DİYARBAKIR-ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ; Diyarbakır Eğitim Sen 1 Nolu Şube Kadın Sekreteri ZEYNEP AYKAT 2018-2019 Eğitim Öğretim Durumu Raporununa ilişkin basın ve kamuoyuna açıklamadı...

AYKAT "Siyasi iktidarın eğitim alanında, uzun süredir kendi siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda attığı adımlar ve eğitim alanında hayata geçirilen ‘piyasacı’ ve ‘dini eğitim’ merkezli uygulamalar, 2018-2019 eğitim öğretim yılında başta öğrencilerimiz olmak üzere, öğretmenler, eğitim emekçileri ve velileri derinden etkilemiştir. Türkiye’de eğitim sistemi uzun süredir ciddi yapısal sorunlarla karşı karşıya bırakılırken, eğitimin temel sorunlarına yönelik çözümsüzlük politikaları 2018-2019 eğitim öğretim yılı boyunca yapılan düzenlemeler, sistem değişiklikleri ve fiili uygulamalarla sürdürülmüştür.

2018-2019 eğitim öğretim yılına damgasını vuran gelişme, AKP’nin siyasal-ideolojik hedeflerine paralel olarak hazırlanan ‘2023 Eğitim Vizyonu Belgesi’ olmuştur. Vizyon Belgesi kapsamında eğitim sisteminin bütün kademelerinin daha piyasacı ve ‘siyasal inanç merkezli’ olarak yeniden yapılandırılması, öğretmenlik meslek kanunu üzerinden öğretmenlik mesleğinin rekabet ve performans ekseninde iyice itibarsızlaştırılması, okul yöneticiliğinin ‘işletmeci’ bir anlayışla profesyonelleştirilmesi vb gibi gündemler, son olarak ortaöğretim sisteminde yapılan değişiklikler 2018-2019 eğitim öğretim yılında öne çıkan tartışma başlıklarını olmuştur.

Bugün eğitim sistemimiz toplumsal cinsiyet eşitliğinden oldukça uzak ve giderek dinsel içerikler kazanan muhafazakâr egemen ideolojinin yoğun baskısı ve denetimi altındadır. Toplumsal yaşamın her alanında görülen cinsiyetçilik ve cinsiyetçi uygulamaların en yoğun görüldüğü alanların başında eğitim gelmektedir. Eğitim sisteminde ve toplumsal yaşamda benimsenen tekçi anlayış, farklı inanç, kimlik ve mezhepleri yok saymayı ısrarla sürdürmektedir. Türkiye’nin laik, bilimsel anadilde eğitim konusunda olduğu gibi, anadilinde eğitim konusundaki olumsuz sicili aynen devam etmektedir.

MEB’in mesleki eğitim ve İmam Hatip Lisesi temelli olarak şekillendirilen okullaşma politikası, öğrencilerin çoğunluğunun bu okullara gideceği veya gitmesi gerektiği ön kabulü üzerinden şekillendirilmektedir. Böylece, bir taraftan sermayenin ihtiyaç duyduğu ara elemanlar ucuz işgücü olarak üretim sürecine dahil olması sağlanırken, diğer taraftan imam hatipleştirme politikaları üzerinden eğitimin dinselleştirilmesi ve siyasi iktidarın politik kitle tabanının genişletilmesi yönünde adımlar atılması hedeflenmiştir.

Vizyon Belgesi’nde yer alan Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun öğretmenlerin iradesi dışında, onların görüş ve önerileri alınmadan masa başında hazırlanmak istenmesine eğitim emekçilerinin tamamına yakını tepki göstermiştir. Siyasi iktidar Öğretmenlik Meslek Kanunu ile;

  • Siyasi iktidara ve yönetime tabi öğretmen profili oluşturmak,

  • İş güvencesinin kaldırılması,

  • Katı bir hiyerarşi oluşturulması ve başöğretmenlik ile uzman öğretmenliğin kurumsallaşması,

  • Okul yönetimlerinin profesyonelleştirilmesi; eğitimde ticarileştirmenin artırılması ve bütçeden eğitime ayrılan payın azaltılması,

  • Öğretmenin karar verici değil sadece belirlenen programları uygulayan olduğu bir kimliğe sahip olması,

  • Öğretmenlik mesleğinin sınıf içerisi ile sınırlandırılması ve sadece bu anlamda profesyonelleşmesi,

  • Öğretmenlerin sorumlulukları ve görevleri artarken, hakların geriletilmesi,

  • Çalışma saatlerinin, maaş karşılığı ders saatlerinin artırılması ve bunun sonucu olarak öğretmen açığının yeni öğretmen istihdam etmeden azaltılmasını hedeflemektedir.


