Demirtaş, aydın, sanatçı, akademisyen ve gazetecilere çağrıda bulunuyor;

“Halk bu kadar nefessiz kalmış ve adeta kan ağlıyorken aktif bir tutum almak sizler gibi aydınların tarihsel sorumluluğudur,” diyor.

HDP’nin Eski Eş Başkanı Selahattin Demirtaş 5 yılı aşkındır Edirne’de hapiste. Doğrusu dışarıdaki birçok isimden daha etkili bir politik çalışmayı başardığını da söylemek pekala mümkün. Önceki gün gönderdiği mektupta bir kez daha bunu gösteriyor.

“Bizim hayalimizdeki Türkiye, çiçek bahçesi gibidir ve herkes kendi kimliğiyle, inancıyla, yaşam tarzıyla özgürce yer alır bu bahçede. Hepimizin kendimiz kalarak bir olması vardır” diyor Demirtaş.

Başak Demirtaş başta olmak üzere, avukatları, dostları, gazeteciler Demirtaş’ın düşüncelerinin topluma ulaşmasında önemli bir sorumluluğu yerine getiriyor. Elbette bunda esas pay Demirtaş’ın. Şöyle yazıyor Demirtaş; “Beş yılı aşkın süredir siyasi rehine olarak cezaevinde tutulmama rağmen halka karşı duyduğum sorumluluğun gereği olarak zaman zaman düşüncelerimi kamuoyuyla paylaşıyorum. Sizinle birlikte, çok sayıda aydın, sanatçı, akademisyen ve gazeteciye gönderdiğim bu mektubu da aynı motivasyonla kaleme alıyorum. Elbette ki mektubumun bir muhatabı da kendilerine ulaşamadığım tüm değerli demokrat aydınlardır.”

“Ülkemizin içinde bulunduğu koşullarda sizin gibi değerli aydınların, yazarların ve sanatçıların çok önemli bir rol oynayabileceği düşüncesindeyim. Sizler toplumun vicdanı, ortak aklı ve hakkaniyetin sesi olarak ülkemizin içinde bulunduğu tıkanıklığın aşılmasına katkı sunabilirsiniz. Tarihi bir fırsatın heba edilmesine engel olabilir, demokrasinin inşasını kolaylaştıracak birlik zeminini yaratabilirsiniz.”

Başak Demirtaş’ın mailimize düşen Selahattin Demirtaş mektubunu okurken, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’nun hapis ve siyaset yasağı kararıyla karşı karşıya kaldık.

Ağır bir sürecin içindeyiz. Daha da ağırlaşacak…

Reklam

Bir süre önceki Gezi davası kararıyla verilen tutuklamalar ve ardından işletilen süreç ve Canan Kaftancıoğlu’na verilen hapis cezasının Yargıtaydan onaylanması ve diğer bir çok vahim gelişme, AKP iktidarının önümüzdeki sürece ilişkin tüm niyetini ortaya koyuyor. İşte tam da burada Demirtaş’ın söyledikleri daha da önem kazanıyor.

“… Karşımızdaki zorbalığın elinde tuttuğu ve çılgınca kullanmaktan çekinmediği gücün yarattığı tehdidin de farkındayım. Bu durumla baş edebilmek için yürütülen özverili mücadeleleri de görüyor, takdir ediyorum. Ancak içinde bulunduğumuz kritik sürece ilişkin yeni şeyler söylemenin önemini vurgulamak, bu doğrultudaki düşüncelerimi sizinle paylaşmak istiyorum.”

Demirtaş, “İçinde bulunduğumuz kritik süreç…” diyor ve ekliyor; “Ülkemizin içinde bulunduğu kaos ve sürüklendiği çöküşten çıkışın biricik yolu farklılıklarımızla birlikte, ortak akılla hareket etmektir.” Muhalefetin tutumu üzerine önemli saptamalarda bulunuyor.

