İSTANBUL - Cudi Yürüyüşü’ne katılacak olan ekoloji örgütleri, doğa katliamının devletin “Çöktürme Planı”nın bir parçası olduğunu belirterek, ekolojik talana karşı ortak mücadeleyi yükseltme çağrısı yaptı. 

Bölgedeki orman kıyımı devam ederken, ekolojik talana karşı Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Özgür Kadın Hareketi (TJA), Halkların Demokratik Partisi (HDP), Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ve Mezopotamya Ekoloji Hareketi, “Savaş Yıkımına ve Doğa Talanına Karşı Yürüyoruz” şiarıyla 17 Eylül’de Cudi Dağı’na yürüyüş gerçekleştirecek. Ekoloji hareketlerinin desteklediği yürüyüşe dair İklim Adaleti Koalisyonundan Çiğdem Özbaş ve Polen Ekoloji’den Köksal Doğan, katılım çağrısında bulundu.

MEZOPOTAMYA KERVANI 

Özbaş, 17 Eylül’de İklim Adaleti Koalisyonu olarak Şırnak’a gideceklerini belirterek, Türkiye’nin çeşitli yerlerinden de yürüyüşe katılımların olacağını belirtti. Özbaş, termik santrallere, maden ocaklarına ve doğayı kirleten birçok unsura karşı 2 Nisan’da başlattıkları İklim Adaleti Kervanı’nı hatırlatarak, bu yürüyüşün Cudi’de de devam edeceğini söyledi. Özbaş, “Cudi’deki yürüyüşe katıldıktan sonra o gün Silopi Termik Santrali bölgesindeki demokratik kitle örgütleri ve halkla buluşmak üzere kervanı Silopi’ye götüreceğiz. Silopi’den devamla Hasankeyf ve Mardin ziyaretimiz var. Derik’te kaza nedeniyle ölen işçilerin ailelerinin taziyesini de gideceğiz. Bir yandan orman kıyımları, ağaç kıyımları, bir yandan termik santrallerinin kapatılmasını talep ediyoruz, Dicle Nehri'ndeki kirlenmeyi gösteren Hevsel Bahçeleri’ne gideceğiz. Suyu ziyaret edeceğiz. 3 günlük bir kervan yolculuğu, uluslararası bir çalışmanın parçası ve Mezopotamya Kervanı bu” diye belirtti.

ORTAK TAVIR ALMALI 

Ekolojik yıkımlara karşı yapılacak bu yürüyüşün amacına değinen Özbaş, “Güvenlik bahanesiyle Şırnak’ta kesilen ağaçlara karşı bir tutum almak için yöredeki, yereldeki bileşenlerimizle birlikte ortak basın açıklamaları yapacağız. O yerelin öne çıkan sorunlarını açığa çıkaracağız, mesela kaya gazı madenciliği Silvan’da var sadece. Türkiye’de Silvan'da kaya gazına karşı ekolojik yıkıma neden olan etkilerini açığa çıkaran bir açıklama yapacağız. Hasankeyf’te tarihi yok sayan kalkınma modellerine ve baraj yapımına karşı sesimizi tekrar çıkaracağız. Kentsel dönüşüm adıyla bütün bir kenti yok sayan, hafızasını yok sayan saldırgan politikaları deşifre edeceğiz. O yüzden tek bir şiardan ziyade Mezopotamya’daki ekolojik yıkımın boyutunu göstermek istiyoruz” şeklinde konuştu.

‘GÜVENLİK GEREKÇESİ İKİYÜZLÜLÜKTÜR’

Ekolojik yıkımın dünyanın her yerinde çok ağır boyutlara ulaştığına dikkat çeken Özbaş, bölge kentlerinde ekolojik yıkıma karşı mücadele yürütenlerin korkunç bir baskıyla bastırılmaya çalışıldığını kaydetti. Özbaş, şunları söyledi: “Yani Akbelen’de de bu baskı var. Bir sürü JES’lere karşı mücadele eden köylü kadınlara yönelik jandarma baskısını bütün köylerde hissediyoruz. Jandarmanın gazını, copunu tatmayan ekoloji grev işçisi, yaşam alanı savunucusu kalmadı. Ancak Kürt illerindeki gibi değil. Orada yaşam alanının savunucularına yönelik sürdürülen direnişe yönelik saldırılar ölümle sonuçlanıyor. Sürekli, korkunç bir katliamla sonuçlanıyor hem doğaya hem insana yönelik. Bunun da güvenlik adına yapılıyor olması büyük bir ikiyüzlülük.”

