok daha büyük ve çeşitliğe sahip olduğunu gözeten, kucaklayıcı bir Cumhurbaşkanı seçim kampanyası planlamasını gerektirir.

Başka bir ifadeyle Cumhurbaşkanı seçimi kampanyası, malzemeleri, söylemi Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’nin ayrımsız bütün mağdurlarının sorunlarının demokratik çözümünü kapsamak durumundadır. Toplumsal sorunların tamamının çözümünün ortak paydası, evrensel insancıl hukuk ve temel insan hakları olabilir. Örneğin ülkenin en önemli sorunu olan Mülteci sorununda “göndereceğiz” söylemi yerine, AB normlarında ve insancıl hukuk ekseninde çözüm ve söylem geliştirilmelidir.

Benzer bir krizin tekrar yaşanma ihtimalini ortadan kaldıran güçlü bir yaklaşım ne yazık ki, Meral Akşener tarafından sergilenmiş veya bunun işareti verilmiş değil. Bu riskin varlığı dikkate alınmak zorunda.

Cehennemin kapısını kapatma konusunda ciddi güven veren ve umut yaratan 13. Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu’nun zorlu yürüyüşü, “ülkücü, Türk milliyetçisi histerilere” heba edilemez.

İki nokta unutulmamalı. İlki, önemli sayıda seçmen Millet İttifakı’nın ortak metinlerine veya yardımcılardan daha çok, Bay Kemal’in bu krizde yarattığı güvenle oy kullanacak. İkincisi Akşener, mecburiyetten döndüğü masadan benzer bir biçimde bir daha kalkarsa, kendisiyle birlikte İttifakın da siyasi intiharı gerçekleşmiş olacak.