Ve döneme ilişkin şöyle bir saptamada bulunuyor; “Tüm bozma girişimlerine karşın bu doğrultuda önemli ve anlamlı mesafeler de alınmıştır. Bunu görmezden gelmediğimi belirtmeliyim. Ne var ki gelinen aşamada, giderek büyüyen bir riskin de altını çizmek zorundayım. Muhalefetin farklı şekillerde bir araya gelme girişimleri henüz yeterince toplumsal heyecana, kolektif bir umuda yol açmamış, toplumun çoğunluğunu tatmin edememiştir. Kanımca bunun temel nedeni, köklü bir zihniyet devrimi ve yapısal değişiklikler yerine, genelde iktidar değişimini hedefleyen yetersiz yaklaşımlardır. Muhalefet, bu haliyle bir kısır döngü içindeymiş görüntüsü veriyor. Eski düşünce kalıpları ve yüzyıllık gereksiz korkular ile milliyetçi reaksiyonların rengini verdiği tutumlar hiçbirimize yeni bir yaşam vadetmiyor. Temel hedef, taktiksel iş birlikleriyle seçim kazanmaya çalışmak olmamalıdır. Tam tersine asıl hedef, seçimler aracılığıyla cumhuriyeti demokrasi temelinde yeniden inşa etmek olmalıdır.”

Demirtaş, “Onların üstünü çizdiğinin biz altını çiziyoruz” diyor. “Tüm baskılara ve akıl almaz zorlamalara rağmen Kürtler halen birlikte, yan yana yaşama taraftarıdır. Bugün Türkiye’de iddianameler ve ceza kararları dışındaki tek bir belgede Kürt sözcüğü geçmez. Yani yirmi milyon Kürt resmiyette yoktur, yüz yıldır üstü çizilmiştir. … Hakeza Alevi yurttaşlarımızın, neredeyse devletin tümünden dışlanmış olmaları, cumhuriyetin ikinci yüzyılında yeniden inşa sürecine eşit yurttaşlık talebiyle katılmalarını zorunlu kılmaktadır. 1923’ten sonra 2023’te de Kürtlerin, Alevilerin ve diğer kesimlerin yok sayılmaları demokrasiyi kurmayı imkansız hale getirir. Zaten böyle bir yaklaşımın kendisi demokrasiye temelden aykırıdır.”

Demirtaş, belki tüm sivil toplum örgütleri ve siyasi parti genel başkanlarının imzasına açılacak “demokrasi sözleşmesi” gibi aktivitelerle sistemli, örgütlü bir aydın hareketini hayata geçirme olasılığından söz ediyor. Oluşturulacak “aydınlar heyeti” ile tüm gelişmelerin, siyasi aktörler dışında üçüncü göz olarak yakından takip edilmesine dikkat çekiyor. “Ya da “Bir hayalimiz var” adıyla bir konferans düzenler ve hepimizi, siyasal ve toplumsal muhalefeti o konferansta, o hayal etrafında buluşturur, birlikte mücadele ve beraber inşa ortamı yaratırsınız,” diye sesleniyor.

Demirtaş’ın çok sayıda aydın, sanatçı, akademisyen ve gazeteciye gönderdiği mektubundaki son cümleleri şöyle;

“Kıymetli dostum,

Nasıl bir seçim süreci yaşayacağımızın, hatta seçimi yaşayıp yaşayamayacağımızın bile belli olmadığı bu olağanüstü dönemde hepimizin tutumu da olağanın üstünde, alışılmışın dışında olmalıdır. Seçim ve sandık güvenliği dahil tüm konularda sizlerin çağrıları, yönlendirmeleri, yaratacağı motivasyon hayati derecece önemli olacaktır. Bu konularda en aktif tavrı alacağınızdan şüphe duymuyorum.

Bu mektubu size, sevgili hayat arkadaşım Başak aracılığıyla ulaştırıyorum. Kendisine ileteceğiniz görüş, öneri ve eleştirilerinizi almaktan büyük mutluluk duyacağımı bilmenizi isterim.

Tarih her birimize onurlu sorumluluklar yüklemişken sizin de cesaret ve kararlılıkla tarihsel rolünüzün gereğini yerine getirmekten bir an olsun çekinmeyeceğinize yürekten inanıyor, eğer varsa ortak hayallerimiz, bunun için tüm olanaklarınızla katkı sunmanızı diliyor, özgür yarınlarda görüşebilmek umuduyla en sıcak selam ve sevgilerimi gönderiyorum.

Hücre arkadaşım ve Diyarbakır halkının yüzde 63 oyuyla belediye başkanı seçilmesine rağmen dört ay içinde görevden alınarak yerine kayyum atanan, yetmezmiş gibi, bir kumpasla hapsedilen Dr. Adnan Selçuk Mızraklı’nın da içten selamlarını iletiyorum.

Dostlukla...

Selahattin Demirtaş Edirne Cezaevi”