2012 yılından beri toplumsal hafızaya bir girip bir kaybolan bir cinayet ve cezalandırılan bir kadın var. Yasanın ve yargı sisteminin cinayet olarak adlandırdığı olay, tecavüzcü bir adamın ölümü.

2012 yılından beri toplumsal hafızaya bir girip bir kaybolan bir cinayet ve cezalandırılan bir kadın var.

Yasanın ve yargı sisteminin cinayet olarak adlandırdığı olay, tecavüzcü bir adamın ölümü. Yıllarca tecavüzüne maruz kalan bir kadın tarafından öldürüldüğünde adı duyuldu: Nurettin Gider. Isparta’nın Yalvaç ilçesinin Korukaya köyünden, evli, çocuklu bir köylü adam. “Erkek adam” ismi ile müsemma işkencesinin bedelini ölümle ödeyince tanındı.

“Erkek adam” tanımını uydurmuyorum; insanlık tarihinin başlangıcından beri var. O zamana kadar ortaklaşa üretilmiş bütün varlıklarla birlikte kadını da kendisine mülk edinen, kölesi sayan ve her şeyine el koyan erkek erk. “Erkeklik” denen, insanlığın ve kendisinin baş belası. Cinsiyetinin aklını en çok cinsel organında toplayan, bu yüzden kadına gördüğü ya da ihtiyaç duyduğu yerde cinsel saldırıyı hak gören, bu nedenle vahşi varlık, insanlığın ilk celladı hatta.

Öldüren ise akrabası olan genç bir kadın: Nevin Yıldırım. O da evli, iki çocuklu, hatırladığım kadarıyla kocası o zaman hapis ve kimsesiz bir yoksul kadın. Üç yıl boyunca silah tehditiyle boyun eğdiği ve susmak zorunda kaldığı tecavüz suçuna son vermek için başka bir çare bulamadığı için Necmettin’i öldürdü. Başını kesip, tecavüzü ve tecavüzcüyü bilen, sadece dedikodusunu yapan köy meydanında kahve adamlarının önüne kestiği başını attı. Ve dedi ki; işte size namusumla oynayan adam, arkamdan laf etmeyin!

Yani Nevin hem tecavüzcüsüne, hem de uğradığı işkenceyi bilip ses etmeyen erkekler sürüsüne karşı bir onur savaşı verdi. Bu bir özsavunma, kendi varlığını bütün insani değerleriyle savunma haliydi.

Nevin bunu, kendiliğinden haliyle yaptı, bunun bir irade kuşanmak, kendi kaderini tayin etmek olduğunu bilmiyordu.

İkiyüzlü “namus” ağacının gölgesi altında yatmaya alışmış, kadına karşı aşağılama ve kadın cinayetleri yüklü erkek egemen toplum ise bir köylü kadının iradesi ve cesareti karşısında şok oldu!

Devletin kolluğu Nevin’i derdest edip zindana ve ardından erkek egemen yargısına teslim etti. Onunla yetinmedi, Nevin’i tecavüzcüsünden çocuk doğurmaya mahkum etti. Kürtaj hakkı gasp edilerek bir kadının bedenine devlet eli ve zorbalığıyla müdahale edildi yani.

Nevin tecavüzcüsünden kurtulmuşken, tecavüz işkencesiyle bedenine yapışan bebeği reddetti. Nevin’i açık gizli kafadan ama “zinadan” mahkum sayan devlet zevatı ve aynı kafalara sahip toplum kesimi bu kez “bebeğine sahip çıkmayan zalim ana” figürüne sarıldı. Bebeği devlet (burasını hiç bilmiyorum doğrusu)muhtemelen bir çocuk yuvasına, muhtemelen anasız-babasız kayıt edip yerleştirdi.

Nevin’i mahkemede ve de “kara vicdanlarda” mahkum eden ya da mahkum ettiğini sanan bu zevat, o bebeğin gün gelip kimliksizliğini öğrendiğinde yaşayacağı travmaları ise hiç düşünmedi. Düşünmezdi zaten, onu ilgilendiren; günü ve gündeki kirli politikalarını kurtarmaktı. Sağlık Bakanı Recep Akdağ, -ve benzeri örnekler ortaya çıktığında da tekrarladı-, tecavüze uğrayan kadını mahkum eden açıklamasını o zaman yapmıştı zaten.

