MERSİN-ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ:  “Her yer çocuk” gönüllüsü Ayşegül Göçmen, pandemi sürecinde çocukların yalnızlığa mahkum edildiğine dikkati çekerek, çocuk merkezli politikaların üretilmesi ve çocuklar için daha çok yaşanılabilir alanların oluşturulması gerektiğinin altını çizdi.


Mersin’de bir grup gönüllünün oluşturduğu “Her yer çocuk”, pandemi sürecinde çocukları unutmadı. Alternatif eğitim kapsamında yaz aylarında çocukların eğlenceli ve eğitici vakit geçirmesi için “Her yer çocuk” şiarıyla bir araya gelen gönüllüler, 5 yıl önce bu kampanyayı başlattıklarını belirtti.


ALTERNATİF EĞİTİM 


Gönüllülerden Ayşegül Göçmen, amaçlarının çocuklara başka bir dünyanın mümkün olduğunu anlatmak olduğunu söyledi. Göçmen, birçok kentte çocuklar için tamamen gönüllü insanların katılımıyla etkinlikler düzenlediklerini dile getirdi. “Herhangi bir mahalleye gidip çocukları topluyoruz ve tiyatro eğitimi, müzik, yaratıcı yazarlık ve oyun eğitimleri verip çocuklar ile bir araya geliyoruz” diyen Göçmen, “Eğitim sisteminin ezberci, tepeden inme sorunlarından hepimiz mustaribiz. Her yer çocuk oluşumu, çocukların kendilerini tanıyabileceği, yeteneklerini görebileceği ve bu yetenekleri doğrultusunda ilerleyebileceği bir durum yaratmayı hedefliyor” diye konuştu.


Çoğu çocuğun ailesinin ekonomik durumundan dolayı tiyatro, bale, matematik gibi derslerin kurslarına gidemediğini vurgulayan Göçmen, bunun için ihtiyaç sahibi çocukların yaşadığı mahallelere giderek, onların yaşadığı yerde eğitim kursları verdiklerini söyledi. 3 ay boyunca çocuklara verdikleri eğitimler sonucunda gerçekleştirdikleri çocuk festivaline değinen Göçmen, “Festivalimizi de çocuklarla ortaklaştırarak yaparız. Kapitalist dünya düzeni ve eğitim sisteminin bize dayattığı ‘tek başınasın, bencil olacaksın’ anlayışına inat, ortaklaşmayı ve bölüşmeyi öğretmeye çalışıyoruz” diye belirtti.


EN ÇOK UNUTULAN ÇOCUKLAR


Salgın sürecinden en çok çocukların etkilendiğini ifade eden Göçmen, “Birçok çocuk evde yalnızlığa mahkum oldu. Çünkü anne ve babası dışarı çıkıp çalışmak zorundaydı. Daha dünyayı anlamlandıramazken, bir an da yasak denilerek eve kapatıldılar. Bizlerde bu süreçte çocukları yalnız bırakmamak adına onların yanına gittik. Çocukların yaşadığı mahallelerde bulunan parklara, sitelerin bahçelerine giderek onlarla oyunlar oynadık. Fiziksel mesafe kurullarına dikkat ederek, küçük gruplar halinde çocuklar ile bir araya gelerek, bir nebze olsun onları eğlendirmeye çalıştık. Çocuklara evde sıkılmalarını engelleyecek kalem, boyama kitapları, puzzle ve oyuncaklardan oluşan küçük çantalar dağıttık. Çantalara birer mektup koyduk ve onların unutulmadığını, önemsendiklerini hatırlattık. Bu süreçte basit bir sek sek oyunun bile çocukları ne kadar mutlu ettiğini gördük.”


Salgın sürecinde çocukların yaşam alanlarının ne kadar kısıtlı olduğunu bir kez daha gördüklerini söyleyen Göçmen, çocuk merkezli politikaların üretilmesi ve çocuklar için daha çok yaşanılabilir alanların oluşturulması gerektiğinin altını çizdi.


MA / Ömer Akın
Editör: Haber Merkezi