CUDİ YÜRÜYÜŞÜ’NE ÇAĞRI 

“Güvenlik, doğanın ve insanın güvenliğini sağlamalı” diyen Özbaş, egemenler ve sermayedarlar için yapılan bir güvenlik anlayışını kabul etmediklerini dile getirdi. Küçük bir azınlığın güvenliğini sağlamak için Kürt kentlerine çok büyük bir saldırı olduğunu vurgulayan Özbaş, “Bu politikalara karşı mücadeleyi yükseltmek için özellikle hem Cudi yürüyüşüne katılım hem de kervana katılım açısından bütün ekoloji hareketlerini, toplumsal hareketleri, emek hareketlerini Cizre'de buluşmaya davet ediyoruz” dedi.

KÜRDİSTAN’DA DOĞA KATLİAMI 

Polen Ekolojinden Köksal Doğan da, Türkiye’de uzun süredir bir doğa talanın yaşandığını belirtti. Bu doğa talanlarının yaşandığı yerlerden birisinde bölge kentleri olduğuna vurgu yapan Doğan, “Kürdistan’da çoktan beri bir doğa katliamı sürüyor. Buna eko kırım da diyebiliriz. Dersim’de, Şırnak'ta, Cudi’de hatta Van’da birçok bölgede bunlar sürüyor. Biz İstanbul ekoloji örgütleri olarak, sol siyasi partiler olarak Şırnak'taki yıkıma dikkat çekmek için İstanbul’dan oraya giderek açıklama yapmak istiyoruz. Bununla farkındalık yaratmak istiyoruz. Ve nasıl ki Kaz dağlarını sahiplendiysek, Kanal İstanbul'a karşı nasıl mücadele ediyorsak, aynı şekilde Şırnak’taki doğa kırımına ve doğa katliamına karşı da duyarlılığı göstermek gerekir. Bütün ekolojik örgütler ve emekten yana olan siyasi partilerle birlikte oraya gidip açıklamaya katılmak ve dikkatleri bu yöne çekmek istiyoruz” ifadelerini kullandı.  

‘ÇÖKERTME PLANI’NIN PARÇASI

Bölge kentlerinde yürütülen savaş nedeniyle “güvenlik” adı altında ormanların kesilip yakıldığına dikkat çeken Doğan, devletin kesilen ağaçları rant amacıyla kökünden sökerek bir enerji kaynağı olarak gördüğünü söyledi. Doğa katliamının devletin “Çöktürme Planı”nın bir parçası olduğunu vurgulayan Doğan, “Hatta İstanbul’da Şırnak’la ilgili olarak bir basın açıklaması yapmak istediğimizde kolluk kuvvetleri buna sert müdahale edip yürütmemeye, açıklama yapmamaya kadar vardırıyorlar. Özellikle o bölge söz konusu oldu mu polis, kolluk kuvvetleri daha fazla artıyor. Çünkü kimsenin Kürdistan’la ilgilenmesini istemiyorlar. Ama biz bunu kırmak için emek örgütleri, ekoloji hareketleri olarak dikkatleri buraya çekmek için bir çalışma yürütüyoruz” ifadelerini kullandı. 

‘MÜCADELEYİ BİRLEŞTİRELİM’

Ekoloji mücadelesini sınıf ve özgürlük mücadelesinden ayrı ele almadıklarını aktaran Doğan, “Mücadeleyi birleştirmek zorundayız. Ben buradan bütün ekolojik örgütlere, emekten yana olan, sol sosyalist partileri bu yürüyüşe katılmaya davet ediyoruz” dedi. 

MA / Esra Solin Dal

Editör: Haber Merkezi