13 Ocak, Libya ve Suriye krizinin sıcak noktası, bu sorunların hemen tüm muhataplarının buluştuğu Moskova’daydı. Görüşmeler, Rusya’nın Ortadoğu meselelerinde artan etkinliğinin altını çizdi.

 

 

 

13 Ocak, Libya ve Suriye krizinin sıcak noktası, bu sorunların hemen tüm muhataplarının buluştuğu Moskova’daydı. Görüşmeler, Rusya’nın Ortadoğu meselelerinde artan etkinliğinin altını çizdi.



 

Bu yazının yazıldığı 13 Ocak 2020 günü, herhalde, tarihe “herkesin Moskova’da buluştuğu gün” olarak kaydedilecektir.

Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Savunma Bakanı Hulusi Akar ve MİT Başkanı Hakan Fidan bir heyet halinde Moskova’dalar. Amaçları İdlib’de ve Trablus’ta ateşkes elde edebilmek. Her iki bölgede de korunması gereken Müslüman Kardeşler ve El Kaide türevi cihatçı gruplar var. Trablus’takiler BM tarafından tanınan ‘meşru hükümet’ statüsünde üstelik, İdlib’dekiler ise kent meydanına Usame bin Ladin’in posterini assalar da ‘meşru muhalefet’ sayılıyorlar.

Trablus’takilerin üzerine, Libya ordusundan arta kalanları birleştiren Halife Haftar’ın “Libya Ulusal Ordusu” yürümekte, İdlib’dekilerin üzerine ise Suriye ordusu. Her ikisi de Rusya destekli. Ama bunlara karşı ‘diplomatik zafer’ (!) kazanmak için her seferinde Moskova’nın yolunu tutuyorlar.

SURİYE-TÜRKİYE-RUSYA ‘ÜÇLÜ ZİRVESİ

Aynı gün, Suriye resmi heyeti de Moskova’daydı. Günün bir diğer önemli görüşmesi MİT Başkanı Hakan Fidan, Suriye Muhaberat Başkanı tümgeneral Ali Memlük ve Rusların Moskova’da yaptığı üçlü toplantı oldu. Toplantı Rus Savunma Bakanlığında yapıldı. Toplantıya dair haber sadece Suriye resmi medyasında (SANA) yer aldığı için, sadece Ali Memlük’ün ne dediğinden haberdarız: “Suriye tarafı, Türk tarafından Suriye’nin egemenliği, toprak ve halk olarak istiklali ve toprak birliğine tam bağlılığı ve Suriye topraklarından derhal ve tam olarak çekilme talebinde bulundu. ... İdlib konusunda 17-9-2018 tarihli Soçi ittifakı gereğince, özellikle de bölgeyi teröristlerden ve silahlardan arındırarak, Halep-Lazkiye ve Halep-Hama yollarını açma bağlamında, yükümlülüklerini yerine getirmesi zorunluluğuna çağrıda bulundu.”

Ayrıca Tümgeneral Memluk; “Suriye’nin İdlib bölgesinin tamamını kurtarma azim ve ısrarını vurguladı.”

LİBYA İÇİN ANLAŞMA SAĞLANAMADI

Moskova’da günün bir diğer önemli zirvesi Libya’daki iç savaşın tarafları arasındaydı. Toplantıya Trablus hükümetini temsilen Feyyaz Serrac, Libya Ulusal Ordusu komutanı Halife Haftar, Tobruk'taki Temsilciler Meclisi Başkanı Agila Salih, Trablus'taki hükümetin Yüksek Devlet Konseyi Başkanı Halid El-Maşri ve Temsilciler Meclisi Trablus grubunun başkanı Sadık el Haliy katıldı. Bileşimle ilgili ilk elden şu söylenebilir: Yandaş basının bol keseden ‘darbeci’, ‘Türk düşmanı’ vb. sıfatlarla saldırdığı Halife Haftar ve meşruiyetini tanımadığı Temsilciler Meclisi’nin başkanı o masadaydı ve Saray çevreleri bu toplantıyı bir ‘diplomatik başarı’ sayıyordu.

Ancak, görüşmelerden bugün itibariyle bir sonuç çıkmadı. Rus basınında çıkan bir habere göre, Halife Haftar, kalıcı ateşkes için, Libya Ulusal Ordusunun engellenmeksizin başkent Trablus’a girmesini öne sürüyordu. Oysa görüşmelerden basına sızdırılan bir taslak, iç savaşın iki tarafı arasında kalıcı ve sürdürülebilir sınırlar belirlenmesinden bahsediyordu. Bu şekliyle bu belgeye imza atmak, Haftar bakımından politik bir yenilgiyle eşanlamlı olacaktı. Haftar, geçici ateşkesi dahi Putin’in zorlamasıyla kabul etmişken, başkentin banliyölerine kadar ulaşmış askeri harekâtını böyle bir anlaşma için keser mi? Göreceğiz.

ANKARA’NIN TRABLUS’LA ANLAŞMA İMZALAMA İŞTAHI

Dahası, Libya’daki krizi bir anda olağanüstü şiddetlendiren temel etkenden, yani Trablus-Ankara anlaşmalarından bu taslakta hiç bahsedilmiyordu. Oysa masadaki taraflardan Temsilciler Meclisi, bu anlaşmaları geçersiz ilan etmişti. Bunların geçerliliği varsayılarak Libya’da bir uzlaşma sağlamak mümkün görünmemektedir.

Ama Ankara’nın Trablus hükümetiyle anlaşma imzalama iştahı azalmış görünmüyor. Reuters’in geçtiği bir habere göre, Ankara, Kaddafi dönemi alacaklarını gerekçe göstererek, Serrac’a 3,7 milyar dolarlık bir tazminat anlaşması imzalatmaya çalışıyor. Kaderi tümüyle Ankara’nın iki dudağı arasında olan Serrac’ın bunu imzalayacağından kimsenin şüphesi yok. Ama bu türden her anlaşma, Serrac’ı Libyalılar arasında daha da nefret edilen bir figür haline getirip, Trablus hükümetinin altını biraz daha oyuyor.

RUSYA’NIN ORTADOĞU’DA ARTAN ETKİSİ

Moskova’daki bu görüşmelerin ucu, 19 Ocak için planlanan Berlin Zirvesi’ne çıkıyor. Rus diplomasisi Avrupalı güçleri de oyuna katıyor. Merkel-Putin ikili görüşmesi de bunun çerçevesini çiziyor. Yani 13 Ocak’ta Almanya, Fransa ve İtalya bizzat bulunmasalar da onların da gözü kulağı Moskova’daydı.

İstanbul seyahatinden önce Şam’a uğrayıp Emevi camiini ziyaret ederek Ankara’ya net bir mesaj veren Vladimir Putin, Ankara’nın Suriyeli cihatçıları Trablus’a transferini de “tehlikeli bir durum” olarak tanımladı. Son gelişmeler İran’ın bölgedeki etkisinin düşüşe geçtiğine işaret ederken, tersine, Rusya’nın ise Ortadoğu meselelerinde giderek etkisini artırdığını hissettirdi.