ANKARA-ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ: Çocukların uzaktan eğitime erişim sorunlarının  katlanarak devam ettiğini belirten Eğitim-Sen Kadın Sekreteri Derya Yolcu,“ Bu süreç dünyada milyonlarca öğretmeni milyarlarca öğrenciyi ilgilendiren bir süreç.Yoksul çocukların, dezavantajlı çocukların, anadili Türkçe olmayan çocukların çok daha zorlandığı ve eğitimden uzaklaştığı bir dönem” dedi.


Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) rakamlarına göre, uzaktan eğitime erişemeyen çocuk sayısı anaokulu seviyesinde 120 milyon.Bu rakam ilkokul seviyesinde 217 milyon iken, ortaokul seviyesinde 78, lise seviyesinde  ise 48 milyon oldu. Milli Eğitim Bakanı (MEB) Ziya Selçuk ise geçen günlerde yaptığı açıklamada, 1 buçuk milyon çocuğun uzaktan eğitime erişimiyle ilgili sorun olduğunu belirtmişti.


Pandemi nedeniyle 31 Ağustos'tan itibaren uzaktan eğitime geçildi. Uzaktan eğitim sistemine eşit koşullarda ulaşamayan çocuklar, ciddi sorunlar yaşarken eğitim öğretim haklarından yararlanamıyor. Uzaktan eğitimdeki çözümsüzlük, çocukların yaşadığı eşitsizlikler, eğitime ulaşamayan kesimlerin görülmemesi, Milli Eğitim Bakanlığı’nın(MEB) pasif kalması ve ebeveynlerin yaşadıkları sorunları Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (EĞİTİM-SEN) Kadın Sekreteri Derya YolcuJINNEWS'e değerlendirdi.


‘Süreç, eğitim sisteminin genel problemlerini de görünür kıldı’


Türkiye’de eğitim sisteminin tarihi boyunca gerektiği gibi olmadığını belirten Derya, Eğitim-Sen olarak eğitim sisteminin özellikle cinsiyetçilikten arındırılması için mücadelelerinin hep var olduğunu vurguladı. Derya,“Eğitim sisteminin ilkeleri tüzüğünde de yer alıyor, kamusal, bilimsel, laik, demokratik, eşitlikçi ve anadilde olması gerektiğini ifade ediyoruz. Ve bunlar evrensel ilkelerdir. Bir eğitim sisteminin niteliği bu ilkeler varsa ancak vardır. Tabi pandemi sürecinden öncede eğitim sistemimizde ciddi sıkıntılar vardı. Bu süreç var olan sorunları daha da zorlaştıran bir hale getirdi. Tabi temel eğitim yüz yüze olur, özellikle küçük çocukların sağlıkları açısından, gelişimleri açısından çok önemli.  Yüz yüze eğitimin gerçekleştirilemediği bir süreçte aynı zamanda eğitim sistemin genel sorunlarının da daha görünür oldu” dedi.


‘Eğitim sisteminin niteliksizliği bir siyasi tercih’


Kamusal bir eğitimin olmadığını söyleyen Derya, eğitimin özelleştirildiğini ve eğitim sisteminin niteliksizleştirildiğini kaydetti. Bu durumun siyasi bir tercih olduğuna dikkat çeken Derya,  bu koşullarda eğitime belirli bir ücret ayrılmadığını ifade etti. Eğitim parasız  olmasının temel yurttaşlık hakkı olmasına rağmen uzun bir süredir alınamadığını dile getiren Derya, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yine uzaktan eğitim sürecinde bu parasız eğitim hizmetini alamadığımız bir süreç gördük. Uzaktan eğitime ulaşamadığı için Çınar öğrencimizin hayatını kaybetmesi çok üzücü. Ama üzülmek yetmiyor elbette, bunun hesabını da sormak gerekiyor. Çınar’ın ailesi çok zorlanarak bilgisayar almışlar ve internet sıkıntısı olduğu için onunla uğraşırken çatıdan düşerek hayatını kaybetti.  Bu süreçte özellikle yoksul çocuklar eğitime erişirken çok ciddi sorunlar yaşadı.Halen televizyonu olmayan, bilgisayarı olmayan, internet bağlantısı olmayan milyonlarca çocuktan bahsediyoruz. Bu süreç dünyada milyonlarca öğretmeni milyarlarca öğrenciyi ilgilendiren bir süreç  aynı zamanda. Yoksul çocukların, dezavantajlı çocukların, anadili Türkçe olmayan çocukların çok daha zorlandığı ve eğitimden uzaklaştığı bir süreç.”


‘EBA  TV’deki programlar cinsiyetçi ve çocukları olumsuz etkiliyor’


Eğitim Bilişim Ağı’nda (EBA) cinsiyetçi, milliyetçi pedagojik açıdan çocukların sağlığını olumsuz yönden etkileyecek görseller ve programlar olduğunu aktaran Derya, Eğitim-Sen olarak sisteme ciddi eleştirilerinin olduğunu vurguladı. Ancak şu an içeriği tartışmanın yanı sıra uzaktan eğitime erişimin halen çok zor olduğu ve kalıcı çözüme kavuşturulmadığını tartışmak gerektiğini kaydetti.


