İZMİR - HDP deklarasyonundaki "doğaya saygı" başlığını değerlendiren EGEÇEP Eşsözcüsü Hüseyin Çağlar, "Deklarasyonu hem destekliyor hem de Türkiye için önemli bir adım olacağına inanıyorum" dedi. 

Halkların Demokratik Partisi (HDP), “Adalete, Barışa, Demokrasiye Çağrı” deklarasyou, 27 Eylül'de partinin Eş Genel Başkanları Mithat Sancar ve Pervin Buldan açıklandı, Türkiye'deki sorunlar ve çözüm önerileri sıralandı. 11 ilkeden oluşan deklarasyondaki sorun ve çözüm önerileri arasında yer alan "Doğaya saygı" başlığında, "İklim krizine karşı acil durum ilanı, çılgınca doğa ve çevre tahribatına yol açan, rant uğruna ormanları, tarım alanlarını, akarsuları tahrip eden ve ekolojik dengeyi bozan tüm projelerin, başta Kanal İstanbul olmak üzere durdurulması gereklidir. Başta enerji, ulaşım, kentleşme ve tarım olmak üzere tüm politikalarda doğa hakları odaklı yaklaşım acil zorunluluktur. Her canlının sağlıklı bir ekosistem içinde yaşam hakkının etkin yasalarla koruma altına alınması; orman yangınları, sel gibi ağır ekolojik tahribatın önüne geçmek için elzemdir" denildi. 

Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP) Eşsözcüsü Hüseyin Çağlar, ekoloji tahribatı ve HDP deklarasyonu değerlendirdi. 

'HDP EKOLOJİ PARTİSİDİR'

Çağlar, deklarasyonla HDP’nin kendisini kriminalize edip bölgeye sıkıştırmaya çalışanlara iyi bir cevap verdiğini söyledi. HDP'nin bununla Türkiye partisi olduğunu bir kez daha duyurduğunu aktaran Çağlar, “HDP sadece Kürt meselesine sıkıştırılmaya çalışılan bir parti değil. Türkiye’nin bütün sorunlarına duyarlı, onlarla ilgilenen bir parti olduğunu da göstermiştir. Toplum da deklarasyonu sempati ile karşıladı. Biz de ekolojistler olarak, HDP’nin zaten ekolojist bir parti olduğunu biliyoruz. HDP kuruluş programında iktidarın 5 sermaye alanına karşı mücadeleyi esas alıyor. Bunlardan biri de sermayenin doğa üzerindeki egemenliğine son vermeye yöneliktir. Bu deklarasyonda ekoloji ile ilgili sorunlara değinmesi yerinde ve anlamlıdır” dedi. 

DEKLARASYON SAMİMİ

Deklarasyonda ekoloji alanının işlenmesini samimi bulduğunu ifade eden Çağlar, “Bu anlamda deklarasyonu hem destekliyor hem de Türkiye için önemli bir adım olacağına inanıyorum. HDP’nin bu söylemini de samimi buluyorum. Parti içerisindeki Genel Başkan Yardımcılarından bir tanesi de ekolojiden sorumludur. Nerede bir ekoloji mücadelesi varsa biz oralarda HDP heyetini görüyoruz. Tüm dünyada yaşanan çevre sorunlarına dair verilen mücadelelerin yanında yer alıyor. Bunu sadece seçim için kullanılmış bir argüman olarak görmüyorum” ifadelerini kullandı. 

EKOLOJİ MÜCADELESİ BÜYÜYOR

Açıklamanın bir diğer öneminin de ekoloji mücadelesine güç vermek olduğunun altını çizen Çağlar, önümüzdeki dönem mücadele alanlarından birinin kadın diğerinin ise ekoloji hareketleri olduğunu belirtti. Radikal önlemler alınmaması halinde gezegende bir yok oluşa gidileceğine dile getiren Çağlar, bu nedenle önümüzdeki dönem ekoloji hareketinin dünyada önemli bir mücadele alanı olduğunu ve bu yüzden Avrupa'da da yeşil hareketlerin siyasal alanda ivme kazandıklarını söyledi.

BİRLİK ÇAĞRISI

Türkiye’de ekoloji hareketinin daha çok yerel sorunlar üzerinden bir ivme kazanabildiğini kaydeden Çağlar, ekoloji sorununun politika dışında tutulmak istendiğini ve  kutuplaştırıcı siyasetin etkisiyle ekoloji hareketlerinin de bazı partilere mesafeli durduğunu ifade etti. Bu durumun ortak mücadeleyi zayıflattığına dikkat çeken Çağlar, “Örneğin EGEÇEP Ege bölgesindeki bütün çevre dernekleri ile ilintili olduğu için ortak hareket etme şansı var. Türkiye genelinde de bunun sağlanması gerekiyor. Türkiye’de kutuplaşmanın etkisi ile Kürt illerinde yaşanan sorunlara batı illerinden yeteri kadar destek çıkmıyor. Bu da aslında bir tepkiye dönüşüyor. Ya da batıda yaşanan bir soruna Kürlerin tepki göstermediği yaklaşımı da ortak bir mücadelenin önüne geçiyor. Bu da bir takım muhalefet hareketleri ve iktidarın işine gelen bir biçime dönüşüyor” ifadelerini kullandı.

GIDA KRİZİ KAPIDA

Kapitalizmin emekçilerin sömürüsünün yanı sıra doğa talanı üzerinden artı değer elde etmeye çalıştığını aktaran Çağlar sözlerini şöyle tamamladı: “Türkiye dağları, ormanlarının yüzde 65’i madenlere tahsis edilmiş durumda. Devlet sermayenin kar oranını yükselten bir noktaya geldi. Özellikle gelişmiş ülkelerde halklar bu konuda bilinçli davranıyor. Bu ülkeler Türkiye gibi gelişmemiş ülkelerin madenlerine gözünü dikmiş durumda. Türkiye’deki iktidarda her şeyi tüketip sattığı için paraya ihtiyacı olacak ki bu saldırılara göz yumuyor. Hatta destek çıkıyor. Eğer engel olunmazsa 30 yıl içerisinde Türkiye’de çok ciddi anlamda su sorunu ve gıda krizi ile karşı karşıya kalacağız. Bunu yaratan da iklim krizi. Bu nedenle iklimi değil sistemi değiştir diyoruz. Bu sistemin değiştirilmesi gerekir. Sorunu yaratanların soruna çözüm bulması söz konusu olmaz.” 

MA / Tolga Güney

Editör: Haber Merkezi