İSTANBUL-ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ RÖPORTAJ;  Marmara Üniversitesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Başkanlığı görevinde iken 686 numaralı KHK ile üniversiteden ihraç edilen  CHP İstanbul Milletvekili Prof. Dr İbrahim Özden Kaboğlu Gazeteci Hamza ÖZKAN’nın sorularını yanıtladı…

ibrahim ö. kaboğlu khk önerge ile ilgili görsel sonucu


İbrahim Özden Kaboğlu 1950 yılında Borçka'da doğdu. 1974 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdi. 1981 yılında Limoges Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi'nde doktorasını yaptı. 1987'de doçent, 1994 yılında Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nde profesör oldu.

2003 yılında Başbakanlık İnsan Hakları Danışma Kurulu Başkanlığına getirildi. Bu görevde iken Azınlık ve Kültürel Haklar Raporu'nu açıklarken fiziksel şiddete maruz kaldı ve daha sonra hakkında suç duyurusunda bulunuldu. 2008 yılında “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçundan açılan davadan raporun bilimsel içeriğe sahip olduğu ve şiddeti teşvik etmediği gerekçesiyle beraat etti. Marmara Üniversitesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı Başkanlığı görevinde iken 686 numaralı Kanun Hükmünde Kararname ile üniversiteden ihraç edildi. 2007 Birgün'de yazdı. 24 Haziran 2018 genel seçimleri, CHP İstanbul 1.bölge milletvekili

 

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz, hayata nasıl bakarsınız, nelere değer verir, neleri önemsersiniz, olmazsa yaşayamam dediğiniz şeyler nelerdir?

Söze bağlılık, kendine saygı, tutarlılık, yerine getirilen göreve hakkını vermek ve hukuka inanç… Yaşamı, beşeri hayat ötesinde flora/fauna/homo sapiens sapiens bütünü ve dayanışması bağlamında algılamaya çalışmak ve kişisel yaşamda elden geldiğince bunun gereklerini yerine getirmeye çalışmak…

 Kanun Hükmünde Kararnamelerle(KHK) yönetilen bir ülke konumuna geldik Yeni Türkiye’de? KHK’lerle önce akademisyenler ihraç edildi ve her yeni kararnameyle birçok kişi işini kaybetti. Sizi ihraç ederken bir neden gösterdiler mi? Yeni Türkiye’nin kabul edemediği hangi eylemi gerçekleştirdiniz?

KHK’ler de anayasal araçlar olmakla birlikte, tamamen Anayasa-hukuk ve yasa dışı kullanım, büyük mağduriyetlere yol açmış bulunuyor.  KHK’ler, bir tür demokratik muhalefeti temizleme aracı olarak kullanıldı. Bu nedenle,  KHK ile kamu görevinden “ihraç edilenler” yerine,  “adları KHK ek listelerinde yer alan kişiler” kişiler adlandırmasını kullanıyorum. Çünkü adı ve soyadı bir biçimde KHK ek çizelgesinde yer alan kişi, zaman ve mekân sınırı tanımayan yasaklar ile kuşatılmış oluyor. Bu ölçüsüz ve acımasız, insanlık dışı muamele için, “ihraç” vb. kavramlar kullanarak sürecin vahametini hafife almamak gerekir.

Benim adımın yer aldığı KHK-686 ek listede de herhangi bir açıklama yer almıyordu. Bütün eylemlerim, saydam ve hukuk çerçevesinde gerçekleşti.

 24 Haziran 2018 erken seçiminde CHP’den İstanbul Milletvekili seçildiniz, İhraç edildikten sonra milletvekili olmak nasıl bir duygu yarattı sizde, neler yaşadınız?

Öğretim üyeliği döneminde bile bir ayağım hep sivil toplum örgütlerinde oldu. Adım KHK ek listesinde yer alınca, benim için -bilimsel çalışmalardan kopmaksızın-  bir bakıma “her yer üniversite” oldu… Bu nedenle, Meclis’e girmem, bende hem bir kaygı yarattı, hem de bana ağır bir sorumluluk yükledi. Azaltmış olsam da, sivil toplum etkinliklerim ve bilimsel çalışmalarım devam etti;  yasama çalışmalarını da ciddiye alınca, benim için daha yorucu bir süreç başladı. Buna karşılık, ilk aylarda TBMM’de ziyaretime gelen bir Avrupa devleti Türkiye büyükelçinin, benzeri bir sorusuna, “bir yıl önce kendimi sivil toplum içinde daha güçlü hissediyordum” şeklinde bir karşılık verdiğimi hatırlıyorum.

