MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞINDA NELER OLUYOR

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, AKP iktidara geldiği 2002 yılından itibaren Talim Terbiye Kurulunda AKP bürokratı olarak göreve getirilmişti. Sermayenin ve siyasal iktidarın temsilcisi olarak görev alan bakan, bu süre zarfında;
1- Eğitimin piyasaya açılarak paralı hale getirilmesini hızlandırmıştır.
2- Bilimsel, laik, akademik eğitimde hızla uzaklaşarak seçmeli paket din dersleri ve zorunlu din dersleriyle eğitimin gericileşmesinin önünü açmıştır.
3- Cemaat ve tarikatlarla yapılan protokollerle kamusal eğitim veren devlet okullarında öğrencilerimize adeta şeriat eğitimi verilmesini sağlamıştır.
Yeni eğitim sistemi ile yapılan çalışmaları kapsamında Din Kültrü ve Ahlak Bilgisi dersleri dışındaki seçimli dini derslerin yeni müfredatına egemen olan terminolojinin de zaten ümmet toplumu projesi doğrultusunda hazırlandığı ve siyasal İslam’a, cemaat ve tarikatlara insan kaynağı yetiştirilmesi amaçlandığı bilinmektedir.

Bilimsel, laik, akademik eğitim talep eden velilerimiz, öğrencilerimiz; kamusal eğitim veren devlet okullarında bu yönden bir eğitim alma şansları neredeyse kalmamıştır. Sanat, felsefe, spor ve kültür içerikli ders sayıları yok denilecek kadar azaltılmıştır. Yine matematik, fen (fizik, kimya, biyoloji) haftalık ders saatleri azaltılarak zorunlu din dersleri haftalık ders saatleri ise artırılmıştır. Dolayısıyla bilimden, laik ve seküler yaşamdan yana tutum alan velilerimiz zorunlu olarak çocuklarını bilimsel, laik ve akademik eğitim veren özel okullara göndermektedirler.
Ülkemiz farklı etnik kimliğe, inanca ve dillere sahip halkların yaşadığı bir ülkedir. Egemen olan dil ve egemen olan Sünni inancı ile tekçilik ve asimilasyon gerçekleştirilmek istenmektedir.

Siyasal İktidar, eğitim ve öğretimdeki bu uygulamayla birlikte, eğitimde; bilimi, eğitim ve öğretimin uygulayıcısı olan öğretmenlere inisiyatif bırakmak istememektedir. Değerler eğitimi adı altında zorunlu din dersleriyle; rıza gösteren, sabreden, şükretmesini bilen, biat ve itaat eden bir nesil için farklı inançları yok sayan hakim inanç ideoloji ile tek tipleştirmeyi ve doğallığında da asimilasyonu gerçekleştirmiş olacaklardır. Zorunlu din dersleriyle Alevilerin çocuklarına Sünni ideoloji dayatılmaktadır. Bu tekçi ve asimilasyon politikalarına karşı alevi örgütleri tutum almalı, Alevi çocuklarının Alevi inancına yani alevi öğretisine uygun bir eğitim almasını sağlamalıdır.

Matematik dersinin seçmeli ders haline getirilmesi ülkemizin bilim ve dünya ile ilişkisini kesme anlamına gelir. Matematiksiz eğitim, eğitim değildir. Sanayi, tarım, hayvancılık, tekstil ve benzeri alanlarda üretim olmaz ve ülkemiz emperyalist, kapitalist ülkelerin sadece pazarı haline gelir. Dolayısıyla var olan yokluk ve yoksulluğun artmasına neden olacaktır. Matematik dersi, eğitimin her kademesinde verilmesi gereken zorunlu bir derstir. Pozitif bilimin vazgeçilmezidir.

Anadilinden eğitim hakkı, temel bir insan hakkıdır. Anadilden eğitim bilime inananlar için bilimsel bir hak, tanrının varlığına inanlar için ilahi bir hak, pedagoji bilimine inanalar için ise pedagojik bir haktır. Ülkemizde başta Kürt çocukları olmak üzere, ülkemiz halklarının çocukları, anadilinden eğitim hakkı devlet eliyle gasp edilmesi çocuklarımızın pedagojik gelişimi açısında kabul edilir bir durum değildir. Eğitim sen kurulduğu günden buyana kamusal, parasız, bilimsel, laik, ulaşılabilir, cins eşitlikçi ve anadilinde eğitimi savunur. Eğitim örgütü olarak anadilinde eğitim asla vazgeçmeyeceğimiz temel ilkelerimizden bir tanesidir.

Siyasal iktidar, öğretmenler için güvencesizliği esas alarak, öğretmenlere verilen talimatları ve sadece kodlanan bilgileri harfiyen öğrencilere aktaran teknik aktarıcı uygulamasını hayata geçirmek istemektedir. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında ataması yapılan bütün öğretmenler önce KPPS sınavına, ardından mülakata, sonrasında güvenlik soruşturmasına ve en son sözleşmeli öğretmen olarak atamaları yapılmaktadır. Liyakatten ve ahlaktan yoksun bu sözleşmeli atamayı durduracak tek güç Eğitim Sen’de örgütlenmekten geçtiğini ifade etmek isterim.

En değerli varlığımız çocuklarımızdır. Çocuklarımız aldıkları eğitimle sosyalleşir, aldıkları eğitimle güven duygusu, insan, doğa ve hayvan sevgisi gelişir. Çocuklar aldıkları eğitimle nitelikli ve üreten insan olma şansı yakalayabilir. Ancak siyasal iktidar, düşünen, üreten insan değil, siyasal ve ideolojik ihtiyaçlarını karşılayacak bir eğitim modelinde ısrarcı davranmaktadır. Velilerimiz, öğrencilerimiz Siyasal iktidarın bilimi, pedagojiyi ve akademik eğitimi esas almayan, her yıl en az bir defa değişen bu eğitim modelinden rahatsız ve tedirginler. Milli Eğitim Bakanın görevi; öğrenci ve velilerin stresini, korkularını gidermeli, kamusal, parasız, bilimsel, laik, ulaşılabilir, cins eşitlikçi ve anadilinde eğitimi esas alan uygulamaları hayata geçirmek olmalıdır. Laik, sosyal hukuk devletinin gereğini yerine getirmek olmalıdır. Son olarak 12 Eylül askeri cuntasının bir kararı olarak uygulanan din dersinin zorunlu tutulması uygulamasından vazgeçilmelidir.
Editör: Haber Merkezi