Bir Çocuğu Nasıl Sevmeli? Serdar Taş

Bu yazıyı beni Janusz Korczak’la, bu büyük harflerle yazılan İNSAN’la tanıştıran Selma Blau’ya, o mavi kadına ithaf ediyorum…

“Doktor Korczak’ın yuvası artık kimsesiz. Birkaç gün önce hepimiz pencere önünde durduk ve Almanların (Naziler) evleri kuşatmasını seyrettik. Birbirlerini küçük elleriyle tutan sıralar halinde çocuklar kapıdan çıkmaya başlamıştı. Aralarında iki ya da üç yaşında olanlar bile vardı. En büyükleri ise belki de on üçündeydi. Her çocuk elinde küçük bir bohça taşıyordu.”

(Mary Berg’in Günlüğü)

Bir ömre kaç yaşam sığdırmıştı acaba Janusz Korczak!? Janusz, çocuk hekimi, pedagog, gazeteci, aktivist, müellif, çocuk kitabı müellifi, entelektüel, çocuk hakları savunucusu bir cânım insandı. Kucaklayışına kaç çocuğu sığdırmıştı o!?

1878 veya 79’da Varşova’da seküler bir Musevi aileye doğdu Janusz. Ancak onun hüviyet ismi Henryk Goldszmit’ti. Büyük büyükbabası bir camcıydı, dedesiyse hekimdi. Babası Jozef Goldszmit, Polonyalı ve Musevi kimliğini benliğinde çatışkısız bir şekilde meczetmiş muteber bir avukattı.

Ömrünün sekizinci senesinde Janusz, Varşova’da oldukça katı ve sert bir eğitim metodu uygulayan Augustyn Szmurlo İlkokulu’na kaydedildi. Daha sonra da derslerin Rusça verildiği Praga Ortaokulu’na yazdırıldı (Gimnazjum Praskie). Janusz okulu sevmeyen vasat bir öğrenciydi, öyle ki bir sene sınıfta bile kalmıştı. Ancak edebiyata bitimsiz bir iştahı ve iştiyakı vardı ve bütün zamanını biricik meşgalesi ve sevgilisi olan edebiyata vakfetmişti. Babasının 1896’daki intiharına sebep olan sayrılığından ötürü zor ve zahmetli koşullarda büyüdü. Babası ölünce evin geçiminden o mesul oldu. Annesine ve kız kardeşine yardımcı olabilmek için özel dersler verdi.

1896’da haftalık hiciv mecmuası Koke’de (Dikenler) Gordion’un Düğümü isimli mizahi kısa hikâyesini yayımlattı. Bu roman, onun ilk edebi yaratımı ve gazeteciliğe girizgah çalışması anlamına geliyordu. 1898’de Varşova’daki İmparatorluk Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne kaydoldu. İlk yılını tekrarlamak zorunda kaldığı için fakülteyi altı senede tamamlayabildi. Elbette bu esnada bir yazar olarak gelişimini sürdürüyordu. Koke (Dikenler) dergisi için makaleler ve incelemeler kaleme almaya devam etti, muhtelif dergilerle işbirliği yaptı. 1901 ‘de, tıp fakülteliyken ilk romanı olan Sokak Çocukları’nı yazdı. Bu zaman zarfında çocuklar için okuma odalarında çalıştı.

1900-1915 aralığında Yaz Kampı Derneği’nin faal bir üyesiydi. Daha sonra Polonya Kültür Derneği ve Varşova Hijyen Derneği ile ortak çalışmalar yürüttü. Tıp tahsilinin son yıllarında tatil kamplarında çalışmaya başladı: 1904-07 yıllarında tatil merkezlerinde Yahudi çocuklara öğretmenlik yaptı. Bu tecrübeleri Moski, Joski, Srule (1910) ve Jozki, Jaski, Franki (1911) adlı iki pedagojik çalışmasının omurgasını oluşturdu. Mart 1905’te doktorasını tamamladı ve Varşova’daki Sliska 51 Caddesi’ndeki Yahudi Berson ve Bauman Çocuk Hastanesi’nde çalışmaya başladı. Hastane revirinde hastalara yirmi dört saat bakım ve tıbbi takviye vermekle, bunun haricinde de bir hekim olarak hastaların evlerine ziyaretlerde bulunmaktaydı.

1905-06 Japon-Rus Savaşı esnasında askeri hekim olarak çalıştı. Tıp müktesebatını derinleştirmek için bir yıllığına (1907-08) Berlin’e, yarım yıllığına da (1910) Paris’e gitti ve oralarda pediatri ve pedagoji derslerine iştirak etti. Çocuklara terapi ve eğitim veren hastaneleri ve eğitim merkezlerini gözlemleme fırsatı buldu. 1910 veya 1911 yılında bir ay kadar Londra’da kaldı ve buradaki yerel okulları, huzurevlerini ziyaret etti. Aile kurmamaya, çocuk sahibi olmamaya, bütün çocuklara karşı katıksız bir sorumluluk üstlenmeye, ömrünü yalnızca çocuklara adamaya işte bu vakitlerde karar verdi. 1912’de hastanede çalışmaya kesin olarak son verdi. Yetimlere Yardım Derneği’nin himayesinde faaliyet yürüten, yeni açılmış Yahudi Yetimhanesi’nin müdürlüğünü üstlendi ve ilgili kurumda geliştirdiği pedagojik kavramları uygulayan ve yetimhanenin gelişimine yaratıcı şekilde müdahil olan Stefania Wilczynska’yla tanıştı.

