JINNEWS- Habibe Eren-Safiye Alağaş

HABER MERKEZİ - Fırat Nehri’ne dökülen 20 ton siyanürün Çernobil kadar etkili bir felakete neden olabileceği uyarısında bulunan İliç Doğa ve Çevre Platformu üyesi Füsun Kayra, 12 yıldır faaliyette olan madenin 3 kat büyütülmesinin hedeflendiğine ve gerçekleşirse Munzur Dağları’na kadar bütün bölgenin maden alanı olacağına dikkat çekti. 

21 Haziran’da Erzincan'ın İliç ilçesi Çöpler köyünde, Türkiye ve Kanada ortaklığı ile işletilen ve 2010 yılından beri faaliyette olan Anagold altın madeni işletmesinin yığın liç sahasına ait boru hatlarında yaşanan arıza sonrası 20 ton siyanür Fırat Nehri’ne döküldü. Anagold bünyesindeki Alacer Gold ve AKP’ye yakın bir şirket olan Çalık Holding yaşamı zehirleyen madenin sahibi. Suçlamaların odağındaki Anagold Madencilik, döküntünün içerisindeki toplam siyanür miktarının 8 kilogram olduğunu ve hemen temizlendiğini iddia etti. Erzincan Valiliği ise sızıntının Fırat Nehri'ne ulaşmadığını öne sürdü.

Savcılığa suç duyurusunda bulunan Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, kirliliğin dere yatağına ulaşmadığını savunarak, göstermelik olarak maden şirketine üst sınırdan 16 milyon ceza verdi.

Yapılan incelemede, boru hattından kaynaklanan sızıntının tesis sınırlarının dışına taşarak, eğimli arazide aktığı, mevsim itibarıyla alt kotta bulunan dere yatağında herhangi bir su akışı bulunmadığı, kuru dere yatağına ulaşan herhangi bir kirlilik olmadığı öne sürülse de bölgede bulunan çevre dernekleri ve doğa aktivistleri durumun aksi yönünde olduğunu vurguluyor ve bir bütün olarak Yukarı Fırat Havzası’nın bundan etkileneceğini belirtiyor. 

Bu gelişmelerin ardından kamuoyunun da tepkisiyle dün Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, madende faaliyetlerin durdurulduğunu açıkladı. Bakanlık tarafından yapılan açıklamada, "Erzincan’ın İliç ilçesinde bulunan altın madeni işletmesinin faaliyeti durdurulmuştur. İlave çevresel iyileştirme çalışmalarının tamamlandığı Bakanlığımız denetim ekiplerince tespit edilene kadar tesisin faaliyet göstermesine izin verilmeyecektir” denildi.

Bölgede mücadele eden çevrecilerden İliç Doğa ve Çevre Platformu üyesi Füsun Kayra madenin doğal yaşama etkisini ve bundan sonra yaşanacak tehlikelere dikkat çekti. 

‘İki ay içinde iki kaza yaşandı’

Madende iki ay içerisinde iki kaza yaşandığını aktaran Füsun, bundan önceki patlamanın yaklaşık bir ay önce gerçekleştiğini belirterek, “Liç sahasında yaşanan heyelandan sonra bir sızma oldu. Hem şirket, hem bakanlık hem de Valilik yalanlamıştı. Bölgeye müfettişler gitti ama örtbas edildi. Son yaşanan olayda yoğun kamuoyu baskısı oluştuğu için açıklama yapmak zorunda kaldılar. Bu son yaşanan patlama atık havuzuna siyanür taşıyan borularda meydana geldi. Genellikle bu tarz siyanür liç yöntemi kullanılan madenlerde görülen bir kaza şekli. Bu boru patlaması ile siyanür madenin dışına aktığı için bunu yalanlayamadılar. Yerelde mücadele eden çevrecilerden Sedat Cezayirlioğlu görüntülerini aldı. Görüntüler basına yansıyınca da kabul etmek zorundalar” dedi. 

