NOT: Ender Hoca Evrensel Gazetesinin yazarıdır. Evrensel'den çıkan köşe yazılarını sitemize ortak yazar olarak siz değerli okurlarla paylaşmaktayız.  

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş; “Ne olur güzel haberler paylaşalım” demiş. Oysa karanlık, acı dolu bir dönemden geçiyoruz. Başımızı nereye çevirsek iç kanatan, yürek burkan görüntüler var.

Açlık, sefalet, işsizlik, işkence, ölüm, baskın, operasyon, gözaltı, tutuklama…

Bu olanların Adalet Bakanı, İçişleri Bakanı ve dahası iktidarın bilgisi dahilinde olduğunu söylemeye gerek yok. Ali Erbaş da ekonomiden siyasete, sosyal, kültürel alana değin her şeyin farkında. Zira tüm bu olup bitenler iktidarın icraatlarının sonucu olarak yaşanmaktadır. Ancak Erbaş, ramazan vesilesi ile “iyilik”, “güzellik” gibi kavramlara dair bir şeyle söyleme ihtiyacı duymuş ve gençlere telkin ve tavsiyelerde bulunmuş.

Ankara İl Müftülüğü Gençlik Koordinatörlüğü tarafından Başkent Millet Bahçesi’nde düzenlenen iftar programında konuşan Erbaş; “Sosyal medyada ne olur hep güzel şeyleri yazalım, güzellikleri paylaşalım. Çünkü biz mümin olarak iyiliği emretmek, kötülükten men etmek için varız” diye devam etmiş. Aslında iktidara övgücülüğü yaygınlaştıralım demiş. Zira Diyanet İşleri Başkanlığı iktidarın güdümünde hareket ediyor.

Erbaş’ın, “Mümin kendisine bir şey emanet edildiği zaman emanete riayet eder” sözleri ise çok çarpıcı! “Canımız, sağlığımız, ibadetlerimiz bize emanet sevgili gençler” diye buyurmuş.

Keşke iyi şeyler olsa ve gençler de onları yazsa. Sadece gençler mi, hepimiz güzel şeyler yazmak isteriz.

Oysa tablo çok farklı. İktidardakiler ve yağmacı bir avuç zengin için her şey tozpembe olsa da gerçek içler acısı. Bu iktidar tarafından, aç yatan, aç kalkan milyonların yaşadığı bir Türkiye yaratıldı.  O, lüks ve ihtişamlı yaşamın kilometrelerce yakınından geçemeyen milyonlar var. Ramazanda yoksulluk fotoğrafları başka bir Türkiye gerçeğini gözler önüne seriyorken; emirle, Diyanet Başkanlığı telkiniyle güzel paylaşım yapmak olası değil.

Milyonlar açlık, sefalet, yoksulluk içindeyken, gençler işsizlik, eğitimsizlik, olanaksızlıklar içinde kıvranırken; hangi güzelliği paylaşacak! Güzellik, yandaşların üç beş maaş birden alması mı? Lüks ve şatafat içinde yaşayanların görüntüleri mi? Diyanete ayrılan devasa bütçe mi?

Sadece ekonomideki derin uçurum, içler acısı tablo da değil yaşananlar. Cizre HDP binasının kapısı camları kırıldı, darmadağın edildi. Evler basıldı, partinin yönetici ve üyleri gözaltına alındı. Çökmüş olan Kobanê kumpas davası kapsamında önceki gün 91 kişi için gözaltı kararı vardı. Dün Diyarbakır’da hazmedilmeyen “Newroz operasyonu” vardı. Kürtçe gazetenin yöneticisi de gözaltına alındı.

Keşke güzel haberler olsa… Ne yazık ki her tarafta baskı, şiddet, ölüm haberleri varken güzellikten söz edilemiyor. Erbaş’ın, “Mümin kendisine bir şey emanet edildiği zaman emanete riayet eder” sözleri ise neresinden tutsanız dökülüyor. Zira AKP iktidarında, hangi emanete riayet edilmiş diye düşünmeye kalksak, aylarca bile bir şey bulamayabiliriz.

Ali Erbaş bunları bilmez değil. Ancak o, tıpkı yandaş medya gibi, İletişim Başkanlığı, TÜİK, AKP Gençlik Kolları gibi davranılmasını istiyor. Gençlere, Diyanet Başkanlığının iktidarın güdümünde yol alması gibi tutum almasını vaaz ediyor.

Diğer yanda baskı, şiddet, zulüm ve acı ülkeyi bir kara bulut gibi sarmış durumda. Ne adalet ne hak ne hukuk var Türkiye’de. Ali Erbaş, güzel hoş haber ve paylaşımlar istese de mensubu olduğu iktidarın icraatları böylesi haber ve paylaşımlar yapmaya olanak sunmuyor. Erbaş bilmiyor olamaz, ancak yine de Ferhat Yılmaz’ı hatırlatalım.

Tutsak edilmiş insanların ölüm haberleri tüyler ürpertici düzeyde. Tüm özgürlüklerin yoksun bırakılmış tutsakların can güvenliğinden sorumlu olan devletken, ne yazık ki yaşananlar “emanet”in başka bir boyutundaki acı tabloyu orta yere seriyor. Ali Erbaş, Mardinli Ferhat Yılmaz’ın görüntülerine bir baksın ve elini vicdanına koyup gençlere seslensin!

Silivri Cezaevi,12 Eylül’ün Diyarbakır 5 Nolu Cezaevine dönmüşken gençler hangi güzellikleri paylaşsın! Cezaevlerinden her gün işkence haberleri geliyor. Evrensel’den Meltem Akyol arkadaşımızın haberi ve “Kalp krizi geçirdi” dedikleri Ferhat Yılmaz’ın yoğun bakımdaki görüntüleri kan dondurucu…

Cezaevleri “ölümevleri”ne döndü. Kandıra Cezaevindeyken hayatını kaybeden Garibe Gezer’in ölümü ve onlarca ölüm olayı hâlâ açıklığa kavuşturulmamışken, Silivri 5 No’lu cezaevindeyken, hayatını kaybeden Yılmaz’ın işkenceyle öldürüldüğünü gösteren resimler önümüze düştü.

Diyanet İşleri Başkanı bunları görüyor mu acaba? Ramazanda artarak süren bu zulme ilişkin söyleyeceği birkaç söz var mı, yok mu?