Rotin bir hayatın içinde bir gün. Yoğun bir Trafik. İftar alısverisine çıkmış, salı pazarından, ellerinde posetle dönen kadınlar. Tabelaları uzaktan parıltılı ihtişamıyla okunan mobilya ve halı mağazaları. Ancak nerdeyse hic müsterisi yok. Hemen köşede küçük ama müsteri yoğunluğu yaşıyan fırın, yanındaki kasap da bu kalabalıktan nimetleniyordu. Oturduğum evin hemen bitişiğinde inşaat halinde iskelesi kalkmış binanın içinden gelen takur tukur seslere, karışık işçilerin söylediği türkü namelerinin doğallığı sokağa ayrı bir güzellik katıyordu. Saat neredeyse ikindi vakti 16,00 civarında bulutların ardından ara ara kendini gösterip kaybolan güneş, sanki kovarcasına tüm hiddetiyle neye nisbet ya da kime kızgın sorusunu sordururcasına başladı yağmur yağmaya. Doğanın insanoğluna bırakın kızgınlığını sanki intikam alırcasına sağanak yağıyordu. O da yetmiyormuş gibi bir tarafına doluyu birtarafına da şimşekleri alarak yağdıkca yağıyordu. Sizler bu insanoğluna doğanın kanunu deseniz de ben yağmur kustukça kusuyordu, diyecegim. Öylesine bir manzarayı anlatmak imkansız, sadece yaşamak lazım. Tarifi olmaz gökyüzünün giydiği gri elbisesi yanında ki toprağa ağlayan siyah ve yine gri bulutları. Yağmur Dolu ve Şimşeklerin gökyüzünden toprağa kavuşmalarındaki dansların da insanoğlu hiç de hoşnut olmamıştı. Islanmamak için kimi ya çatı altlarına, açık buldukları işyerlere kimi de buldukları ilk sığınacakları yere sığınmıştı. Yerdekiler biryerlere sığınayım telaşındayken binaların camlarında ellerinde tlf.larının kameralarını açmış videoya kayıt yapanlara ne demeli. Tabiki itiraf edeyim onlardan biri de bendim. Tam yeri gelmişken değinmeden görmemezlikten gelemiyeceğim paylaşmak istiyorum. Yağan yağmuru değil de insanın barınağım deyip kendi eliyle inşa ettiği çevre düzenlemesinin rezilliğini ve çaresizliğine bir vatandas olarak şahidim bugün. Ne alaka diyebilirsiniz. Ama günlerdir özel hayatımıza girdiği yetmiyormuş gibi bazılarının çıkarları için herkesi karşı karşıya getirmiş yaşam düzenlerini alt üst etmiş bir seçim trafiğini yaşıyoruz. Ülkenin tüm sorunları unutulmuş ya da hiç yokmuş da biz var diye iftira ediyormuşuz. Sorunlar varsa da 24 Haziran da seçilecek seçilmişlerle herşey güllük gülüstanlık olacak vaadleri var. Nasıl olacaksa.? Ancak bugünkü yağmur manzarası vatandaş olarak kendime sorular sormama, kendimi sorgulamama neden oldu. Her tarafı sel olacakmış gibi su kapladı hemde çamur karışımlı. Alt yapı yok, var olan kısımlar ise tıkandı. Caddelerde olmayan otuparklardan dolayı park eden arabalardan daralan sokaklar daha da çekilmez halde. Tıkalı bir trafik o esnada olması lazım ama olmayan bir belediye. En çok da o bir saatlik yağan yağmur da bozuk çevre düzenlemesi tüm çıplaklığıyla kendini ortada gösteriyordu. Tüm bunları biz yaşıyorken seçilme heyecanına kapılmış bu parti yetkililerinin yalan ve boş vaatlerine neden inanayım ki. Aynı bu beyler yeni vaatlerle kurtarıcı sıfatıyla geliyorsa meydanlara neden içinde bulunduğumuz bu berbat çevre düzenlemesinin manzarasından haberdar degiller ya da düzelmesi için yetkilileri uyarı girişimlerinde bulunmamıştır. Bugün herbiri kendi menfaatları için bu kadar içten samimi ve hosgörülü oluyorlar. Ama şunu bilmelerini isterim. Bana hiç de samimi ve dürüst gelmiyorlar. Hele ki bugünkü manzaradan sonra bana ne kadar inandırıcı gelirler bilmem ama bende hiç şanslarının olmadığı kesin. Neyse tekrar yağan yağmura dönmek istiyorum. Eminim yağmur yağarken herkes kendince bir hayal kurar.



Ya da ona yazılar, şarkılar, şiirler yazar. Bense ne yakaladım biliyormusunuz? Sevdalılar ağlarmış. Toprağa sormak lazım yağmurun kıymetini... Yağmura sormak lazım toprağa sevdasını.... Dolu ile Şimsek mi girdi aralarına? Bilinmez.... Asıl bu sevdaya şahit güneş'e ona eşlik eden börtü böceğ'e sormak lazım... Toprak'mı Yagmur' a, Yagmur'mu Toprağ'a daha çok sevdalı? Dili olsa da dillense sevdalılar.....

 
Editör: Haber Merkezi