ACI - 2

KATLİAMLAR

Cesaret ise, acı karşısında öğrenilmiş-edinilmiş bilinç ve duygu durum halidir.

Tarihi, her zaman acılar karşısında cesaretlenmiş kişiler ve topluluklar değiştirmişlerdir. Cesaretleri ile zalimlere ve korkulara meydan okuyan nice cesur kişiler, topluluk veya halklar, kahramanlıklarıyla insanlık hafızasında yer almıştır. Ve acılarla korkutup tehdit etmenin işe yaramadığını, akıbetinin berbat olduğu zalimleri bize öğretmişlerdir. Tarih öncesi devirde Demirci Kawa’dan günümüze kadar cesaretleri bilgeliklerinden gelen yüzlerce isim, tarihin akışını toplumlara yön vererek değiştirmişlerdir.

Cesaretin de türleri vardır. Bilgelikten gelen ve cehaletten gelen cesaret... Cesaret, rasyonel akılla edindikleri bilgiyi güç olarak görür, hem gerçekliğin hem de doğruluğun ölçütünün akıl olduğunu bilir. Acı ve korkuya da bu perspektiften bakar. Kültür, bilim, felsefe, hukuk ve sanat yine bu kesim tarafından yaratılıp dünyayı yaşanabilir hale getirdiler. Cehalet ise akıl yürütmek ve bilmek yerine inanmayı seçer, yani dogmatiktir. Hangisi daha güçlüdür orası da ayrı bir tartışma konusu. Peki, cehalet bu cesareti nerden alıyor? Tabi ki inançları ve egemenlerin bir aparat gibi kullandıkları bu inaklardan… Egemenler, yönetenler ya da hükmedenler adı her ne ise aslında onlar dogmatizmin gücü hakkında fikir sahibidir. Hükmedebilmek ve o gücü ellerlinde tutabilmenin hırsıyla cehaleti örgütler. Dogmatizmin ve vücut bulduğu cehaletin, zorunlu sonucu ise zorbalıktır. Hedef kitleleri ise bilgelikten gelen cesaretin sahibi cesurlardır. Özgür bir yaşam ve düşünceleri suç sayılmış, egemenlerin kurmak ya da korumak istedikleri sosyal düzenler önünde bir engel olarak görmüşlerdir. Bu yüzden de acı çektirmeyi, öldürmeyi, hatta toplu olarak katletmeyi tek ve başat eylem biçimi haline dönüştürmüşlerdir.

Egemenlerin akıllıca kullandıkları cehalet ve onun zorba gücü, cesurların tarihi ve toplumsal sistemleri dönüştürmeye engel olamadı. Kölelikten Feodalizme, Feodalizmden Kapitalizme ve onların toplumsal uygulamaları karşısında kendini konumlandırıp yeni uygulamalar, farklı isimler bulmak zorunda bırakmıştır; ama öz ve niyet hiç değişmedi. Günümüz koşullarında demokrasi(seçme ve seçilme), milliyet, vatan, bayrak, din, devlet…gibi kavramlar bu öz ve niyete hizmet eden olgular. Bu kavramlar kullanılarak çıkartılan her savaşın, her toplumsal çatışma ve huzursuzluğun sebebinin, egemenlerin iktidar ve onun getirdiği maddi güç için yapıldığını, başka bir anlam taşımadığını rasyonel akla sahip cesur insanlar biliyor.

Cehaletin, örgütlenmiş ve silahlanmış halinden çokça nasibini aldı bu topraklar. Her devrin cahili kendine has korkunç oldu. Bin yıllardır sultaların, peşlerine taktıkları cahillerle nice katliamlar nice felaketler yaşattılar. Her sultanın karşısına da nice yiğitler dikilip acıya ve zulme meydan okudular. Şeyh Bedrettin, Torlak Kemal,Börklüce Mustafa, Köroğlu, Pir Sultan, Pir Seyit Rıza… ve onlar gibi düşünüp ölüme yürüyen, nice cesaretlerini bilgeliklerinden alan insanlar. Anadolu topraklarında bir miras olarak kalan sultalık, isimler ve tarihler değişse de aynı biçimde varlığını koruyor. Onlara karşı direniş de öyle…

Tarih kitaplarından okuduklarımızın dışında, şu kısacık ömrümüzde sermaye sahibi düzen efendilerinin, algı ve manipülasyonlarla cahilleri cesaretlendirip acımasızca kullandıklarına şahitlik ettik. Darbeler, insanları diri diri yakmalar, iç çatışmalar, bombalarla topluca katletmeler... Savaşmanın ve çatışmanın getirdiği yıkımları, acı çekmeden de görebilenler, cehaletin kucağında olmayıp ona karşı direnenlerdir. Bu direniş, elbette ki egemenlerin iktidarları önünde gördükleri en büyük engeldir. Tutuklamalar, kapalı kapılar ardında işkence ve faili meçhul cinayet ve kaybetmeler, bilgelikten gelen cesareti kıramadı. Bu yüzden, canlı bombalarla yüzlerce kişiyi göz önünde katlederek, acıyı ve korkuyu halkın üzerinde hâkim kılmak gibi yöntemlere başvuruldu.

Öldürülenler; baskı, yıldırma ve korkutmalara rağmen, zulme meydan okumaya gittiler o kanlı pusulara. Ölenler; acıyı bal eylemişlerden aldıkları bilgelik cesaretini miras bırakarak çekip gittiler…