RİZE - Doğu Karadeniz kentlerinde yaşayan Laz gençleri, "Düzgün Türkçe konuşma" düşüncesinin asimilasyonu derinleştirdiğine dikkati çekerek, “Büyükler gidince bu dili konuşan kimse kalmayacak" dedi.  

Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) "kesinlikle tehlikede olan diller" listesinde bulunan Lazca her geçen gün biraz daha yok oluyor. Öyle ki Lazca özellikle son yıllarda sadece Doğu Karadeniz’in Rize ve Artvin illerine bağlı köylerde yaşlıların konuştuğu bir dil haline geldi. Bu durum Laz Enstitüsü’nün geçtiğimiz Ekim ayında açıkladığı "2013-2020 Seçmeli Lazca Dersi" raporuna da yansıdı. Rapora göre, son 3 yılda herhangi bir okulda Lazca sınıfı açılmadı ve ilk yıllarda açılan sınıflara ilgi her geçen yıl daha da düştü. 

Rize’nin Pazar ilçesinde yaşayan Laz gençler, dillerinin neden konuşulmadığını ve yok olma tehlikesine karşı önerilerini anlattı. 

BÜYÜKLER GİDİNCE...

Pazar’ın Alçılı (Xançkun) köyünden Coşkun İnce, Lazcanın konuşulmamasının birçok nedeni olduğunu kaydetti. Ailelerin dili öğretme noktasındaki isteksizliği ve gündelik hayatta dilin tercih edilmemesinin bu nedenlerden sadece birkaçı olduğunu kaydeden İnce, “Aileler çocuklarının ‘düzgün Türkçe’ kullanmasının okullarda ya da çalıştıkları işlerde daha faydalı olacağını düşünüyor. Laz çocukları da seçmeli dersler konusunda çok isteksiz. Ama bunun bir kültürün ve dilin kaybolması anlamına geldiğinin farkında değiller. Büyükler gittikten sonra bu dili konuşan kimse kalmayacak gibi görünüyor” dedi. 

AKADEMİNİN ÖNEMİ  

Kendi ailesinin de Lazca konuşmadığını aktaran İnce, bu durumdan kaynaklı dili sadece anlayabildiğini ifade etti. Dil konusunda akademik çalışmaların önemine vurgu yapan İnce, “Olaya ‘Lazca ölüyor’ diye duygusal bakmak yerine harekete geçmemiz lazım. Dile bir tane kelime bile kazandırabilmek önemli. Lazcayı insanların kendi aralarında konuştuğu dil olmaktan çıkarıp, Lazca ile kitaplar ve şiirlerin yazılması gerekiyor. Bunu yaparsak gelecekte insanları bu dilin varlığından haberdar edebiliriz" diye konuştu. 

‘DÜZGÜN TÜRKÇE' TERCİHİ

Aktaş (Xunar) köyünden Barış Hocağolu, köylerden kent merkezlerine yaşanan göç ve sonrasında oluşan çevrenin dilin unutulmasında önemli bir etken olduğunu belirtti. Lazca ve Türkçeyi ortak kullandığını aktaran Hocaoğlu, bir sonraki neslin dile hakimiyetinin tamamen ortadan kalkabileceği uyarısında bulundu. Hocaoğlu, “Düzgün Türkçe konuşmanın" etkisine işaret ederek, "Yeni nesil bundan kaynaklı Türkçe konuşmaya çalışıyor ve Lazcayı tercih etmiyorlar” diye belirtti. 

Dilin unutulması ile birlikte kültürün de gelecek nesle aktarılamadığına dikkati çeken Hocaoğlu, “Bundan 20-30 yıl önceki kültür de yok zaten. Düğünlerden imecelere kadar tüm kültürel özelliklerimizi unuttuk. Anadilde konuşmak gerekiyor. Anlaşabildiğin diller vardır tabi ki ama Lazlar kendi içlerinde Lazca anlaşabiliyor zaten" ifadelerini kullandı.  

