HABER MERKEZİ –  Kobanê protestolarına dair karanlıkta bırakılan olaylardan biri Bingöl Emniyet Müdürü Atalay Ürker’e yönelik suikast oldu. Selahattin Demirtaş, “Kontrol edemediğimiz güvenlik güçleri var” diyen dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala’ya suikastın Kandil'le bağlantısı olmadığı bilgisini aktardıklarında Ala’nın “Ohh” çekip, “Öbür türlü olsaydı hiç içinden çıkamazdık” dediğini anlatmıştı.

Türkiye’nin yaklaşık 35 kentinde 6-9 Ekim 2014 tarihlerinde tırmanıp, iki haftayı aşkın süre boyunca devam eden ve toplam 54 insanın hayatını kaybettiği Kobanê protestoları, aradan geçen 6 yılda hala aydınlığa kavuşturulmuş değil. Bu amaçla 3 kez araştırma önergesi veren Halkların Demokratik Partisi'nin (HDP) o dönemki MYK’sinde yer alanlarla birlikte 17 siyasetçinin tutuklanmasına gerekçe yapılan protestolar sırasında yaşanan en dikkat çekici önemli olay, Bingöl Emniyet Müdürü Atalay Ürker’e yönelik gerçekleştirilen suikast oldu.


9 Ekim 2014 günü saat 21.30 sıralarında Bingöl Emniyet Müdürü Ülker, beraberinde emniyet görevlileri ile birlikte kent merkezinin protestolara sahne olan Cenk Caddesi üzerinde incelemelerde bulunduğu sırada silahlı saldırıya maruz kaldı. Bir otomobilden sıkılan otomatik silahlardan çıkan kurşunların isabet ettiği Emniyet Müdürü Ürker ile koruma polisi Uğur Atlı’nın yaralandığı saldırıda, Emniyet Müdür Yardımcısı Atıf Şahin ile koruması olan Komiser Hüseyin Hatipoğlu hayatını kaybetti.


GENÇ’TEKİLER FAİL OLARAK GÖSTERİLDİ 


Bu olaydan 1 saat 15 dakika sonra Genç ilçesi girişinde polislerce durdurulmak istenen 12 AR 900 plakalı bir araçtan ateş açıldığı iddiasıyla araçta bulunan 4 kişi öldürüldü. Dönemin Başbakan Davutoğlu, olayın ertesi günü tedavi için Ankara’ya götürülen Emniyet Müdürü Ürker’i ziyareti sırasında “Bu işin failleri konumundaki teröristler 1-2 saat içinde cezalandırıldılar” açıklamasında bulundu.


İlk günlerde farklı isimler açıklansa da sonrasında yapılan kimlik tespiti neticesinde araçtakilerin Ali Bozan (46), Emre Ekinci (15), Ömer Topal (16) ve Ramazan Özmaskan (22-Bahoz Amed) isimli HPG’li olduğu belirlendi.


HDP saldırıyı “provokasyon” olarak nitelendirirken, HPG’den ise saldırıyla ilgili herhangi bir ilişkilerinin bulunmadığı açıklamasında bulundu.


Bingöl Cumhuriyet Başsavcılığı'nca başlatılan soruşturma kapsamında Genç’te öldürülen 4 kişiyle aynı araçta olduğu belirlenen Erhan Şenyuva ile bu o araca öncülük yaptığı tespit edilen Ali Kılıçgedik tutuklandı. Soruşturma dosyasına ise “gizlilik” kararı konuldu.


FARKLI SİLAHLAR OLDUĞU ANLAŞILDI


Olay yerinde bulunan mermi çekirdekleri de balistik incelemesi için Diyarbakır Kriminal Polis Labaratuvarı Müdürlüğü’ne gönderildi. Yapılan incelemede polis memurları Atıf Şahin ve Hüseyin Hatipoğlu'nun Kalaşnikov marka aynı silahtan çıkan 7.62x39 çapa sahip mermilerle yaşamlarını yitirdikleri belirlendi. Ancak polislere dönük saldırıda kullanılan silah ile Genç’te öldürülen edilen HPG'linin üzerinden çıkan silahın aynı olmadığı balistik incelemesinde anlaşıldı. Buna rağmen raporlar uzun süre soruşturma dosyasına eklenmeyerek gizlendi.


