BEKLE YARINLARI, YARINLARA HAYAL KUR, YARIN HER ŞEY ÇOK GÜZEL OLACAK DİYORLAR. .

BEKLE YARINLARI, YARINLARA HAYAL KUR, YARIN HER ŞEY ÇOK GÜZEL OLACAK DİYORLAR...
diye,diye ne çok kandıran kandırılan olduk. Hem kendinizi hem de bizi. Anne karnına cenin diye düştüğümde tutunacak mıyımın telaşıyla dört ay boğuştum. Sonra kız çocuğu muyum yoksa erkek çocuğu muyum cinsiyetcilik kavgasına sokuldum. Derken 9 ay 10 gün sonra ileride farkına varacağım ya da keşke hayat sadece o kadarla kalsay dı diyeceğim; hür ve özgürce kısa da olsa zaman geçirdiğim bedenimin can aldığı o anne rahmi denilen sevgi aleminden, dünya denilen savaşların alemine gözlerimi açtım. Daha ilk saniyesin de nefes bahanesiyle tokat denilen şiddetle tanıştım. İşte seni ilk orda duydum, ilk orda tanıştım seninle Dünya denilen alem. Kulağıma bir ses; hoş geldin dünya'ya, yarınların hayırlı mutlu ve umutlu olsun diye. Ama hiç de dilenen dilek gibi olmadı. Çoğunuzun yarınları gibi. Çünkü ben hep ağladım. Sanki senden gelecekleri ya da göreceklerimi his edercesine. Derdimi anlatamadan hep ağladım. Emekleye yalpaklaya, küçük adımlarla geçirdiğim zamanla derken büyümüşüm. Büyüdüm ama ilkokul denilen çocuk ve toplum psikolojisin de boğuşurken buldum kendimi. Ortaögretim üniversite kargaşasında debelerken belki benim şansımdı eğitimimi tamamlamak. Ya benim yaşımda olupda okul yüzü görmeden yaşam savaşı verenler. Bir fabrika da işçi, belki bir çetenin kabadayısı, belki de bir uyusturucu batağında olan kadın, erkek fark etmeyen nice gençler var. Düşünüyorum şuan; bekle denilen umutlu yarınlar bulunduğumuz bu günler miydi? İşsizlik baştaolmak üzere yarı aç yarı tok. Ya hayallerim, aşkım, sevdam, sevdalanamaz yasaklarında mıyım? Elde yok, avuçta yok. Umut ve aşkın sonunda kişinin hayatım da ömrüm de, bedenim de olması değil mi? ama yarınlar; sana ne kadar güvenebilirim? Ya yine beni kandırırsan? Sana güvenerek başkasının hayatına girerek ona da darbe vurmana izin veremem. İsyanlardayım sana inat herseye rağmen seninle savaşmaya. Senin sayen de senin menfatine ya da hırsına kurban da gidebilirim. Biliyorum rakibim olarak güçlüsün ama ben ve benim gibi nice azimli ve cesur rakibin var. Tek merakım şu; yarın herşey güzel olmazsa yenilirsem sana; sürgünüm nereye olacak? Berçelan yaylasında mahsun boynu bükük bir ters lalemi olacam? Karadenizin hırçın dalgalarının sesine meydan okuyan Afşin yaylasında ki bir marağaranın esir şelalesi mi? Yoksa yerin altında katran karasıyla nefes arayan Somanın sigortasız kurbanlık koyunu mu? Ya da Marmarada köprüler arasında yönünü bulamayan çöp kurbanı balık mı olacağım? Söyle yarın ya da yarınlar için bana biçtigin faturan hangi güzellikte ve güvende olacak? bu açgözlü ve doyumsuz neslim olan insanoğluna rağmen...