Korkut Eken yanına Sedat Peker’in kardeşi Atilla Peker’i alıp Kıbrıs’a gidiyor. Peker, “Kıbrıs’a Gazeteci Kutlu Adalı’yı öldürmeye gidiyorduk” diyor. Vatanı satanlara karşı ellerinde silahları yola çıkıyorlar. THY uçağına yan yana, belinde silahlarıyla biniyorlar…

Bu, Sedat Peker’in ifşalarından sadece biri. Bunu kardeşi Atilla Peker de onayladı. Eken, Özel Harp Dairesi ve Özel Kuvvetler Komutanlığı ile özdeş bir isim olan dönemin Özel Harekat Komutanı, bazı Kürt aşiretleri “korucu” olarak örgütleyen, MİT’te de etkin olan bir isim. Korkut Eken, o denem bir suç örgütü mensubu olan Sedat Peker’in kardeşi Atilla Peker ile Kıbrıs’a gittiğini kabul ediyor. Dönemin albaylarından Mendi de Korkut Eken ile Atilla Peker’in Kıbrıs’a geldiğini, onlara “Beyaz Toros” tahsis ettiğini kabul ediyor. O dönemin ve bugün hâlâ hep gündemde tutulan gerekçesi PKK. Korkut Eken yanına çete mensubu Atilla Peker’i alarak PKK’ye karşı mücadeleye gitmiştir Kıbrıs’a! Kilisenin yağmalanmasında “Beyaz Toros” kullanıldığını, o baskının ve cinayetin arkasındaki güçleri açıklayan Adalı, derin ilişkileri ağının üzerine gitmektedir, çeteleşmeye dikkat çekmektedir. Kıbrıs’ın bir karanlık ilişkiler ağı adasına dönüştürülmek istenmesine karşı mücadele etmektedir. Beyaz Toroslarla Diyarbakır’da, Mardin’de, Batman’da, Elazığ’da, Hakkari’de… Yani Bölgede ve Türkiye’de neler yapıldığını bilmeyen yoktur. Kıbrıs’ta da Beyaz Toros kullanıldığını bu vesile ile öğreniyoruz ve nerede Beyaz Toros varsa orada cinayetler var, uyuşturucu var, karanlık ilişkiler var.

Atilla Peker’in açıklamasına göre, Korkut Eken ile birlikte Gazeteci Adalı’nın evinin çevresinde birkaç gün keşif yapılıyor, denk getiremiyorlar, evin bahçesinde oturanlar vardır, kalabalıktırlar. Korkut Eken, “Hepsi PKK’lı, PKK ile iş birliği yapan da PKK’lıdır” der. Hepsi öldürülmeyi hak etmektedir... Belinde tabanca, çantasında Korkut Eken’in verdiği susturucu takılı silah bulunduğunu söyleyen Atilla Peker denk getiremez. Sonra arabasından indirip almayı denerler. Adalı, indirilip karargahta huzura getiriliyor, olmuyor, çok tanıklık var, o ara cinayet işlenemiyor.

Gazeteci Adalı ‘96’da katledildi. Peker’in açıklamasına göre, Korkut Eken, Adalı’nın öldürüldüğünü, o dönem cezaevinde olan ve hastaneye götürülme bahanesiyle hapisten alınıp bir otelde buluşturulan Atilla Peker’e “Kıbrıs işi tamam” diyerek, müjde veriyor.

Adalı da Uğur Mumcu gibi hedef haline getirildi ve ortadan kaldırıldı. Sedat Peker, Uğur Mumcu cinayeti için de konuşuyor. Bir yerleri işaret ediyor.

O dönem cinayetler dönemiydi. Her gün 3-5 cinayet işleniyordu. Kafasına sıkıp atıyorlardı. Bombayı koyup uçuruyorlardı. Bazen yol kenarlarında, bazen hiç bulunmayan onlarca, yüzlerce cinayet… PKK’ye karşı mücadele zırhına bürünmüş çeteler ülkeyi kan gölüne çevirdiler. Oluşturulan özel birimler PKK ile mücadele adına ne kadar karanlık ve kirli iş varsa onları yaptı. Faili meçhul cinayetler, mafya hesaplaşmaları, uyuşturucu kaçakçılığı ve daha birçok iş çevirdiler.

Sedat Peker, Kürt iş adamlarının katledilmesini de gündeme getirdi. Behçet Cantürk, Savaş Buldan… Gazeteciler, avukatlar, iş adamları… Peker, isimler veriyor. O dönemi aydınlatacak bilgilerin ip uçlarını sunuyor. Peker ve Eken’in o dönem yaptıklarına işaret ediyor. Kürt iş adamlarının haraca bağlandığını aktarıyor. “PKK’ya yardım eden 100 kişilik Kürt iş adamı listesi” dedi, Dönemin Başbakanı Çiller. Eline verilmişti o liste. 19 Kürt iş adamı peş peşe öldürüldü. Ardından yaşananlar hafızalardadır. Kaçırmalar, baskınlar, Bolu, Adapazarı, Sapanca üçgeni… Ne çok insan öldürüldü. JİTEM devredeydi. Yüzlerce Kürt katledildi o dönem.

Peker, öldürülen Kürt iş insanlarının derin devletin elemanları tarafından çıkar ilişkileri üzerinden öldürüldüğünü açıklıyor. “Önce birlikte çalıştılar, paraları paylaştılar, haraç aldılar, sonra geride kanıt kalmasın diye temizlediler” diyor. Kamuoyu bunları biliyor. Her ne kadar “Faili meçhul cinayetler” olarak aktarılsa da bu cinayetlerin hangi güçler tarafından işlendiği biliniyordu.

1993 yılı ve sonraki yıllar kara ve karanlık yıllar… Çok kan döküldü. Çok can alındı. Yüzlerce, binlerce “faili meçhul” cinayet işlendi. Kürtler için tam felaket yılları. Susurluk kazasıyla birçok şey açığa çıktı. Ancak bu cinayetlerin üzeri devlet tarafından kapatıldı. “vatan, millet, bayrak” diyerek karanlık işlerin, uyuşturucu naklinin, pis işlerin üzeri örtüldü.

Peker de böyle yapanlardan biri olarak gerçeklerin bir bölümünü açıklıyor. “Kürt sorununu çözmek istemiyorlar” diyor. Kürt sorunu, egemenlerin kirli iktidarını sürdürmelerinde Türk işçi ve emekçileri yanlarında tutmak için kullandıkları bir malzeme olmaya devam ediyor. Kürt halkının demokratik hak ve özgürlük talebi karartılıyor. Silahtan arındırmak istemiyorlar. Çatışmayı derinleştiriyorlar. Çözmüyorlar. Çözmek istemiyorlar. Oysa Kürt halkı demokratik Türkiye istiyor, eşit haklara dayalı demokratik bir çözüm diyor.

Bugüne geldik… Devlet cenahında aynı ilişkiler ağı sürüyor. Ancak, günümüzde daha da kaygı verici bir süreç içindeyiz. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın son grup toplantısında bu denli tehdit edici konuşması, yaşananların boyutunun geldiği ve dayandığı yeri göstermektedir. Birleşmek ve mücadeleyi büyütme, hesap sorma, demokratik Türkiye için yola dökülme zamanıdır.

*Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Ötekilerin Gündem’nin editöryal politikasını yansıtmayabilir.