Suikast olayı ile hiçbir bağlantıları kurulamayan Kılıçgedik ve Şenyuva hakkında 'devletin bütünlüğü ve birliğini bozmak', örgüt üyesi olmak' ve '6136 sayılı yasaya muhalefet' suçlamaları ile iddianame hazırlanıp, Bingöl Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmalarına başlandı. 3 ay sonra görülen ilk duruşmada mahkemenin hakkında taliye kararı verdiği Kılıçgedik, bir kez daha gözaltına alınıp serbest bırakılmasının akabinde üçüncü kez gözaltına alınmasında yeniden tutuklandı.


BOZMA KARARIYLA CEZALARI ARTIRILDI 


Davanın 5 Haziran 2015’te görülen üçüncü duruşmasında olay tarihinde 18 yaşından küçük olan Şenyuva ve Kılıçgedik'e, ‘örgüte üye olmak' suçundan 5 yıl 7 ay 15'er gün hapis cezaları verdi. Avukatlarının itirazı üzerine yargılama boyunca mahkemeye hiç getirilmemiş olmalarını "hak ihlali" sayan Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin bozma üzerine yeniden yapılan yargılamada her iki isme bu kez 7 yıl 6’şar ay hapis cezaları verildi.


YENİDEN FAİL ARAYIŞINA GİRİLDİ


Polis memurlarına yönelik suikastla ilgili o güne dair kentteki bulunan tüm kamera ve mobese kayıtları toplanıp, incelenmek üzere Ankara Kriminal Polis Labaratuvarı'na gönderildi. İncelemeler sonucunda saldırıda kullanılan aracın görüntülerde yer alan 23 HU 780 plakalı bir araçla benzerlik gösterdiği kaydedildi.


Saldırıda kullanıldığı iddia edilen aracın sahibi Yusuf Ziya Ertuğrul, gözaltına alınmasının ardından alınan ifadesinde açık alanda alkol aldığı sırada yanına gelen kişilerce kollarından bağlanıp, arabasının alıkonulduğu anlattı. İlk ifadesinde etraf karanlık olduğu için bu kişilerin yüzlerini net göremediğini, içlerinden sadece birisinin sakallı ve bıyıklı olduğunu söyleyen araç sahibi, polislerce önüne konulan 7 fotoğraf içerisinde sakallı tek kişi olan Umut Savaş Koçyiğit'i teşhis etti. Tutuklanan Koçyiğit’in avukatının talebi üzerine kullandığı telefonun suikast mahallinden kilometre uzaklıkta sinyal verdiğinin tespit edilmesinin yanı sıra bunu doğrulayan mobese kayıtlarına ulaşıldı. Bu delillere rağmen diğer bazı sanıklarla birlikte hakkında hazırlanan iddianamede saldırının faili olduğu gerekçesiyle Koçyiğit’in 3 kez ağırlaştırılmış müebbet ve 30 yıl hapsi istendi.


VALİ ‘FAİLLER BUNLAR’ DEDİ


Bu yargılama devam ederken kentte 23 Eylül 2015 günü yaşanan bir çatışmada yaşamlarını yitiren 4 HPG'li yaşamını yitirdi. Vali Yavuz Selim Köşger, çıkıp bu kişilerin 9 Ekim 2014 tarihinde gerçekleşen saldırının failleri olduğu açıkladı. İşin daha da tuhaf kısmı bu 4 HPG'li arasında bulunan Murat Barunduk'un daha iki ay önce örgüte katılmış olmasıydı.


HAPİS CEZA


Bu açıklamaya rağmen Bingöl 1. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandıkları davada sanıklardan Umut Savaş Koçyiğit’e 'Devletin birliğini ve bütünlüğünü bozmak’, 'İki kişiyi kasten öldürme' ve 'Kasten adam öldürmeye teşebbüs' suçlarından 3'er kez müebbet ve 57 yıl 2 ay 15 gün hapis cezası verildi. Davanın bir sanığı olan Ramazan Ayaz’a ise 'örgüte bilerek ve isteyerek yardım etmek' suçundan 5 yıl 6 ay 15 gün hapis cezası verildi.


