Merkezi yönetim modeli yerine demokratik, katılımcı bir yönetim modeline geçilmelidir.  Yetkinin, sorumluğun yerel yönetimlere dağıtılması, kaynakların adil paylaşıldığı bir yapılanma ve yönetim modeli olabilir.”

6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremini iktidar çevresi asrın felaketi, meslek odaları, bilim insanları ve muhalefet ise asrın ihmali olarak tanımladı. Depremin 13. gününde kurtarma çalışmaları sürdürüyor.

Türkiye tarihinin en büyük sivil dayanışma hareketine rağmen insanların barınma ve en temel ihtiyaçları asgari ölçüde dahi karşılanmış değil. Prof. Dr. Övgün Ahmet Ercan,  kurtulmayı bekleyen, hala yaklaşık 90 bine yakın insanın olduğunu ifade etti.

Adalet Bakanı Bekir Bozdağ,  kurtarma çalışmaları bitirilen ve Cumhuriyet Savcılarının bilirkişi ve numune alma çalışmalarını tamamlanan Adana, Diyarbakır, Şanlıurfa, Gaziantep ve Kilis illerinde enkaz kaldırma çalışmalarının başlatıldığını duyurdu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, her gün yeni sorunların baş gösterdiği veya  bizzat iktidar eliyle yeni sorunlara yol açılan bir dönemde, alelacele yıkılan 30 bin konutun yerine TOKİ tarafında Mart başından itibaren bir yıl içinde yenilerinin yapılacağını ilan etti.

Birçok  bilim insanı bunun yanlış olduğu dile getirmekte. Prof. Dr. Naci Görür, “Bu bölgenin tümünde mikro-bölgeleme çalışması yapmadan yerleşim alanları için yer seçilmemeli ve inşaata başlanmamalı” çağrısı yaptı.

İktidar sanki asrın felaketinde hiçbir ihmali, payı, kusuru ve yanlışı yokmuş gibi yine konuyu oldubittiye getirmeye çalışıyor. Dün olduğu gibi bugün de hiçbir eleştiriye, uyarıya kulak asmama tutumunda ısrar ediyor.

Daha da beteri  hala, itiraz edene, eleştirene pes dedirten bir biçimde parmak salma cüretini ve çirkefliğini gösteriliyor. İktidarın, muktedirlik vasfını yitirmenin telaşıyla ve tükenmişlik sendromuyla sergilediği bu davranışlara  aldırış etmemenin zamanı geldi de, geçiyor.

“Yerel yönetim yasasında; demokratik, katılımcı bir muhteva ve denetim

mekanizmaları olmalıdır. Yerel yönetimler için, mali olarak güçlendirilmiş  ve

teknik donanımı artırılmış bir model geliştirilmelidir. Afet, imar, inşaat,

kurtarma gibi konularda yetkilerini, sorumluklarını ve denetim

mekanizmalarını artıran, her türlü rant musluğunu kapatan

yeniden düzenlemelere ihtiyaç vardır.”

6 Şubat depremi,  başta rantçı, inşatçı ve şehircilik politikaları olmak üzere iktidarın bir dizi politikasının çöküşünün görünür yüzü oldu. AFAD ve Kızılay enkazın altında kaldı. Bu iktidarın, artık Türkiye’ye daha fazla yük olmasına izin verilmemelidir.

Burada çıkış yolu; iktidar blokunu seçimlerde yolcu etmekten, ülkenin afet, şehircilik ve yapı politikalarını geliştirip kurumsallaştırmak ve toplumsallaştırmaktan geçiyor.

Artık hiçbir kesimin, Türkiye’nin deprem kuşağında bir ülke olduğu gerçeğini ıskalama lüksü yoktur.  Önümüzdeki seçimlerin ekseninin deprem gerçekliğini kapsayan muhtevada olması kaçınılmazdır.