Janusz için yetimhane , çocukların psiko-fiziksel gelişimlerinin günbegün tafsilatlı bir şekilde gözlemlenip kaydının tutulduğu bir mahfil haline gelmişti. Janusz ve Stefania, yetimhaneyi kelimenin lügat ve doğrudan anlamıyla bir “çocuk cumhuriyeti”ne çevirmişti. Çocuklar yetimhanenin bütün yönetim süreçlerine çocuk parlamentosu ve mahkemesi vesilesiyle iştirak ediyor, kendi gazetelerini çıkarıyordu. Korszak’a kalsa dünyayı çocuklara verirdi. Çocuklar ki kendi iradeleri, arzuları, kararları olan, kendi kaderlerini tayin hakkına sahip olan “insanlar”dı. Asla yetişkinlerin birer eklentisi, uzantısı, geleceğe matuf projelendirdiği nesneler olamazdı. Bir yetişkinin yaşayamadığını çocuklarda yaşatmaya çalışması ve çocuğu hedefe güdümlü bir füze misali yetiştirmesi çocuklara yapılabilecek en büyük haksızlıklardandı.

Korczak I. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın zuhur etmesiyle 1914’te Ukrayna’daki bir kır hastanesinde koğuş sorumlusu olarak çalışmak üzere orduya alındı. Müteakip süreçte Kiev dolaylarındaki bir barınakta Ukraynalı çocuklar için hekimlik hizmeti verdi. 1919’da savaş henüz sürmekteyken yayımlanacak olan, dört bölümden müteşekkil “Bir Çocuk Nasıl Sevilmeli?” metninin ilk bölümü olan Ailede Çocuk adlı bölümü kaleme aldı. 1918’de Varşova’ya döndükten sonra yine yetimhanede çalışmaya başladı. Kasım 1919’dan itibaren Falska tarafından yönetilen Evimiz Cemiyeti’yle yakından ilgilendi ve kurumu muntazaman ziyaret etmeye başladı.

“Bir çocuğun bu denli iyi hatırlayabildiğini ve bu kadar sabırla bekleyebildiğini hiç fark etmemiştim.”

“Bir çocuğun ruhu da bir yetişkinin ruhu kadar karmaşık ve çelişkilerle doludur.”

1926’da Nasz Przeglad gazetesine ilaveten çocuklar ve gençler için haftalık Maly Przeglad’ı yayımlamaya başladı. Bu dergi neredeyse tamamen çocukların için ve çocuklarca çıkarılan süreli bir yayındı. Janusz, 1930’a değin derginin editörlüğünü üstlendi ve daha sonra editörlüğü Igor Newerly’e devretti. Maly Przeglad’ın son sayısı 1 Eylül 1939 Cuma günü yayımlanabildi.

1932’de kız kardeşiyle birlikte yaşamaya başladı. Bu süreçte Bölge Mahkemesi’ndeki çocuk davalarında uzman tanık olarak ve Ulusal Sağlık Hizmetleri için de yabancı evrak memuru olarak çalıştı. 34 sonlarıyla beraber Polonya Radyosu’nda “Yaşlı Doktor” müstearıyla çocuklara hitaben özgün biçim ve içeriklerle konuşmalar yaptı. Öte yandan Robotnik, Opieka Spoleczna gib muhtelif dergilerle de entelektüel ortaklıklar kurdu. İbranice ve Yidişçe makaleler yayımladı.

1934 ve 36 yıllarında Kibbutz’lardaki çocuklar arasında yürütülen pedagojik faaliyetleri gözlemlemek için iki defa Filistin’e gitti ve Kibbutz’larda var kılınmaya çalışılan Yahudi yaşamının olanaklarını ve potansiyellerini inceledi.

2. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın ilk günlerinde öğretmenler ve işarkadaşlarıyla geceli gündüzlü olarak yetimhanedeydi. Eylül 39’da Polonya Radyosu’ndaki son konuşmasında halkı metin ve sakin olmaya davet etti. Daha en başından beri kurumu için destek edinmeye çabaladı. 1940 yılında türlü imkansızlıkların bağrında Varşova’daki Wawer semtindeki bir yetimhanenin bir şubesi adına çocuklar için bir yaz kampı düzenlemeyi başardı. Janusz karpuz kabuğundan gemiler yaratıyordu adeta. 40 sonbaharında yetimhane, bir Yahudi kurumu statüsünde Varşova Gettosu’na, Chodna 33 Caddesi’ne Maria ve Jozef Roesler İkincil Ticaret Okulu binasına taşınmak zorunda kaldı. Korzscak mavi Davut yıldızı işlemeli beyaz kol bandını takmayı ve üzerindeki Polonya ordusu üniformasını çıkarmayı reddettiği için kısa bir süreliğine tutuklu kaldı.

