Rojava bölgesi, ABD ve diğer tüm emperyalistler için iki bakımdan öne alınıyor. PKK ve İran… Bu ikisi onlar için ne zaman ne yapacağı belli olmayan ve kesinlikle etki altına alınması gereken güçler arasında yer alıyor. İran’ı, İsrail için tehlike sayıyorlar. PKK’yi ise Kürtlerin bölünüp parçalara ayrılarak egemenliğine verilen ülkeler ve onlarla ilişkiler açısından riskli buluyorlar. Doğrusu PKK, KDP gibi Kürt güçler için de bir tehlike sayılıyor.

AKP yönetimi ise bunları da kapsamak üzere kendi geleceğini uzatma telaşı ile birçok denklemi çözme çabasında. NATO zirvesi de bu hesap ve politikanın yansımalarının yoğunluğu içinde geçti. Graham’ın, İngiliz ve Fransız temsilcilerin NATO zirvesinden hemen sonra bölgeye yaptıkları ziyaretlerin gösterdiği ise zirvede Kürt sorununun emperyalist temsilciler tarafından masaya yatırılmış olduğunu gösteriyor.

ABD’li Senatör Graham bir süre önce Ankara’ya gelmiş, Erdoğan’ın Sözcüsü Kalın ve Milli Savunma Bakanı Akar ile görüşmüştü. Erdoğan ile bir görüşme yaptığı da konuşulmuş olsa da bu basına pek yansımadı. Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya girişini Kürtler üzerinden bir pazarlık konusu eden güçlerin bir mutabakat oluşturdukları görülüyor. Graham, Türkiye’den sonra Hevler’e gitmiş, Barzani ile görüşmüştü. Erbil’deki Neçirvan Barzani ile yapılan görüşmelerin de Rojava kapsamlı olduğu düşünülüyor. Barzani’nin bu görüşmenin ardından Mazlum Abdi ile bir telefon görüşmesi yaptığı da yazılıp, konuşuldu. Barzanilerin tıpkı Güney’de yani KBY içerisindeki petrollerin Türkiye üzerinden pazarlanması gibi bir yol üzerinden önerilerde bulunduğu kuvvetle muhtemeldir. Daha önce KBY üzerinden Erdoğan yönetimine adeta bir rüşvet gibi sunulan ve aynı zamanda Barzaniler için de büyük bir gelir kapısı haline gelin petrolün nakli meselesi şimdi de Rojava için gündeme getirilmiş görünüyor.

Doğrusu Rojava yönetiminin bu yeni duruma nasıl yaklaşacağı merak konusu. Görünen o ki Erdoğan’ın NATO zirvesindeki pazarlık dosyasının başında Kuzeydoğu Suriye petrollerinin tıpkı Kürdistan Bölgesel Yönetimi aracılığıyla adeta korsanca Türkiye üzerinden sevki gibi bir durum şimdi Rojava için gündemdedir. Bununla birlikte “Tampon bölge” ve Rojava’ya statü” ve “Suriye muhalefeti”nin muhataplığı gibi konular görüşmelerin esasını oluşturuyor gibi.

Erdoğan’ın büyük arzusuna birçok alanda tavizler kopararak evet demiş olan Biden yönetiminin Rojava yönetimini birkaç koldan sıkıştıracağı görülüyor. Neçirvan Barzani’nin bu konuyu olgunlaştırma çabası içerisinde olacağı söylenebilir. Ancak ABD’nin, Erdoğan ve Barzaniler üzerinden Kuzeydoğu Suriye petrollerini Erdoğan’ın isteği üzerine pazara bağlamasının Suriye yönetimi ve onun arkasındaki Rusya tarafından nasıl karşılanacağını kestirmek hiç de zor değil. O cenahta da hummalı bir görüşme süreci işiyor.

Görünen o ki emperyalist güçlerin süren hegemonya kavgası yeni bir boyut kazanıyor. Yanı başındaki Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya dahil edilmesinin yarattığı yeni durum karşısında bir hesap içerinde olan Rusya’nın Ukrayna işgali ve süren savaştan dolayı “İşi başından aşkın” olsa da Suriye’deki pozisyonunu yitirmek istemeyeceği ve Şam yönetiminin de bu gelişmeye rıza göstermeyeceği söylenebilir. Suriye muhalefeti denilen çeteleri de muhatap alma süreci işletiliyor. Erdoğan yönetimin arka bahçesi ve ittifak güçleri sayılan bu güçlerin Rojava yönetimince de muhatap kabul edilmesi dayatılıyor. “Türkiye’nin güvenliğini önemsiyoruz” diyen ABD’li yetkililerin bu açılardan da hem Rojava yönetimine hem Erdoğan yönetimine bir ayar vermek istediği görülüyor.

Özcesi Rojava yönetiminin işi oldukça zor. Ne yazık ki Kürtlerin en demokratik talepleri ne Suriye yönetimi ne de diğer bölge devletleri tarafından tanınıyor. Şam yönetiminin Kürtlere bir çözüm sunmaması ise işleri daha karmaşık hale getiriyor ve emperyalist güçlere alan açıyor. ABD ve diğer emperyalistler ise bu durumu kullanmayı sürdürüyor. Cihatçı IŞİD’e karşı güçlü bir direniş örgütleyen ve Esat’ın ayakta kalmasının da borçlu olduğu bu direnişin örgütleyicileri muhatap alınmıyor. Kürtlerin, Arapların, Türkmen, Ermeni, Êzidî tüm halkların ortak özgür yönetimlerine denk adımlar atılmayınca alan emperyalistler için eşsiz bir ortam oluyor.

ABD’nin, bu zor koşulları bir kez daha kullanmak istediği görülüyor. Rojava yönetimine “cazip” tekliflerle geldiği/geleceği konuşulsa da Kürtler bir kez daha bir tuzakla karşı karşıya. Ancak “3. yol” önermesinde ısrar edeceği varsayılan Rojava yönetiminin bu önerilere sıcak bakmayacağı öngörülebilir.

Görünen o ki içeride ve dışarıda sıkışmış olan Erdoğan yönetimi emperyalist güçlere dayanarak Kürtler üzerinden bir seçim hazırlığı yapıyor. Hem sürekli taarruz hem de ABD ve diğer emperyalist güçlerle sıkı ilişki ve başka ülkelerin be halkların kaynaklarından pay kapma hesabı.

Bakalım evdeki hesap çarşıya uyacak mı!