Bu kapsamda, ivedilikle atılacak adımların başında yerel yönetim yasasının yeniden düzenlenmesi gelmektedir. Yerel yönetim yasasında; demokratik, katılımcı bir muhteva ve denetim mekanizmaları olmalıdır. Yerel yönetimler için, mali olarak güçlendirilmiş ve teknik donanımı artırılmış bir model geliştirilmelidir. Afet, imar, inşaat, kurtarma gibi konularda yetkilerini, sorumluklarını ve denetim mekanizmalarını artıran, her türlü rant musluğunu kapatan yeniden düzenlemelere ihtiyaç vardır.

AFAD gibi merkezi bir yapı yerine, il ve ilçe itfaiyeleri gibi donanımlı yerel afet kurtarma kurumları oluşturulmalıdır. Çalışmaların koordinasyonu, yerelde belediyeler, ülke genelinde ise bakanlık üzerinden yapılmalıdır.

İlçeler düzeyinde deprem yapılanması, bir taraftan etkin yerel kurtarma ve müdahalelere olanak sağlayacaktır. Diğer taraftan kurtarma ve mağdurların ihtiyaçlarını karşılama çalışmalarında ve deprem, afet karşısında yurttaşların davranış bilincinin etkinleşmesine ve gelişmesine hizmet edecektir. Mücadelenin toplumsallaşmasını sağlayacaktır.

“Rant ekonomisine dayalı, yerel yönetim anlayışı yerine, kurumları ve kuralları

olan, yetki ve sorumluluğun paylaşıldığı, her noktada toplumsal faydanın

gözetildiği yeni demokratik yerel yönetim anlayış ve modeliyle afetlerle

doğru mücadele edilir,  toplumsal yaşam güvence altına alınır.”

 

Bu, mevcut yasada yapılacak değişikliklerle olabilecek bir şey değildir. Yerel yönetim, imar, yapı denetim, afet, mimar, mühendis ve meslek gibi bir dizi yasanın bir bütünlük içinde düzenlenmesi,  güçlü denetim ve yaptırım mekanizmalarıyla birlikte yapılandırılması gerekir. Deprem sonrasında AFAD, Kızılay çökerken, belediyelerin vatandaşların imdadına yetişmesi dikkate alınmalıdır.

Merkezi yönetim modeli yerine demokratik, katılımcı bir yönetim modeline geçilmelidir.  Yetkinin, sorumluğun yerel yönetimlere dağıtılması, kaynakların adil paylaşıldığı bir yapılanma ve yönetim modeli olabilir.

Türkiye artık tek başına Ankara’dan yönetilebilir bir ülke olmaktan çıkmış büyüklükte, kalabalıkta ve sorunlar yumağına sahip bir ülke. Merkezi yönetim modelinin ve tek adam yönetiminin vahim, dehşetengiz sonuçlarını gördük. Bunda ısrar etmek, felaketler dünyasına kulaç atmaktır.

Örneğin İstanbul depreminin altından bugünkü yapılanma ve anlayışla kalkmak mümkün değildir.   İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, iki gün önce İstanbul’da deprem olduğunda, 500 bine yakın orta hasarlı, 90 bine yakın ağır ve çok ağır hasarlı bina olacağını açıkladı.

Bilim insanları olası İstanbul depreminin yıkıcı sonuçlarının 6 Şubat Kahramanmaraş depreminin en az üç katı olacağını ifade ediyorlar. Böylesi bir sorunla tek merkezden yürütülecek çalışmalarla baş edilemeyeceğini son depremde bir kez daha gördük.

İktidarın yetkiyi tek elde toplama, bilimi ve bilim insanını değersizleştirme yaklaşımının tam aksi yapılmalıdır.

Rant ekonomisine dayalı, yerel yönetim anlayışı yerine, kurumları ve kuralları olan, yetki ve sorumluluğun paylaşıldığı, her noktada toplumsal faydanın gözetildiği yeni demokratik yerel yönetim anlayış ve modeliyle afetlerle doğru mücadele edilir,  toplumsal yaşam güvence altına alınır.