 İhraç edilme durumunu yaşamış bir milletvekili olarak ihraç edilenler için neler yaptınız, neler yapmayı düşünüyorsunuz?

ibrahim ö. kaboğlu khk önerge ile ilgili görsel sonucu

Adalet Komisyonu’nda ilk yasama faaliyeti olarak OHAL’in yasa yoluyla üç yıl daha uzatılmasını öngören 7145 sayılı yasaya muhalefetten başlayan ve ilk toplantısı 18 Ağustos’ta yapılacak olan ve öncülüğünü yaptığım partiler arası  “adil yargı yasa önerisi” önerisi çalışmasına kadar, TBMM içi ve dışı bütün etkinliklerimde KHK yoluyla olağandışına çıkarılan hukuk düzenimizin olağanlaşması yolunda çaba gösterdim ve bu yönde, üyesi olduğum parti CHP sıralarının da ötesine seslenmek için elimden geleni yapmaya devam edeceğim.

 Bir KHK ile ihraç edilen bir milletvekili ve aynı zamanda bir hukukçu olarak DP’li Belediye Eş Başkanlarının, HDP ve CHP belediye meclis üyelerinin mazbatalarına el konulmasını, ayrıca İstanbul seçiminde sandık görevlilerinin KHK ile ihraç edilmiş olmasını ve KHK ile ihraç edil kişilerin oy kullanmasını gerekçe göstererek seçimin iptali için SSK’na başvurulmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Seçilmiş belediye eş başkanları ve meclis üyelerinin mazbatalarına el konulma işlemi, sadece dışı değil aynı zamanda akıl dışı bir uygulamadır. Eğer, mazbatalarına el konulan eş başkan ve üyelerin adaylıkları engellenmiş olsa idi, bu durumda bir hukuk dışı işlem ve uygulamadan söz edilebilirdi. Ne var ki, adaylık başvurularını kabul ettikten ve seçimi kazandıktan sonra, adları KHK ek listelerinde yer alması nedeniyle “seçilmişlik Statüsü”ne son verilmesi,  hukuk bir yana insan aklı ve ahlakı ile bile açıklanabilir bir durum değildir.  Başka bir deyişle, eğer gece yarıları yayımlanan KHK ek listeleri yoluyla “toplu hukuk katliamları” ortaya çıkmış ise, seçilmişlik statüsünü, sırf adı KHK ek listesinde yer alıyor gerekçesiyle ortadan kaldırmak, toplu hukuk katliamının devamı ve kişiselleştirilmiş şekli olmaktan başkası değildir.

Adları KHK ek listelerinde yer alan kişileri seçmenlik statüsünden yoksun kılma yönünde “ak” partinin somut ve müteaddit girişimleri, bu partinin “kara” değil sadece,  “kapkara” bir zihniyeti temsil etmekte olduğunu bütün çıplaklığı ile teşhir ederek gözler önüne sermiş bulunuyor.

Belki de, şu ana kadar değinilen sorunların en vahim olanı bu.  Bir kişiyi seçmen olma hakkından yoksun kılmak, onu yurttaşlık hakkından yoksun kılmakla eş anlamlıdır.

Bu girişimin başlıca katkısı, 17 yıldır iktidarda olan bir siyasal partinin ve liderinin Türkiye için tasarladığı “toplum/siyasal rejim ve devlet” modeli üzerine somut öğeler sunmuş olmasıdır.

6771 sayılı Kanun ile öngörülen siyasal ve anayasal düzenin, demokratik siyasal sistem ve rejim dışı bir düzenleme olduğu dikkate alınırsa, İstanbul seçimlerini iptal ettirmek için 1. Partinin kullandığı araçlar, esasen, anayasal çerçevenin de ötesine geçen ve siyaset biliminde bunu nitelemeye yeterli kavramsallaştırmanın henüz yapılamadığı bir eğilimi yansıtmaktadır. Bu nedenle, otoritarizm, diktatörlük ve faşizm gibi kavramlar, söz konusu “kapkara” zihniyeti açıklamada yetersiz kalmaktadır.  Şimdilik, Türkiye uzmanı bir Fransız meslektaşın kavramsal betimlemesine işaret etmekle yetineyim: “islamo-nationalizm ve popülizm”. Kuşkusuz, bu kavram açıklanmaya muhtaç…

Ötekilerin Gündemi olarak teşekkür ederiz…

 
Editör: Haber Merkezi