Örgütlü halk sorunlarını çözer. Ne kadar örgütlüysek o kadar yaşarız…

Daha önceki yazıda kısaca da olsa Diyarbakır’dan söz etmiştim. Depremden sonra hızla organize olan bir şehir oldu Diyarbakır. Sadece kendi yaralarını sarma mücadelesiyle de sınırlı kalmadı, organize oldu ve bölge illerine, yakın ilçelere hızla ulaşmaya çalıştıklarını da görüyoruz.

O Diyarbakır ki, halk iradesi gasbedilen şehirdir. Belediye Eş Başkanları hukuksuzca hapse dolduruldu. Belediye meclis üyeleri görevden alınmış, hapse atılmıştır. İlçe belediyelerinden meclis üyelerine halk örgütlenmesinde az çok söz sahibi olan herkesin tutuklandığı şehirdir.

Ancak yaşanmış onca iktidar hışmına rağmen halk yaralarını sarmanın yolunu bulmakta gecikmedi. 84 kadar kurum ve inisiyatif hızla bir araya geldi. Zaman kaybetmeden seferber oldular. Bir beklenti içine girilmeden tam bir halk seferberliği gösterildi. İş makinelerinden diğer tüm ekipmanlara, arama kurtarma çalışmalarına kadar kendi olanaklarını seferber ederek depremin yarattığı sonuçlara müdahale ettiler, bir an önce yaraları sarmanın yoluna baktılar.

Örgütlenmek can kurtarıyor…

Meslek odaları, sendikalar, siyasi parti çevreleri, iş insanları, çevre ve örgütleri… Kadınların, gençlerin temsiliyetiyle hızla organize oldular. Ne kayyum atanmış belediye yetkililerini ne de devletin ildeki temsilcilerini beklediler. Ancak koordinasyon için diyalog içinde olmaktan, taleplerini iletmekten de geri durmadılar.

“Diyarbakır depremden çok etkilenmedi” diyenler olacaktır. Evet ama Adana da çok etkilenmeyen iller arasında sayılıyor. Diyarbakır’da 20 kadar bina yıkıldı, 700 kadar daire yaşanmaz durumda, yüzü aşkın yurttaşımız yaşamını yitirdi. Yaralılar var.

Adana Belediyesinin hakkını vermek gerek… Ancak bizim sözünü ettiğimiz halk örgütlenmesinin eksikliğidir. Adana'da örgütlü bir halk gerçeği yaratılamadı hâlâ. Sendikalar, meslek odaları, siyasi partiler, kadın ve gençlik örgütlerinin ortak bir organizasyon içinde seferber edilmesi gerçekleştirilemedi. Oysa bugünlerimiz ve yarınlarımız için deprem karşısında gösterdiğimiz ve göstereceğimiz halk örgütlenmesi oldukça önemli. Anında hareket için olduğu kadar bundan sonrası için de ne denli örgütlüyse halk, o denli hızlı mesafe alınacaktır.

Önemli olan halkın örgütlenmesidir. Depremde bunu bir kez daha çarpıcı olarak gördük. Devlete rağmen, egemenlere rağmen enkaz başına koşan halktı…

“Örgütlü halk yenilmezdir” diye boşuna söylenmemiş o söz. Ne kadar örgütlüyse bir halk, her türlü felakete karşı da o kadar direnç gösterir…

Depremde birleşmiş halk gerçeği ile karşı karşıyayız. Örgütsüz olsa da halkın duyguları var. Ancak bu depremin gösterdiği örgütlenmenin ne denli zorunlu, zaruri, aciliyet kazanmış olduğudur.

“Birleşmiş halk asla yenilmez!”

Devlet kaynaklı felaketler de vardır halkın örgütlü gücüyle baş edilen, alt edilen… Doğa felaketleri de vardır halkın örgütlü gücüyle üstesinden geldiği. Devleti halkın devleti haline getirmenin yolu da bu örgütlü güçten geçiyor…

“Örgütlü halk asla yenilmez!”

O türküler, o marşlar, o destanlar boşuna yazılmadı. Hepsi yaşamdan çıktı. 

Deprem karşısında bileşen bir güç varsa o da halklarımızdır. Ölen de acıyı yaşayan da acıyı azaltma çabası içinde çırpınıp duran da -örgütsüz olmasına rağmen- halktır.

Ne kader ne kader planıdır yaşadığımız…

Bu felaketi yaşamamıza neden olanları biliyoruz. Bir doğa felaketi olan depremin tahribatının bu denli acı sonuçlara neden olması ne kaderdir ne kader planı… Nedeni egemenlerdir. Onların halkları açlığa, sefalete ve ölümlere mahkum eden iktidarlarıdır.

Depremden 11 gün sonra yine halktan çaldıkları, halktan gasbettikleri paraları “bağış” adı altında “tek yürek” olma gösterisiyle sunanlar da utanmaz sınıf ve onun mensuplarıdır. Egemenlerdir halkın canı ve kanı üzerinde şov yapanlar. Onlardır halktan çaldıkları servetleriyle gösteri yarışına girenler…

10 ilin dışındaki her noktasında acı çeken yardım için çırpınan da halktır. Acı çeken ve acıyı paylaşan da halktır.

Ve ezilen halklar kendilerini ezenlere, bu acıları yaşatanlara karşı örgütlenmedikçe kurtuluşa ulaşamazlar. Kurtuluşun yolu ise sınıfın, emekçilerin ve ezilenlerin kendi kollarına, bilinçlerine, birleşik güçlerine, örgütlenmelerine dayanmakla açılabilir.

Şimdi bulunduğumuz yerde komiteler kurma zamanı… Kim enkazın altından can kurtarmaya çaba sarf ediyorsa, kim bir şişe su taşıyorsa, kim çadır için direk dikiyorsa, kim ekmek taşıyor, kim acı duyuyorsa bu felaket karşısında, kim devlet olmadan da bir şeyler yapabiliyorsa halktır ve halkın geleceği için örgütlenmelidir. Birlikte olmalı, örgütlenmeli ve birlikte mücadele etmenin kanallarını büyütmeliyiz.