Peki, sonra neler oldu?

Toplumun “namus” diye her şeyiyle kadına vuran kesiminin dışında kalanlar, Nevin’in suçluyu cezalandırmasının biçimini aşarak, ona sahip çıktı. Çünkü Nevin toplumun katmanlarına çokça yayılmış gizli tecavüz suçuna ve suçlusuna, bütün toplum adına- o bunun bilincinde olmasa da- büyük bir şamar atmıştı. Türkiye toprağı- toplumu bir yarılma içine girmişken, yarılmadan Nevin’in eyleminden geleceğe bir büyük insan dersi çıkarmaya çalıştı.

Bu işin başını kadın hareketi çekti ve halen de öyle. Kadın hareketi, Nevin Yıldırım’ın özgür kalması için mücadele yürütürken, hedefine tecavüz suçunu ve tecavüzcü erkek egemenliğini koydu. Bu çok doğru hedefli mücadele aynı suçla yüz yüze birçok sıradan kadına esin verdi. Çilem Öz, öyle bir özgüvenle işkenceci kocasından kurtuldu.

Kadın cinayetlerine karşı mücadele kadar, kadınların işkenceci kocalardan kurtulmak için öz savunma yapmak zorunda olduğunu öğreten bu olayı, toplumsal cinsiyet eğitime çevirdi kadın hareketi. Çocuk istismarı, çocuk tecavüzü demek olan çocuk gelinler gerçekleri gözler önüne daha kolay çıkarılır ve daha kolay suçlu suçüstü yakalanır oldu.

Ancak başlangıçta, hem yeni bir örnek olması ve hem de mücadele ivmesinin zayıflığı Nevin’i ikiyüzlü “namus” yargısının elinden tümden koparıp alamadı. Nevin Yıldırım’a müebbet hapis cezası kesildi. Sonrasında mücadele durmadı, daha da büyüdü ve dava Yargıtay’da Nevin Yıldırım lehine, yeniden görülmeye başladı.

İşte bugün yani 6 Ocak’ta Nevin Yıldırım’ın yeniden yargılanması Yalvaç Adliyesinde görüldü. Erkek egemen yargı sistemi bu “kimsesiz ve yoksul” köylü kadını cezaevinde tutamasın diye İstanbul’dan kadınlar dün mahkemeye “Nevin’e adalet” çağrısını eylemleriyle ilettiler. Sosyal medya kampanyaları oldu. Duruşmaya üç il barosu avukatlar gönderdi. Kadınlar her zamanki gibi duruşmada hazır oldular. Nevin’in arkasından konuşan köylüler yine Nevin’in aleyhinde tanıklık yaptı! Nevin’in avukatların yargılamadaki usulsüzlükleri dile getirip süre talebiyle duruşma 24 Ocak’a ertelendi.

Belki memleket göğünü bu kadar kara bulut sarmışken, yargının cezalandırma mekanizması bu kadar şiddetle çalışırken Nevin’in cezasının önemi gözden kaçabilir diye bir kez daha uyarmak istedim. Bu ceza mahkemesi, Nevin’in olmayan suçu, geleceğin yeni yaşam arayışının temel taşı kadın özgürlüğü yoluna ayna tutmaktadır.

Başlığa gelirsem; bu öylesine bir cinayet ve ceza değil, binlerce yıllık erkek egemen kiri pası yüklü bir cinayet ve cezadır. Nevin Yıldırım bu kirliliğin içinde gövdedeki ışıldayan göz gibidir. O yüzden Nevin Yıldırım’ın bugünkü özgürlüğü insanlığın bu kir ve pas yükünü sırtından atması için bir büyük adım olacak.

24 Ocak’ta Yalvaç’taki duruşmada, Nevin’in yanında olmak gerek. Ama o ana kadar büyük, belki de dünyasal bir kadın mücadele ağı örmek, 2018’in kadın mücadeleleriyle başladığı gerçeğine çok uygun olacak.