ABD’nin işgal ettiği Afganistan’dan 20 yıl sonra çekilmek zorunda kalmasının yarattığı birçok yeni durum var. 1 trilyon dolar para harcayarak 20 yıl işgal edilmiş o topraklarda kalmış olan ABD’nin çekilmesiyle beraber yeni güç dengeleri oluşuyor. İktidar kavgaları, pazar hesapları, yeni pozisyonlar alma ve kapışmalar süreci hızla başlamış oldu.

Ancak biz bugün ABD’nin askeri güçlerini çekmesiyle birlikte diğer işgal edilmiş topraklardaki gelişmelere dikkat çekeceğiz. ABD’nin Irak’ı işgali ve sonrasındaki gelişmeler üzerinde uzun uzadıya durmaya gerek yok. Irak işgalinin 2 milyona yakın insanın katledilmesine yol açtığı biliniyor. “Irak’a özgürlük” getireceği iddiasıyla işgal edilen topraklarda hâlâ kan akıyor. ABD, Suriye’de de aynı hesaplar içinde oldu. Türkiye yönetimi koç başıydı bu hesapta. O dönem “Büyük Ortadoğu Projesi”nin eş başkanı olduğunu duyuran Erdoğan Suriye’nin iç sorunlarına oynadı. Suriye içindeki karmaşayı, Esat yönetimine karşı gelişen muhalefeti, ABD ve diğer Batılı emperyalist güçlerin desteğiyle hanesine yazma çabası içine girdi. Milyonlarca Suriyelinin Türkiye’ye gelmesi için kapıları sınırları sonuna kadar açtı. Emevi Camii’nde namaz kılmaya hazırlanıyordu.

Ancak hesapları çöktü. Kadınlar başta olmak üzere kapsamlı bir dayanışmayla süren Kürtlerin IŞİD karşısındaki direnişi hesapları altüst etti. Erdoğan’ın, “düştü, düşecek” dediği Kobane, halkların direnişiyle kurtuldu, IŞİD yenilgisinin köşe taşı oldu. IŞİD çökünce hesaplar da bozuldu. Kürtlerin Suriye’deki direnişi ve bölge halklarının birliği Rojava’yı yarattı ve bu yeni bir durum ortaya çıkardı.

Kürtlerin ve bölge halklarının Suriye’de sürdürdüğü direniş ve elde ettikleri zafer aynı zamanda Esad yönetiminin ayakta kalmasını da sağlamış oldu.

Ancak ne yazık ki Esad yönetimi bu gerçeği görmüş ve buna uygun bir tutum içine girmiş değil. Rojava’da kurulan statüyü Suriye’nin bir gerçeği olarak görmek ve yeni gelişmelere uygun bir Suriye şekillendirmek gerekirken, hâlâ eski Suriye’de ısrar ettiği görülüyor.

Özellikle Afganistan’daki gelişmelerin yeni bir tartışma yarattığı görülüyor. ABD’nin çekilmesiyle birlikte bu durumu Rojava yönetimi ile müzakere ederek; emperyalistlerin bölgeden çekilmesi için ortak mücadele yolunu seçmesi gereken Esad’ın bunu Kürtleri sıkıştırmak için bir koz olarak değerlendirmek istediği de görülmektedir.

Biden yönetimiyle birlikte ABD’nin işgal ettiği bölgelerden askerlerini çekme hesabı içinde olduğunu ilanı ile birlikte Irak yönetimi ve Suriye yönetimleri Kürtlerin edindikleri statüleri yıkma hesabı içine girmiş görünüyor.

Hem Kürdistan Bölgesel Yönetimi hem de Rojava yönetimi bu gelişmeler karşısında kazanmış oldukları statüleri korumak ve bölge halkları ile eşit ve barış içinde bir ilişki içinde olması gerektiğini ifade ededursun, eski BAAS zihniyetinin yeniden hortlamakta olduğunu gösteren belirtiler de yok değil.

Birkaç gün önce Esad’ın başkanlık ettiği yeni kabinesi ile yaptığı toplantıda, her ne kadar yeni dönemde “ademimerkeziyetçilik” öngörse de bu durumun Kürtlerin mevcut kazanımlarına uyarlanacak bir perspektife sahip olmadığını gösteriyor. Sözü edilen “ademimerkeziyetçilik” savaş öncesinin bir düzenlemesine dayanıyor. Esad yönetiminin o zaman uygulamadığı düzenlemenin bugün realize edilmek istenmesi, hâlâ savaş öncesi kafa ile sorunlara çözüm bulma arayışında olduğunu gösteriyor. Kürtlerin siyasi haklarının henüz gündem edilmemiş olması, hâlâ dayatmalarda bulunulması, resmi dilin Araçça olarak dile getirilmesi, Kürtçenin ve diğer dillerin durumuna ilişkin bir öneride bulunulmaması, yine Kuzey Suriye yani Rojava’daki askeri güçlerin feshini istemesi gibi söylemler eski düzeni sürdürme gayretine işaret ediyor. Esad’ın bu yaklaşımının Kürtleri kaygılandırdığı söylenebilir. Oysa ABD’nin askeri güçlerini bulunduğu yerlerden çekmesi tüm halkların lehine bir durum yaratmalıdır. Bunun için de bölge hakim devletlerinin gerçek anlamda bir antiemperyalist tutum sergilemeleri gerekiyor.

Cihatçı-selefi örgütler tehlikesinin Afganistan’daki Taliban hakimiyeti ile birlikte yeniden gündemde olduğu böylesi bir zamanda, Müslüman Kardeşler, el Nusra, Taliban gibi hareketlerin ajite durumda olduğu günümüzde Esad’ın, Kürtlerle ve bölgenin demokratik güçleriyle birlikte imzalanacak demokratik, laik bir sözleşmeye ihtiyacı bulunuyor.

Demokratik Suriye Meclisi (MSD) Eş Başkanı İlham Ehmed, Suriye’nin merkezi olmayan yönetimle yönetilebileceği söylemini olumlu bulmakla beraber, bu açıklamaların daha derin ve geniş bir perspektife doğru evrilmesi gerektiğine vurgusu ise Kürtlerin diyalog ve çözüme açık olduğunu gösteriyor.