bir ülkenin çıkarları, emperyalist, yayılmacı çıkarlar mıdır yoksa halkın refahı ve huzuru mu? sol siyaset, ülke çıkarı dediği zaman hangisini kasteder?



birinin ardından “savaş kahramanı” olarak bahsediliyorsa, şüpheye düşmek gerek. örneğin geçen hafta ölen abd’li siyasetçi john mccain. ilginç bir adam olduğu muhakkak ama ilginç adamlar iyi olacak diye bir kaide yok.

askerlik aile mesleğiymiş, babası ve dedesinin yolundan giderek deniz harp akademisi’nden mezun olmuş. ancak havacılık eğitimi de almış. vietnamlıların terimiyle amerikan savaşı sırasında oradaymış, 1967’de vietnam halkını bombalamak üzere bulunduğu uçakta çıkan yangında 134 kişi ölmüş, o yaralı olarak kuzey vietnamlılar tarafından kurtarılmış ve beş yıl boyunca burada esir kalmış. tek tük ak bulunan saçlarının tedavisi sırasında bembeyaz olduğu söyleniyor.

o dönemde işkence gördüğünü, bunun kalıcı fiziksel hasarlara sebep olduğunu, bu sebeple –“waterboarding” gibi ılımlı yöntemler de dahil- işkenceye karşı çıktığını söylüyor. (ılımlı sayılan waterboarding, sorgulanacak kişinin sırtüstü yatırılıp elleri ayakları bağlandıktan sora yüzüne bir havlu örtülmesi ve bu havlunun üzerine su dökülerek nefessiz bırakılmasına dayanıyor. bunu deneyen bir gazeteci basbayağı işkence olduğunu yazdı.)

fiziksel sorunlarının deniz kuvvetlerinde yükselmesine engel olacağını görünce, 1981 yılında, ikinci evliliğini yaptıktan kısa bir süre sonra, bir sürü madalya sahibi olarak istifa edip arizona’ya yerleşmiş, siyasetle ilgilenmeye başlamış ve parlamentoya girmiş. kuşağının bütün muhafazakâr eğilimlerini temsil eden bir adam olarak reagan taraftarı olmuş. nikaragua’da kontraları desteklemeyi, sovyetler’le kanlı bıçaklı olmayı savunmuş.

11 eylül 2001 sonrasında başta afganistan işgali olmak üzere bush politikalarını desteklemiş. ırak işgalini de tabii. o kadar ki 2003’te ırak’a yeni birlikler gönderilmesi gerektiğini iddia ederek donald rumsfeld’e güveninin kalmadığını açıklamış. john mccain’i ilginç kılan en önemli özelliği bu zaten, sağa sola kafa tutma özgüveni.

nitekim trump’la da çok kötüydü araları. trump onunla ilgili, “savaş kahramanı değil o, yakalanmayanları kahraman sayarım ben,” demişti ölümünden kısa bir süre önce. mccain de onun cenazesine gelmemesini istedi. “eh, cenazede bir savaş suçlusu eksik olur,” diyenler oldu, haklı olarak. ölümünün ardından beyaz saray’da yarıya indirilen bayraklar, hızla eski yerine çekildi. sonra tekrar yarıya indirildi, falan.

mccain uzun zamandır beyin tümörü tedavisi görüyordu. kendi ölümünü ve cenazesini planlama şansı oldu, 24 ağustos’ta tedaviyi kesip kalan zamanını ailesiyle geçireceğini açıkladı. ertesi gün öldü.

onun için, “ırak’ta yanıldı, iran’da yanıldı, libya’da, suriye’de ve son otuz yıl boyunca neredeyse tüm dış siyaset konularında yanıldı. medyaya söyleyin, john mccain’i ‘dış politika uzmanı’ olarak sunmasınlar,” diyen kişi, ukrayna’da yahudi düşmanı bir nazi olan oleh tyahnibok’la olan fotoğrafını atlamıştı. ama israil’in dostlarındandı, mccain. onun için mesele “abd’nin çıkarları”ydı.

iran’la ilgili bir konuşmasını, “bombala, bombala, bombala!” diye bitirmiş bir adamın buralarda rahmetle anılma ihtimali yok ama suriye’de tekfircilere verdiği destek abd’de de tepkilere yol açtı. “özgürlük için hayatlarını tehlikeye atan ve yardımımıza ihtiyacı olan suriyeli cesur savaşçılar”a ziyaretiyle ilgili twitine, bir abd vatandaşı, “bunlar bir köy dolusu hristiyanı katletti!” diye cevap vermişti. o buluşmanın urfa’da yapılmış olması da bize dert olsun.

john mccain ve savunduğu politikalar, abd’nin çıkarı olarak tarif edilir. oysa ırak’ta, afganistan’da hayatını kaybeden yoksul abd vatandaşlarının, siyahların bütün bunlardan bir çıkarı yok. bir ülkenin çıkarları için savaşıldığında, yoksullar hep zarar görüyor. ayrıca john mccain gibi abd’li politikacıların savunduğu politikalar, çevirdiği dolaplar son otuz yıl boyunca afganistan’dan suriye’ye uzanan bir coğrafyayı kan gölüne çevirdi. “ortadoğu bataklığı”na burun kıvıranların bu suçu görmemeleri çok şaşırtıcı.

ama en az bunun kadar şaşırtıcı olan, abd’deki 2016 başkanlık seçimlerinin “solcu adayı” bernie saders’ın, john mccain’den, “bir amerikan kahramanı” ve “dostum” olarak söz eden twiti oldu. trump’ın prim vermediği “kör ölür badem gözlü olur” ikiyüzlülüğünü fersah fersah aşan bir taziye. anlaşılan adam samimi!

tozun dumana karıştığı, cesaret ve onurun kibirle karıştırıldığı ortamda iki soru geliyor aklıma.

bir ülkenin çıkarları, emperyalist, yayılmacı çıkarlar mıdır yoksa halkın refahı ve huzuru mu? sol siyaset, ülke çıkarı dediği zaman hangisini kasteder?

sol siyaset, başka halkların cehennemi pahasına kendi ülkesinin yayılmacı siyasetine destek olmayı kabul edebilir mi?

bu tartışmayı bernie sanders’la yapmamız, sesimizin ona ulaşması ihtimali az ama bu soruları türkçe bilen, türkiye’de yaşayıp türkiye’de siyaset yapan “solcular” da cevaplasa fena olmaz sanki. sonuçta buradan bakınca trump ya da john mccain olmayı kimse istemez tabii ama bernie sanders olmak da hayırlı bir şey değil.

Editör: Haber Merkezi