İnsanların en güvenli alan evleridir. Felaket, uykuların en güzel yerlerindeyken evlerinin başına yıkılmasının isyanındayım. Onların çaresizliği, acıları, benim acım ve çaresizliğimdir. Kalbim ağrıyor.

Deprem doğal bir afet ve önüne geçebilmek ne yazık ki mümkün değil. Ama bilim depreme hazırlıklı olmak ve depremden daha az etkilenmemin mümkün olduğuna işaret ediyor.

Toplumun güven alanı olan bu evler, binalar nasıl yapılıyor? Denizden çıkarılan kumların, yıkanması gerekirken tuzlu kullanılmaktadır. Demir gerektiği kadar kullanılması, gerekirken az masrafa maliyet edilmesi keza çimento içinde aynı şey söz konusu. Malzemelerden çalınarak oluşan rant, yıllardır bilinen bir konudur. Kolonsuz, plansız ve imarsız inşa edilen bu yapıların sonuçları; bugün gördüğümüz acı tablodur.

Deprem kuşağı yoğunluğu olduğu bir ülke. Binaların yapılmaması gereken yerlere inşa edildi. Doğayı nasıl hoyratça, zalimce kar hırsı uğruna her alana ölüm evlerine çevirdiler.

Göller, derelere beton dökerek, binalar inşa ettiler. Yoksular, yemesinden, içmesinden, çocukların ihtiyaçlarından kısarak paralarını biriktirdiler. Bir ömür biriktirdiği tüm birikimi açgözlü, ensesi kalınlaşan müteahhitler ellerinden aldılar.

Aldıkları ev değil ölüm satın aldıklarını nereden bile bilirlerdi ki?

Ülkece beton imparatorluğunu yeterince görmedik mi? Bu düzen artık değişmeli. Bilim insanların tüm açıklamaları ve uyarıları dikkate alınmadığı, bundan sonra da alınmayacağa benziyor.

Şimdi bu zulüm karşısında insanlar çaresiz ve kimsesiz. Geride kalanların bir ömür sürecek fiziksel, ruhsal, yaralanma, tahribatlarla geçireceklerdir. Kış mevsimin en dondurucu soğuk gününde deprem yakaladı yurdumuzu. Doğa bütün acımasızlığıyla zalimden, müteahhitten yana akıyor.

Unutkan bir toplumuz.

Yarın bütün bunlar unutulacak, toplum derin acılarıyla baş başa kalacak. Böylesi bir felaket karşısında bile, arama kurtarma çalışmalar sekteye uğratılıyor. Enkaz altında halen canlı insanlar yardım bekliyor bu hava şartlarında.

Dördüncü güne girerken bütün hayaller, umutlar gömülmüş durumda.

Kaç gündür insanların, en temel ihtiyaçlar dahi karşılanamıyor. Su, barınma, ısınma tıbbi ve daha sayamadığımız birçok temel ihtiyaçlar bölgelerde yetersiz.

Enkaz haline gelen köy, kasabalara ulaşacak yollar dahi harabe durumda.

Kendi imkânlarıyla yaralarını sarmaya çalışıyor insanlar. Büyük çaresizlikler içinde iletişim guruplarımıza, haber ağlarımıza kaç gündür düşen yardım çığlıklar dehşet verici gerçek tabloyu ortaya koyuyor.