HDP İstanbul Milletvekili Erol Katırcıoğlu’nun röportajı birkaç gündür tartışılıyor. Kürt sorununda yeni bir çözüm süreci olur mu olmaz mı… Sıkışık olan AKP bir çıkış yolu olmak üzere Kürt siyasi hareketine, HDP’ye yönelebilir mi… Yeni bir çözüm süreci başlaması olasılığı var mı… 

Öncelikle şunu belirtmekte yarar var, AKP-MHP iktidarında Kürt halkına yapılmayan kalmadı. Baskı ve zulmün her türü uygulandı. Hukuksuzluk tek yönetme tarzı haline getirildi. Halk iradesi defalarca gasbedildi. Belediyelere kayyumlar atandı, milletvekilleri hapse dolduruldu. Eski Eş Genel Başkanlar da dahil olmak üzere binlerce siyasi tutsak AKP-MHP eliyle yaratıldı. 

Sadece içeride değil, Kürtlerin her alandaki kazanımları bu iktidarın hedefi oldu. IŞİD’e karşı kazanılan zaferin meyvesi olan Rojava hâlâ hedefte. Efrîn gibi birçok bölge, uluslararası sözleşmeler hiçe sayılarak gasbedildi. Bir süredir, Irak Kürdistan’ı içinde bazı kaynaklara göre 70 kadar karakol kuruldu. On binlerce askerin yığıldığı bilgisi var. Hükümet, elinde avucunda ne varsa savaşa yatırıyor. 

Dolayısıyla AKP’nin ortağı MHP ile birlikte Kürtlerin yararına olacak bir girişimde bulunacağını beklemek, en hafif deyimiyle ölü gözünde yaş beklemek olur. 

Bu birkaç belirlemeden sonra Katırcıoğlu’nun röportajına dönecek olursak; Bilindiği üzere, Gülen Cemaati ile yakınlığı bilinen Kronos’taki o röportaj soru “AKP ile yeni bir çözüm süreci olursa HDP’nin ne yapacağına ilişkin… Katırcıoğlu’nun “Masaya otururuz” söylemi hemen her çevreden değişik tepkiler neden oldu. 

İktisatçı Prof. Katırcıoğlu, Kürt hareketi geleneğinden gelmiyor. 49. Hükümette dönemin Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü’nün ekonomi danışmanlığını da yağmış olan Katırcıoğlu, HDP bileşenlerinden olan Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi’nin, Ufuk Uras ve Saruhan Oluç gibi isimlerle birlikte kurucularındandır. Son seçimlerde son anda İstanbul’dan aday gösterildi ve milletvekili seçildi. Kürt sorunun çözümü konusunda çaba içerinde olduğu görülüyor.  

Ancak, hâlâ “Erdoğan’ın iyi ama çevresinin kötü” olduğu üzerine söylem tutturan ve tükenişe sürüklenmiş ve çöküşü kaçınılmaz olan AKP’den beklenti yaratanlara ilişkin bir değerlendirme yapmadan önce söz konusu röportajdan sonra tepki gösterenler ilişkin birkaç söz etmeli… 

En çok da HDP ile görünmemek, birlikte anılmamak, yan yana gelmemek için büyük çaba sarf eden ulusalcı ve milliyetçi çevreler tepki gösterdi. “Biz demedik mi…” “Bak yine AKP’nin yanına…” “Bunlara güven olmaz…” Son yerel seçimde HDP oylarıyla büyükşehirleri kazanan CHP ve müttefiklerinin her zaman adeta pusuda bekledikleri, HDP’nin AKP ile iş birliği yapma hesabında olduğunu söylemek için bahaneler aradıkları biliniyor. Oysa Millet İttifakı bileşenleri HDP ile görünmemek için bin dereden su getirmeye devam ediyor. Erdoğan’ın "yeniden Kürt sorununda çözüm” için adıma atacağı varsayımı onlar içinde bir olasılık olarak görünüyor ve bundan da ödleri kopuyor. Çıkıp “Kürt sorunu biz çözeriz, eşit halklar dayalı demokratik çözüm programımızı daha şimdiden ortaya koyuyoruz” diyemiyorlar. HDP de bizim müttefikimiz demeden, desteklemesini istiyorlar. HDP’yi dışlıyorlar, ötekileştiriyorlar, AKP’nin hırpalamalarına, olması gereken düzeyde saldırılarına ses etmiyorlar, bu tür meseleler gündeme gelince de demediğini bırakmıyorlar. Bu vesile ile söyleyeceğimiz, CHP’nin ve “Millet İttifakı” bileşenlerinin bu yanlış politikadan bir an önce vazgeçmeleridir.  

Röportaja, HDP içinde de tepkiler geldi. Oldukça farklı tepkiler vardı. İdeolojik olarak Katırcıoğlu ile yakınlığıyla da bilinen akademisyen kökenli eski Eş Başkanlardan Sezai Temelli de tepki gösterenlerden biriydi. Temelli twitter hesabından; “Faşizmle uzlaşma olmaz, nokta. Gerisi lafügüzaftır…” diye yazdı. Ancak onun yazdıklarının da çok değişik tepkilerle karşılaştığını belirtmek gerek. Kürtler, Kürt sorununda bir çözüm yolu arayışında olduklarını ve konuda bir adım atılması halinde bunun mutlaka değerlendirilmesi gerektiğini belirtiyor. 

Geçek şu ki, Katırcıoğlu gibi düşünen büyük bir kesim var. Bu kesimler mealen şöyle düşünmektedir; AKP, oldukça sıkışık olduğu böylesi bir zamanda nefes alabilmek, yeniden yoluna devam etmek için çeşitli arayışlar içindedir. Zayıfladıkça ve MHP ile böyle devam ettiği sürece gidip duvara toslamaktan başka bir yolu olmadığını gören Erdoğan’ın da kendisine uzatılan eller içinden en etkili olabilecek olanı seçmek istiyor...  Tarikatların, siyasal İslamcıların ve MHP’nin esiri halindeki Erdoğan’ın bu çevrelerin her istediğini yapmak zorunda kaldığı ancak bu çevrelerin erimesi karşısında bir çare olmadığını gördüğünü düşünen ve buradan hareketle ondan yeniden 2015 öncesine dönmesini bir olasılık saymaktadırlar. Böyle olması halinde biz görüşme masasına otururuz" diyenler olduğu gibi bunu hiç olası görmeyen güçlü bir kesim var. Yine, özellikle ABD seçimlerin galibi Biden’in iş başına gelmesinden sonra Erdoğan’ın mecburen yönünü batıya döneceği ve Kürt sorununda yeni bir çözüm sürecinin gündeme gelebileceği beklentisi de görülüyor. 

Özcesi, AKP’nin yeni bir süreç başlatması olası değil, ancak muhalefetin de buradan bir ders çıkarıp sağlam bir "Kürt sorunu çözüm programı" ortaya koymasının zamanı değil mi?