BİZ BU HALDEYİZ
      Acıyı yaşamadan acının ne olduğunu bilir misiniz? Bilmeyiz; o nedenledir ki “ ateş düştüğü yeri yakar” gibi doğru bir cümle söylenmiştir! Ölen bir insanı düşünün; komşuları sadece üzülür ve bu sıralama da en son varsa ölenin annesi en derin acıyı yaşar; çünkü onu doğuran, büyüten odur ve annelik tarifsiz bir duygudur! Ölen çocuğunu ömrü boyunca unutmaz ve her dakika, her saat onunla ölür de kimse görmez! Bunu ailemde ve çevremde çok görmüşlüğüm vardır ve bazen o annelerin iç dünyalarına yolculuk ederim; sonu gelmez bir karanlık ve dinmeyen sessiz bir çığlık..!
    Bu ülkede hiç bir zaman anlamadığımız anneler var. Yitik evlatlarının ardında çok uzaklara bakıp yol gözleyen anneler! Bir ülkede annelerin vicdanını kanatmışsanız iflah olma şansınız yoktur; bu adeta bir Tanrı buyruğudur ve bundan kaçış yoktur!
   Ülkedeki dört mevsim, on iki ay, hafta ve gün yaşanan acıların gün dönümüyle karşımıza dikiliyor ve hiç bir iyi günümüz yok!
    Sürekli kınadığımız, tekrarını yaşamayalım diye çaba gösterdiğimiz acılar nedense bitmiyor ve her seferinde defterin kara sayfalarına yenisini ekliyoruz!
    Bir cinayetler ve katliamlar silsilesi ile alnımıza yazılan bir mecburiyet var! Bu mecburiyetten kurtulma şansımız da yok! İşin acı tarafı bu mecburiyetin örtüldüğü derin bir zırh var ve ona dokununca yanıyorsun!
      Dün Maraş, hayata dönüş vahşeti ve daha bilmem hangi insanlık dışı cinayetlerin yıl dönümüydü!
      İnsan olarak utanmanın ötesi bir şey! Yapanın, yaptıranların el, kol sallayarak buradan kendilerine bir yol buduğunu görmek, yapılandan daha acı!
      Kapısına acı düşmeyenler bunu bilmez ve sadece buradan olanı duyarlar!
      Ya kapısına acı düşenler!
İşte onu gidin Maraş’ta o vahşeti yaşayanlara sorun; tabi mideniz kaldırır, insanlığınız el verirse..!