ANCAK BU KADAR OLUR
Sürekli söz tekrarı, başka bir sözünüzün olmadığının en iyi işaretidir ve cehaletin mühürlenmiş tescilidir!
Az gelişmiş ve ileriye dair hiç bir üretkenliği olmayan toplumları bu söz tekrarı ile bir arada tutmak bilinen bir taktiktir!
Bu taktik cehalet iklimini çoğaltma ve orada düşünceye dair ne varsa yok etmektir!
Şu kısa tespitin bütün karşılığını iliklerimize kadar yaşıyoruz!
Orta zeka şartlanmışları üzerinden demokrasi tartışılıyor ve kimse çıkıp “ orta zekanın” zaten demokrasi diye bir kaygısı olmadığını söylemiyor!
Ticari zekanın çok iyi bildiği bir şey vardır, bir ürün ne kadar dillendirilirse, o kadar markalaşır ve bilinçaltı bunun reklamına teslim olur ki gerisi malumdur ve o artık sizden bir parçadır!
Bir kaç gündür dünya siyasetinin günümüzde ki karşılığını biraz irdeledim ve baktım ki bize benzeyen hiç bir örnek yok!
Aslında örneğimiz kendimize de benzemiyor!
Kendimize benzemeyenden, bir kendimiz yaratmak istiyoruz ve olması halinde nasıl bir canavara teslim olacağımızı bilmeden!
Bunun bütün karşılığı algı ve zeka sorunudur.
Eğer çeneyi sürekli dedi kodu ve başkalarına saldırarak tekrara düşürüyorsanız, aynı zamanda içinizde tedavisi olanaksız bir ruh hastalığı da taşıyorsunuz!
İşte bu ruh hastalığının sokak versiyonu ile karşı karşıyayız ki en tehlikeli toplumsal travmadır!
Bu travmayı son bir yıldır daha çok yaşamaya ve görmeye başladık!
Bir küfürün kime yapıldığına bakılarak değerlendirme yapılıyor ve maalesef bu konuda mahkemelerin de eli kolu bağlı!
Çünkü ülkede kuvvetler ayrılığı diye bir şey kalmadı!
Her şey tek merkezin insafına bırakılmış ve o insaf sadece kendinedir!
En son Levent Gültekin’e yapılan saldırı!
Gazeteciyi, konuşanı susturmanın yeni yöntemi ve dünya bizi artık bu gözle izliyor!
Sonra çıkıp diyoruz ki “ Türk’ün, Türk’ten başka dostu yoktur”diye!
Geçin bunları, şu manzaraya bakıldığında “ Türk’ün, Türk’ten başka düşmanı yoktur.”
Bir ülke kendine bu kadar mı zarar verir?
İntikam, kin, öfke ve dahası acımasızlıkla ülke yönetmenin nasıl bir karşılığı olur sizce?
Ben söyleyeyim:
Bu karşılık zam, faiz, borç, üretmeden lüks düşkünlüğü ve ithalat, dahası yanı başınızda su fiyatına satılan akaryakıtı, içeri de yüksek rakamlarla vatandaşa pazarlamadık ki tarlaların boş ve ekimsiz kalır, sonra gider Konya’dan daha küçük ülkelerden ithal ürün alırsın!
Bu dediklerimi herkes bilir de!
Kaderi yanlışlarla doğru hale getirilen bir ülkede karşılığını asla bulamazsınız!
Çünkü; doğamızı, ormanlarımızı, sularımızı, topraklarımızı talan ediyorlar diye çırpınırsın, birileri seni buradan enseler mahkeme huzuruna çıkarır!
Mahkeme heyeti ne yapsın?
Çünkü bir hafta önce Faşizmin destanını yazan
Yavuz Ağıralioğlu “ Bunların sivil görünümlü kolları vardır ve dağ, orman, ağaç diyerek masumane taleplerle insanların kafasını karıştırırlar” benzeri bir konuşma yaptı!
Buyur işte!
İki gündür ülke bu adamın ağzına bakıyor!
Şanssızlığımız işte!
Hakim, savcı ne yapsın?