AKP’Lİ VEKİLİN İDDİSIYLA SÜRGÜN EDİLDİ 


Suikast olayıyla ilgili bir diğer dikkat çekici durum ise, 2014 yılında dönemin AKP Aydın Milletvekili Ali Gültekin Kılınç’ın dile getirdiği kimi iddialardı.


Trafikte yaşadığı bir olayla ilgili "Paralel polisler bana suikast düzenledi" diyen Kılınç’ın kendisine suikast düzenlemekle suçladığı kişi, Bingöl'deki saldırıda hayatını kaybeden İl Emniyet Müdür Yardımcısı Atıf Şahin'di. Nazilli Emniyet Müdürü olan Şahin, AKP’li vekili bu iddiası üzerine Bingöl’e sürülmüştü.


PERDE ARKASINI DURUŞMADA ANLATTI 


Bingöl suikastı ile birlikte 6-9 Ekim protestolarının perde arkasında yaşananlara dair Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) o dönemki Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş da yargılandığı davanın 12 Nisan 2018’de görülen duruşmasında çarpıcı bilgiler paylaşmıştı.


DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırısının sürdüğü dönemde bir konferansa katılmak üzere ABD’de iken dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun görüşme talebi üzerine Türkiye’ye geri döndüğünü anlatan Demirtaş, 1 Ekim 2014 tarihinde dönemin DTK Eşbaşkanı Selma Irmak ile birlikte Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın da yer aldığı bir toplantı gerçekleştirdiklerini dile getirmişti.


DAVUTOĞLU’NUN SÖZLERİ


Demirtaş, o toplantıda “Bizim hakkımızda öyle IŞİD’e destek olan hükümet algısı oluştu, bunu düzeltmemiz lazım. Kobanê’ye her türlü desteği yapmaya hazırız” sözlerini sarf eden Başbakan Davutoğlu’nun yine Qamişlo’da bekleyen bir yardım konvoyunun Türkiye üzerinden Kobanê’ye ulaşmasına izin verileceklerini ifade edildiğini aktardı. Ancak aradan bir hafta geçmesine rağmen bu yönlü bir girişimde bulunulmadığını söyleyen Demirtaş, durumun kritik noktaya gelmesi üzerine 6 Ekim akşamı telefonla görüştüğü Davutoğlu’nun daha önceki sözlerinden çark edip, “Aldınız mı boyunuzun ölçüsünü, işte böyle bize muhtaç olursunuz Ortadoğu’da bizsiz yaprak kımıldamaz. Kürtler bizsiz hareket ederse başlarına bu gelir. Hadi bakalım şimdi ne yapıyorsunuz yapın” dediğini paylaştı.


‘KONTROL EDEMEDİĞİMİZ GÜVENLİK GÜÇLERİ VAR’ 


Kobanê’ye dönük tehdidin katliam boyutuna varması nedeniyle gelişen protestolar sırasında da hükümet ile neredeyse saat başı temas halinde olduklarını ifade eden Demirtaş, dönemin İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın yaşananlara dair “Kontrol edemediğimiz güvenlik güçleri var” dediğini de yine mahkeme salonunda anlattı.


Gelişmelerin tehlikeli bir hal alması üzerine, temas kurulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla ancak sokakların sakinleştiğini ifade eden Demirtaş, 9 Ekim akşamı henüz basına bile yansımadan Bingöl Emniyet Müdürü Atalay Ülker’e dönük suikast yapıldığı bilgisinin Efkan Ala tarafından kendilerine ulaştırıldığını dile getirdi.


DUYUNCA 'OHH' ÇEKTİ!


Demirtaş, Ala’nın “Saldırı eylemi onların mıdır, merkezi bir karar mıdır, ateşkesi bozdular mı?” diyerek kendilerinden Kandil’den teyit almalarını istediğini belirtti. Bunun üzerine Erbil’de (Hewler) temas halinde oldukları bir siyasetçi üzerinden Kandil’e ulaşıp, saldırının kendileriyle bağlantısının olmadığını kendisine ilettiklerinde Efkan Ala’nın “Ohh” çektiğini söyleyen Demirtaş, Ala’nın yine “Öbür türlü olsaydı hiç içinden çıkamazdık” dediğini de açıklamıştı. SON


MA / Ömer Çelik

Editör: Haber Merkezi