Ortaöğretim kurumları, AKP’nin toplum mühendisliği açısından özel önem atfettiği bir alanı oluşturmaktadır. Bu nedenle MEB’in ideolojik bir tercihle uzun süredir yürüttüğü dönüşüm programı üzerinden meslek liseleri ve imam hatip liselerinin ortaöğretim içerisindeki payı sistematik biçimde arttırılmıştır. Bu politikanın bir sonucu olarak, sınav sistemlerinde değişikliğe gidilmiş ve genel akademik eğitim baskılanmaya çalışılmıştır.

Yeni ortaöğretim sistemi ile birlikte 9, 10 ve 11’inci sınıflardaki ders saatinin 40’tan 35’e düşürülmesi, ortaöğretimde görev yapan 70 bine yakın öğretmenin önümüzdeki dört yıl içinde norm fazlası haline gelerek mağdur edilmesine neden olacaktır. MEB, 9. sınıfta ortak ders sayısını 13’ten 6’ya, 10. sınıfta 12’den 3’e, 11. sınıfta 8’den 3’e, 12. sınıfta da 7’den 3’e indirilmiştir. Yeni modelde, ilk lise yılındaki beden eğitimi ve spor, görsel sanatlar, müzik, sağlık bilgisi, trafik kültürü zorunlu ders olmaktan çıkarılmıştır.

Fizik, kimya, biyoloji dersleri birleştirilerek doğa bilimleri deneyimi, tarih ve coğrafya dersleri birleştirilerek sosyal bilimler deneyimi dersleri olarak planlanmıştır. Liselerde bütün yıllar için ortak ve zorunlu olan ders sayısı sadece Türk Dili ve Edebiyatı ile Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersleri olmuştur. Din kültürü ve ahlak bilgisinin her sınıfta iki saat zorunlu olacak olması, MEB’in zorunlu din dersleri ile ilgili AİHM ve Danıştay kararlarını yok saymayı sürdürdüğünü göstermektedir.

ÜLKENİN EĞİTİM POLİTİKASI VE BÖLGEYE YANSIMASI

Diyarbakır geneli istatistiki durum



























































Okul ve kurum sayısı 2044
Toplam eğitim emekçisi 24921
Derslik sayısı 14129
Toplam öğrenci sayısı 461021
Kapanan okul sayısı 124
Dönüştürülen okul sayısı 9
Ücretli öğretmen sayısı 2000 ila 2500 arası
Sözleşmeli öğretmen sayısı 4605
Taşınan öğrenci sayısı 71446
Taşımalı merkez okul sayısı 419
Eğitim dışında kalan öğrenci sayısı 5467
Okuma yazma bilmeyen oranı (türkiye geneli 6.sırada) 8.7
LGS  Türkiye geneli sıralaması 78
Üniversiteye giriş sıralaması 70

 

 

Dil bir iletişim aracı olmaktan çok daha fazla şeyi ifade eder. Her dil ve o dili konuşan toplumun tarihinin ve kültürünün taşıyıcısıdır. Anadil insanın dünyayla ilk iletişim kurma, öğrenme, kişiliğinin kimliğinin  duygusal ve zihinsel gelişiminin ayrılmaz bir parçasıdır.

Dünya küçük bir köy haline gelirken yerel kültürler ve diller yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Avrupa ve Amerika’da bununla ilgili ciddi çalışmalar yapılarak dillerin yok olmasının önüne geçmek için politikalar  üretilmeye çalışılıyor.

Türkiye’de ulus devletin inşası sürecinde oluşturulan tek dil politikası hiç sekteye uğramadan devam etti. Avrupa Birliği uyum yasaları çerçevesinde AKP iktidarı göstermelik olarak atmış olduğu adımlardan gerçek hedeflerine ulaşınca vazgeçti. Ülkede yaşayan milyonlarca insan anadillerinde eğitim alamazken bunun talep edilmesi çeşitli gerekçeler sunularak kriminalize edilip yasak kapsamı genişletildi.

Özellikle bir dönem dil üzerindeki yasakları kaldıracağını söyleyen AKP, iktidarını sağlamlaştırınca göstermelik olarak seçmeli ders şeklinde okullara koyduğu Kürtçe derslerden fiilen vazgeçti. Bunun en bariz örneği seçmeli ders olan Kürt dilinin okullarda okutulmasını sağlayacak öğretmenlerin ataması yapılmamış olması yapıldıysa da sembolik düzeyde kalmasıdır.Bu iktidarın ve devletin Kürt diline ve farklı dillere bakışının en bariz örneğidir.., Diyarbakır’da 2017 yılında sadece 3 Kürtçe öğretmeni  atanmıştır. Okullarda ihtiyaç yokmuş şeklinde planlama yapılarak öğrencilerin Kürtçe dersine ulaşması fiilen engellenmiştir. Biz eğitim sen olarak milyonlarca kişinin kendi anadiline seçmeli ders olarak okutulmasını kabul etmiyoruz .Her toplum kendi anadilinde eğitim görmeli bu yasakçı  faşizan politikalardan biran önce vazgeçilmelidir.

