ÇIKMAZ SOKAK MASALLARI


Türkiye siyaseti tarihi boyunca korkularına sarılarak ve her seferinde gözüne mendil bağlayarak yürüdü. Hal böyle olunca sürekli karşısındaki duvara tosladı ve defalarca darmadağın olmasına rağmen, bırakın ders almayı, duvara çarpmayı olası bir ışık kaçamağı sayarak, gözlerine bir kat daha siyah mendil çekerek yürüdü; sonuç, deneyin tekrarı ve aptala bağlanan bir tekrardan öteye gitmedi!
Yaşadığımız ülkede kimse siyasal kaostan ve ekonomik buhranın sonuçlarından asla zevk almaz, çünkü bu tür durumlar geneldir ve tepeden, tırnağa herkesi yakar!
Siyaset, bir nevi yol bulma sanatıdır. Bu yolu bulmanın planı, projesi ve de gerçekliği vardır.
Bizde ki siyasetin bırakın yol bulması, en küçük cılga yola bile tahammülü yok ve sürekli açılma işareti veren yola demir bariyerler örmek gibi bir maharetimiz var!
Üretimi bitme noktasına gelmiş ve ayağımıza sıktığımız yerde bir felaket tokat gibi yüzümüze çarpmış, bunu bertaraf etmenin hiçte kolay olmadığını bildiğimiz halde, içinde bal, börek hikayelerinin olduğu anlamsızlıkla
çene tekrarı yapmak o kadar sıkıcı ki, anlatanın değil, dinleyenin yüzü kızarıyor!
Tıkanmış bir siyasetin önünü açmak için, demokrasi ve insan hakları noktasından başka koşulu ve beklentisi olmayana en ağır dille saldırmayı hala marifet sayıyoruz!
HDP, Belediye seçimlerinde elini taşın altına koymuştu ve onun karşılığında hiç bir zaman beklentisi olmadığı gibi işe alınsın diye bir çaycı için bile ricacı olmamıştır!
Türkiye’nin sorunu milletvekilliği vermek, Bakanlık almak değildir!
Ülkeye dair kaygısı olanların asla böyle bir talebi olmaz!
Bu ülkede bakanlıklar ve milletvekilliğinin karşılığı ancak demokratik hak ve özgürlüklerle olur.
Aksi durum da manzara hiç bir zaman değişmeyecektir ve kürsü şovmenliğinden öteye bir adım gitme şansımız da yoktur!
Hala bir darbe anayasasının ortada durduğu yerde ve her seferinde onu daha da katılaştırıcak maddelerle halkın nefes borularını tıkayan bir gerçek ortadayken, hangi bakanlıkla, hangi vekillikle bunları düzelteceksin?
İşte HDP buradan bir şey istememekle, neyi çok istediğini söylemeye çalışıyor.
Yani demokrasi!
İnsan hakları!
Kısacası demokratik bir cumhuriyet anlayışı!
Bunlar çok mu kötü şeyler?
Hayır!
Körebe oynamaktan vazgeçersek dünyanın ne kadar güzel olduğunu anlayacağız!
Yok işte!
Ha bire kat, kat siyah bir mendil çekiyoruz gözlerimize. Her seferinde Ya ağız, burun biri birimize çarpıyoruz, ya da yüz, göz duvara..!