Ekim 1941’de yetimhane bir kez daha taşınmak zorunda kaldı. Korczak, çocukların bakımını ve beslenmesini sağlayabilmek için mütemadiyen mücadele etti, ancak her şeyden önce ve önemlisi, çocukların halet-i ruhiyesi örselenmesin diye yetimhanedeki yaşantıyı savaş öncesinin iklimine göre düzenlemenin çabasını verdi. Mümkün olduğunca eski işleyişi ve alışkanlıkları muhafaza etmeye gayret etti. Stefania ile birlikte çocuklar için giyecek ve yiyecek dilenmek de buna dâhildi. 42’de Nazi işgalinin korkunç realitesini tasvir eden bir günlük tutmaya başladı. Hayatta kalabilmesini sağlayacak teklifleri ve fırsatları her defasında reddetti.

“Çocuklarla vakit geçirmek zor dersiniz; haklısınız ve sonra da eklersiniz: Çünkü onların seviyesine inmek gerek; eğilmek, alçalmak, küçülmek… İşte bunda haklısınız. Yorucu olansa onların duygularının yüksekliğine yetişebilmek için uzanmak zorunda olmaktır. Onları incitmemek için esnemek, uzanmak, parmak uçlarında yükselmek.”

Ağustos 42’de Naziler “Kinderaktion” siyasasının bir gereği olarak Yahudi yetimhanesinin sakinlerini Treblinka Temerküz Kampı’na, ölüm yolculuğuna çıkarttı. Korczak, Stefania ve yetimhanenin on iki personeli, kendilerine firar etme, saklanma fırsatı sunulduğu halde çocuklarla birlikte ölüm yürüyüşüne koyuldular.

Çocukların bile ölümden azade olamadığı koşullarda yaşamda kalmanın utancını ölmeye yeğlemediler. Değil mi ki bir katliamdan hiç kimse sağ çıkamaz. Onca ölümden sonra yaşam, hayatta kalabilir miydi hiç!? Hele bir de çocukların ölümle sınandığı bir dünyada ömrünü çocuklarla ve çocuklar için düsturuyla yaşamış bir büyük insanın yeri ve yanı her daim çocuklar olacaktı; bunun varacağı yer ölüm olsa bile.

Stefania Wilczynska’dan, o kadife ve gani gönüllü kadından da bahsetmeliyiz. 1909’da Janusz Korczak’la tanıştı ve Janusz’un yönettiği yetimhanenin müdür muavini, Janusz’un hakiki dostu, yoldaşı ve refikasıydı. 39’da Naziler Polonya’yı işgal edince ülkeden ayrılabilmesi için düzenlemeler yapılmıştı, ancak Stefania bunu reddetti ve yetimhaneyle beraber Varşova Gettosu’na taşındı. O da ölümün her yerde ve her anda olduğu bir ahval ve şeraitte yaşama ayrıcalık tanımayanlardandı. Bir yetimhane çocuğu olan Yizchak Belfer onun özverisine dair şöyle der:

“Stefa günün 24 saati bizimleydi. Uyurken bile onun varlığını hissederdik. Her ihtiyacımız için ne kadar endişelendiğinin farkındaydık.”

Janusz Korczak’un öyle kocaman bir kucağı vardı ki bütün çocukları kucaklayabilirdi; dünyanın bütün çocuklarına bir yer vardı onun kucağında.

Bir Çocuğu Nasıl Sevmeli kitabını “Çocukların Magna Charta Libertatis’i olmasını istiyorum,” diye dile getirir Janusz Korczak. Korczak’nun bu çocuk hakları manifestosu, çocuk haklarının kapsamını öylesine genişletir ki ona göre çocukların kendi ölümlerine karar verme hakları bile geçerlidir. Korczak “saygısız sevme”ye karşıdır. Çocukların kendi olabilme, kendi kaderini tayin edebilmek, kendini gerçekleştirme, kendi kararlarını verebilen özerk bir birey/insan olabilme, sevgi, saygı ve ihtimam görebilme, şimdiki zamanda/bugünde yaşayabilme gibi kişilik hakları vardır ona göre.

Janusz’a göre çocuklar duyguların şairi, düşünürü ve prensidir. Onun tek dileği o beyaz ışık saçan, lekesiz ve kutsal çocukluğa saygı duyulması, hiç olmazsa alçak gönüllülük gösterilmesidir.

Mayıs 42’de Getto Günlüğü’ne şöyle yazar Janusz:

“Şehir, çocukları küçük deniz kabukları misali önüme savuruyor ve ben, onlara iyi davranıyorum. İster sağlıklı olsunlar, isterse hasta; onlara nereden geldiklerini ve nereye gittiklerini veya ne kadar kalacaklarını sormuyorum.”

Editör: Haber Merkezi