Dini yasalar, gelenek görenekler, aile terbiyesi, delikanlılık kitabı bu erkekleri korumuyor mu zannediyorsunuz. Yüzlerce politikacının, yöneticilerin, TV sunucularının bu şiddeti meşrulaştıran ve hiçbir müeyyide ile karşılaşmayan sözlerinin teşvik edici olmadığını mı sanıyorsunuz.

Şimdi size bir erkek şiddetinin kısa ve sıcak öyküsünü anlatacağım. Erkekler niye öldürür? Yıllardır bütün kadın örgütleri bu soruyu soruyor ve kadın cinayetlerinin adli vakalar olmadığını politik cinayetler olduğunu haykırıyor.

Erkekler bu sistemi kendileri oluşturdu. Sonra kendi güçlerini sürekli olarak yeniden üretti. "Erkek adam sahiplenir", Erkek adam sevdiğine sahip çıkar" "Erkek adam sevdiğini başkasına yar etmez", "Erkek adam sevdi mi ölümüne sever" bunun gibi çocukluktan itibaren kulaklarda zınglayan yüzlerce öğreti vardır. Bu deyimleri babalarınızdan duyarsınız, annelerinizden duyarsınız, komşularınızdan duyarsınız, öğretmenlerinizden duyarsınız, dinlediğiniz şarkılarda duyarsınız, izlediğiniz filmlerde duyarsınız, oy verdiğiniz politikacılarda duyarsınız, duyarsınız da duyarsınız...

Şimdi bunları sürekli duyan ve kendisinde işçselleştiren bir "Erkek adamın" nasıl sevdiğini başkasına yar etmediğine dair bir utanç hikayesini anlatacağım.

Güleda Cankel henüz 19 yaşında ve Isparta'da fotoğrafçılık 1. sınıf öğrencisiydi. Muğla'dan Isparta'ya gelen muhtemelen kendisi ile aynı yaşta olan Zafer Pehlivan tarafından katledildi. Önce boğmaya çalışıyor sonra ise bıçaklayarak Güleda'nın yaşamına son veriyor. Bir de bunu bir kahramanlık hikayesi gibi Instagram hesabında ve hikayelerinde paylaşıyor.

"Her şeyin zamanı yaşadığınız andır, mutlu olmayı ertelemeyin. Canınızın istediği zaman ölmeyeceksiniz ve biz o zamanın değerini bilemedik." bir de "Bitti 18-11-2019, 13: 47" yazan iki paylaşım yapıyor. Hikayesinde de "Kelebeğim" diye paylaşım yaparak teslim oluyor.

Güleda ise Twitter'da yaptığı en son paylaşımda "Sever mi her kalp katilini" Ve "Tek bir hayat var o da farkında bile olmadan bitecek" demiş.

Bu kısa hikayeden sonra tekrar meselenin arka planına bakalım. Biliyorsunuz çok yakın bir zamanda yani 25 Kasım'da kadına yönelik şiddetle mücadele günü var. Kadınlar 8 Mart'ta olduğu gibi bu günde sokaklara çıkarak erkek şiddetini haykıracak. "Biz sizin öldürecek kadar çok seveceğiniz kadınlarınız, kızlarınız, anneleriniz, kardeşleriniz olmak istemiyoruz" diyecekler.

"Biz sizin herhangi bir aidiyet eki ile koruyacağınız canlılar olmak istemiyoruz" diye haykıracaklar. Ve en önemlisi bu cinayetlerin politik olduğunu vurgulayacaklar tekrar. Güleda'nın kendisinden başka birini sevme ihtimalini dahi öldüren bu katiller sonra da "aşk acitasyonları" ile kendilerini savunuyorlar. "Kelebeğim" diye paylaşmış. Yani bana ait bir kelebek, benim o ve ben istediğim zaman bana ait olan bir şeyin aidiyetini ve yaşama hakkını ortadan kaldırabilirim anlayışı.

Bu anlayış nerden geliyor. Bu çocuk 2 bilinmeyen denklemi bile yıllarca çözemezken, Kuzeyin, Güneyin neresi olduğunu bile yıllarca çözemezken, sağa sola dönmeyi bile yıllarca beceremezken, afedersin daha götünü bile temizlemeyi bilmezken bu kadar ifili sözleri, arebesk ruh halini, cinayeti nasıl kavrayabildi öğrenebildi? İşte bütün mesele budur. Çünkü mevcut politik sistemle amaç öncelikli olarak coğrafyayı, matematiği, kimyayı, felsefeyi öğretmek değil.

Mevcut sistem öncelikli olarak 'erkek' olmayı öğretiyor. Hatta geçenlerde Diyarbakır'da gözüme çarpmıştı "Erkek yetiştirme merkezi" diye bir yer bile vardı. Çocuk doğar doğmaz nasıl bir erkek olunur, erkek nasıl yetişir, er kişi nasıl bir yapıda olur, neler giyer, nasıl yürür, nasıl konuşur, nasıl yemek yer bunların hepsi başta anne ve babalar olmak üzere eğitim sistemi ile iyice pekiştirilir.

Tabi sadece erkek nasıl olur değil, kız çocuğu nasıl yetiştirilir de öğretilir. Kız çocuğu doğar doğmaz pembe elbiseler giydirilir, narin bir yapıya sahip olması istenir, kendisine karışanlara karşı çıktığında 'cadaloz, erkek fatma' olur. Kız çocuğu kırılgan olmalı ve babanın, abinin, amcanın ve kocanın sözünden çıkmamayı matematikten, biyolojiden önce öğrenmelidir yoksa "Ailesinden eğitim almamış bu kız" olur.

Her şey o erkeğin lehine o kadar muhteşem örülmüştür ki yapacağı tek şey tetiği çekmektir. "Ama helal olsun delikanlı çocuk çıktı sevdiğini başkasına yar etmedi, filankes diye biri sevgilisi 10 kişinin altına yattı pezevenk hiçbir şey olmamış gibi ortalıkta dolaşıyor" Diyecek birileri yok mu sizce. Bu sözler size hiç mi yabancı gelmiyor. Başka bir erkeğin daha kadın öldürmesi için yol açan olmayacak mı zannediyorsunuz.

Dini yasalar, gelenek görenekler, aile terbiyesi, delikanlılık kitabı bu erkekleri korumuyor mu zannediyorsunuz. Yüzlerce politikacının, yöneticilerin, TV sunucularının bu şiddeti meşrulaştıran ve hiçbir müeyyide ile karşılaşmayan sözlerinin teşvik edici olmadığını mı sanıyorsunuz. İşte bütün bunlar bir araya gelince bir kadın daha öldürülmüş oluyor. Erkeğin şiddetini, aidiyetini hiçbir zaman meşrulaştırmayın. Ve hiçbir erkeğin asla kelebeği olmayın...
Editör: Haber Merkezi