Ülke genelindeki anti demokratik,hukuksuz uygulamaların benzerlerini Diyarbakırda yoğun olarak yaşadık.Demokratik sınırlar çerçevesinde yaptığımız eylem ve etkinlikler mülki ve idari amirler tarafından kriminalize edilmeye çalışıldı. Bütün sokak eylemliliklerimize bir şekilde güvenlik birimleri müdehale etti..4 mayıs  2019 tarihinde annelere ve kadınlara yönelik şiddeti protesto etmek için yapılması planlanan demokratik bir açıklamaya güvenlik görevlileri müdehale edilerek 27 arkadaşımız hukuksuzca gözaltına alınmıştır.Bununla da yetinilmeden emniyetin gönderdiği yazı referans alınarak Yenişehir ilçe milli eğitim müdürlüğü ve kayapınar ilçe millieğitim müdürlügü hukuku hiçe sayarak 6 eğitimciyi açığa almıştır.özellikle kurumlardaki idareciler 2018-2019 eğitim öğretim yılında yandaş sendikanın aktif bir üyesi gibi okullarda emekçiler üzerinde baskı kurarak yandaş sendikaya üye kazandırma yarışına girmiştir.liyakatsiz idarecilerin hem eğitime hemde demokrasi ve hukuku ayaklar altına almıştır.

Diyarbakırda millieğitim müdürlüğü ile tarikat ve cemaatler arasında imzalanan protokoller hakkında bilgi edinme yasasına dayanarak sorulan soruları içeren dilekçemize cevap verilmemiştir.bugün itibariyle okullarda kaç öğrencinin tarikatların eline bırakıldığını bilemiyoruz.Eğitimin sosyal devlet anlayışına göre devletin görevi olması gerekirken tarikatlar bu işin öznesi haline gelmişlerdir

 

Eğitim, öğretim ve bilim, hizmet alanında görev yapan, memur ve yardımcı hizmetler sınıfında çalışan arkadaşlarımız eğitimin görünmez kahramanlarıdır. Onların emeği ve alın teri olmaksızın okullarımızın, eğitim kurumlarının nitelikli kamu hizmeti üretmesi mümkün değildir.

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, bakanlığın merkez ve taşra teşkilatlarında 2018 sonu itibariyle 31 bin 355yardımcı hizmetlinin görev yaptığını açıkladı. Türkiye’de 53 bin 870 devlet okulu olduğu dikkate alındığında, neredeyse her iki okula bir hizmetlinin düştüğü ortaya çıktı. Yardımcı hizmetlilere normal görevlerinin dışında görevler verilmesi, bunun karşılığında ücret, yevmiye, yolluk, yiyecek ve giyecek yardımı yapılmaması ve fazla mesai ücreti ödenmemesi gibi sorunları beraberinde getirdi.

MEB’e bağlı okullarda 6-8 aylık sürede geçici olarak istihdam edilen İŞKUR aracılığıyla Toplum Yararına Çalışma Projesi kapsamında işe alınanlar, okul aile birliklerince ücret verilip çalıştırılanlar, günlük yevmiye ile geçici çalışanlar en temel haklarıdan mahrum bir şekilde çalıştırıldı.

Eğitim hizmetlerinin yürütülmesinde büyük emekleri olan, ancak diğer emekçilerle eşit haklara sahip olmayan bu arkadaşlarımız, sanki kendilerine yüklenen her türlü angaryayı, tartışmasız yerine getirmek zorunda bırakıldılar.

TALEPLERİMİZ

Taleplerimiz:

*Anadilde demokratik, laik, bilimsel ve kamusal eğitim

*Müfredatın çağa uygun hale getirilmesi gerici yoz cinsiyetçi söylemlerden ve uygulamalardan arındırılması.

*güvenceli istihdam

*kadrolaşmaya son verilip objektif kriterlere göre idareci atamaları yapılmalı.

*sözleşmeli öğretmenlik atamalarından bir an önce vazgeçilip kadrolu ve güvenceli atamalar yapılmalı.

*Toplumsal vicdanı yaralayan ve yozlaştıran taciz tecavüz ve şiddeti teşvik edici cezasızlık sisteminden bir an önce uzaklaşıp, ciddi yaptırımlar uygulanması.

*OHAL  komisyonu biran önce lağvedilip ihraç edilen kamu emekçileri bir an önce görevlerine iade edilmelidir.

Şu bilinmelidir ki AMED EĞİTİM SEN ŞUBELERİ olarak hangi şartlarda olursa olsun demokrasi ve emek mücadelemizden vazgeçmeyeceğimizi ifade ediyoruz." dedi.
Editör: Haber Merkezi