‘Aylardır evden çıkmayan çocukların neler yaşadığını bilmiyoruz’


Eğitimde yaşanan aksaklıklar nedeniyle aileler içinde çoklu krizlerin yaşandığını aktaran Derya, gelirlerin azaldığı ama giderlerin de arttığı bir süreçte ailelerin yoksulluk içinde yaşadığına dikkat  çekti.  Bu süreçte hükümet tarafından krizin fırsata çevirildiğini  ve işten çıkarmaların yaşandığını dile getiren Derya, “Şimdi eve kapandı aileler ve çocuklar. Evdeki tüketim arttı. Tabi bu durum yine kadınları ve çocukları olumsuz etkiledi. Şiddet yoğunlaştı da diyebiliriz, zaten veri olarak önümüze konmuyor. Ama evler şiddetin mekanlarıdır aynı zamanda. Birleşmiş Milletler (BM) verileri de öyle söylüyor. Çocuk, kadın kamusal alana çıktığında şiddetten korunma daha azalıyor diyebiliriz. Sokakta da şiddet var ama evler kapalı mekânlar. Her gün okula giden bir çocuğun şiddetten korunması, şiddetin tespiti açısından önemli. Okulun böyle bir özelliği vardı. Aylarca evinden çıkmayan bir çocuğun ne yaşadığını aslında şu an çok da bilmiyoruz” şeklinde konuştu.


‘Evde öğretmen rolü annelere yüklendi’


Bu dönemde de çocukların ödev sorumluluklarının aile içinde kadına yükletildiğine dikkati çeken Derya, annelere öğretmen rolünün de yüklenmiş olduğunu vurguladı. Derya, sözlerini şöyle sürdürdü; “Bu durum tabi çalışan eğer birlikte yaşıyorlarsa eşler, kadının daha çok evde kalması, belki işinden ayrılması sonucuna yol açtı. Yalnız yaşıyorlarsa çok daha büyüdü sorunları. Çünkü kadın hem işe gitmek hem çocuğuyla ilgilenmek zorunda. Çocuğu evde yalnız bırakmak zorunda. Bu da ayrı bir mesele. Çalışan ebeveynler izin kullanamıyor, bu çocukların sağlığı ve güvenliği açısından önemli. Bu gerçekleştirilmediği zamanda ebeveyn ya çocuğunu yalnız bırakarak işe gitmek zorunda kalacak. Çünkü yaşaması için çalışması gerekiyor.  Bu dönem yoksullar için emekçiler için çok zorlu bir dönem. Zaten inanılmaz bir gelir adaletsizliği var. Sağlığa eğitime ulaşmak konusunda ciddi sorunlar varken, bu sorunlar çözülmek bir yana artarak devam ediyor.”


‘Köy ve mahalle okullarının açılması gerekiyor’


Milli Eğitim Bakanlığı’nın sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiğini ifade eden Derya, eğitimin devam ettirebilmesi için bütçenin arttırılması ve öğretmen atamasının yapılması gerektiğini belirtti. Sınıfların pandemi nedeniyle on iki öğrencinin eğitim görmesi için uygun alanlar haline getirilmesi gerektiğini ifade eden Derya, bu süreçte köy okullarının açılması gerektiğini dile getirdi. Şu ana kadar 20 bin köy okulu kapandığını aktaran Derya, kapatılan köy okullarının ve mahalle içindeki küçük okulların açılması gerektiğini ifade etti. Büyük çok katlı kalabalık okul politikalarından vazgeçilmesi gerektiğinin altını çizen Derya, okullarda alınması gereken tedbirlere dair şöyle konuştu: “ Zaten sağlıklı değildi, bu süreç bunu bir kez daha göstermiş oldu. Okullara temizlik yapabilecek personel yıllardır alınmıyor. Kadrolu, güvenceli çalışan ihtiyaç dahilinde temizlik personeli ataması yapılmalı. Okullarda çalışan bütün öğretmen ve personellerin düzenli testlerden geçilmesi gerekiyor. Çünkü bizim sağlığımız çocukların sağlığını etkiliyor. Devlet okulları artık çok fakirleşmiş kurumlar. Sabun ve su yok okullarda. Yıllardır bir hijyen sorunu vardı. Bu görünmüş oldu, bunları konuşuyor olmak bile neredeyse iyi bir şey diyeceğiz. Ama henüz yok, o bütçe ayrılmadığı için bu ihtiyaçlar devam ediyor.”


‘Tüm çocuklar parasız bilimsel eğitim görmeli’


Derya, “Hem okullar açılsın çocuklarımız eğitimden kopmasın dedik hem de evde televizyonu bilgisayarı telefonu olmayan tüm çocukların parasız bilimsel eğitim görmesi için bu süreçte de mücadelemizi yürüttük” diyerek MEB’in görev ve sorumluluklarını yerine getirmesini istedi.

Editör: Haber Merkezi