ASİMİLASYON ETKENLERİ

Şentepe (Ğulivat) köyünden Çağlayan Bozacı, köyde büyüdüğü için kendisinin şanslı olduğunu kaydetti. Köyde sürekli Lazca konuşulduğu için dile daha fazla hakim olduğunu ifade eden Bozacı, “Fakat ilkokula başladıktan sonra öğretilen dil, çevre ve medya gibi etkenler anadili zayıflatıyor. Düşlerimi Lazca görebiliyorum. Öfke, hüzün gibi durumlarda derdimi Lazca anlatabiliyorum. Çünkü onu karşılayabilecek Türkçe kelimeler bulamıyorum. Dilin kendisinde olan gelişememe durumu benim dilime de sirayet ediyor. Kelimeler her geçen gün azalıyor” dedi. 

DEVLET KAYNAKLI OTOASİMİLASYON

Okul yıllarında Lazca konuşmanın "ayıp" olarak karşılandığını dile getiren Bozacı, bunun nedeninin ise yanlış anlaşılan modernleşme olduğunu söyledi. Bozacı, "Öğretmenler bir baskı kurmuyordu. Fakat düzgün konuşun diye uyarıyorlardı. O düzgün konuşmak da Türkçe konuşmaktı aslında. Bize Lazca konuşmanın komik, köylüce bir şey olduğu öğretilmeye çalışıldı. Bu aslında halkın kendine yaptığı otoasimilasyondur. Tabi ki bu devletin yaptığı baskı sonucu oluşan bir otoasimilasyondur" şeklinde konuştu.  

SANAT VE EDEBİYATIN ETKİSİ

“Egemenlerin bütün etnik gruplara bir saldırısı söz konusu” diyen Bocazı, farklılıkların yeşermesine izin vermeyecek bir siyasi ortam olduğuna dikkat çekti. Çocukluğu döneminde çıkan Lazca Ogni dergisinin gizli gizli satılabildiğini söyleyen Bozacı, “Bundan dolayı ailelerde çocuklarına ‘Mağdur olursun, Lazca konuşma’ diyorlar. Yeni nesil ise şivesini bozduğunu ya da komik olduğunu düşündüğü için Lazca konuşmuyor” dedi.

Müzik, edebiyat ve bilimin dile olan etkisine işaret eden Bozacı, Lazca yeni bestelerde düşüş yaşandığını ve bunun arttırılması gerektiğini kaydetti. Üretim yapıldıkça insanların ilgisinin de arttığını vurgulayan Bozacı, “Şarkıda geçen bir kelimeyi merak edip öğreniyorsun, kelime dağarcığın artıyor. Yeni nesil de bunun komik ya da ayıp bir şey olmadığını görerek öğrenebilir. İnsanlara kendilerini ifade edebilecek alanlar açarsanız anadillerini konuşur” diye kaydetti. 

‘KEŞKE KONUŞABİLSEYDİM’

Şentepe (Ğulivat) köyünden Doğuş Bozacı ise kent merkezinde büyüdüğünden kaynaklı Lazcayı bilmediğini paylaştı. Okuldaki akrabalarının da aynı durumda olduğunu belirten Bozacı, “Belli bir yaştan sonra insanlara ‘Lazım' zaman ilgilerini çekiyordu. O zaman dili bilmenin gerekliliğini fark ettim. Keşke konuşabilseydim dedim. Şimdi Lazcayı anlayabiliyorum o da tamamını değil. Ama konuşamıyorum. Hem dilim dönmüyor hem de 'yanlış bir şey söylerim' utangaçlığı yaşanıyor" dedi.  

Lazların ülkede bir ırk olarak bile görülmediğini söyleyen Bozacı, şunları söyledi: “Bugüne kadar bütün arkadaşlarıma Lazların nerede yaşadıklarını, kim olduklarını gösterdim. Bir arkadaşımın tiyatro oyununda Laz ev sahibi rolü olduğunu duydum. Oyun metnini istediğimde Laz ev sahibi için yazılan replikler ‘Uy gideyrum’ gibi şeylerdi. Ama bu Türkçe. Lazları yıllarca fıkralardaki gibi anlatırsan, 'Lazların konuşması bu' dersen insanlar seni bir ırk olarak görmez. Bunları da sinemalarda, tiyatrolarda yapıyorlar."

MA / Tolga Güney

Editör: Haber Merkezi