Jandarma tutanağında 20 ton olarak geçiyor

Füsun, Jandarmaya suç duyurusunda bulunulduğunu ve Jandarma tutanağında sızıntının tonaj olarak değil metreküp olarak verildiğini söyledi.  Ancak 20 metreküp siyanürün 20 tona tekabül ettiğine dikkat çeken Füsun, “Bu siyanür toprağa karıştı, üstelik valiliğin iddia ettiği gibi de kuru dere yatağına değil, akan suya karıştı. O akan su da Karasu’ya oradan da Fırat’a gidiyor. Bu da videolarla ispatlı” ifadelerini kullandı. 

‘Maden 3 katı büyüyecek’

Bu durumun sadece Erzincan ve İliç’le sınırlı olmadığını Yukarı Fırat Havzası’nın tümünün etkileneceğine dikkat çeken Füsun, sözlerine şöyle devam etti: “Fırat’ın akıp gittiği Harran’a ve Suriye’ye kadar etkilenecek. Ama nedense çok büyük bir çevre felaketi olarak algılatılmak istenmiyor. Sadece küçük bir çevre olayıymış gibi gösterilmeye çalışılıyor. Ama biz çok net söylüyoruz ki; bu bir eko yıkımdır. Şu an madenin kapasite artışı için bilirkişi keşfi yapıldı Nisan ayında bunun raporu bekleniyor. Ne yazık ki onaylanırsa maden 3 katı daha büyüyecek. Bu konuda ÇED olumlu raporu alınmış. Eğer bu gerçekleşirse Sivas, Divriği, Malatya, Munzur Dağları her yer maden olacak. Pek çok yerde sondaj çalışmaları başlatılmış. Bunun önünün alınması gerekiyor. Böyle kazaların olduğu madende, güvenliğin hiç düşünülmediği, uygulanmadığı bir yerde yaşanan bu yıkımın bütün yöreye yayıldığını hayal edin; gerçekten sadece Erzincan’ın sorunu değil, bütün bölgenin sorunu.”

‘İliç Erzincan’da kanser ve ölümlerin en çok görüldüğü yer’

Füsun, İliç’in Erzincan’da kanser vakalarının en çok görüldüğü ve ölümlerin en çok yaşandığı yer olduğunu vurgularken, “Ama hepsi örtbas ediliyor. Yani siyanürün bu kadar yüksek yoğunlukta toprağa ve suya karışması öncelikle kanser vakalarını artıracak. Sadece siyanür değil, sülfirik asit de içinde. Altın çıkartırken liçleme dağlarında kimyasal materyallerde ortaya çıkıyor. Onlar hava ve su ile temas ettiğinde ayrıca zarar veren bir durum ortaya çıkıyor. Konu sadece siyanür de değil çok büyük bir tehdit. O yüzden bütün bölgenin sahiplenmesi gerekiyor ki bu faaliyetler durdurulsun. Maden durdurulsun, tek hedefimiz bu” şeklinde konuştu.

‘Çernobil kadar etkili bir felaketin eşiğindeyiz’

Bakanlığın maden şirketine en yüksekten ceza vermesi ile övündüğünü kaydeden Füsun, ancak bölgede bir eko yıkımın yaşandığını ve bu durumun geri dönüşünün olmadığını belirtti. Füsun, “Örtbas edilecek durumu yok. O ceza diye kestikleri şey madenin günlük kazancı bile değil. Dolayısıyla göstermelik hareketler bizim için yeterli değil. Madenin durdurulması ve işlememesi en temel hedefimiz.  Bölge Çernobil olarak adlandırıldığında durumun büyütüldüğü söylenmişti ama son iki ayda yaşadığımız iki kaza, az bile söylendiğini gösteriyor. Yani 20 ton siyanürün toprağa, suya karıştığını söylüyoruz. Üzerine çamaşır suyu dökerek, toprakla yığın kapatarak ortadan kaldırılacak bir kirlenme değil. Çernobil kadar etkili bir felaketin eşiğinde olduğumuzu her gün olabileceğimizi ve çok büyük bir yöreyi etkilediğini anlamak ve buna göre de bütün Türkiye’nin buraya gözünü çevirmesi bu mücadeleyi desteklemesi gerekir” sözlerine yer verdi.

Kamuoyu baskısı oluşturulmalı 

Ölüm saçan ve yöre halkının zehir solumasına neden olan madenin 12 yıldır faaliyette olduğunu ve bu kadar büyümesinin bölgenin hep birlikte sahiplenilmemesinden kaynaklandığını dile getiren Füsun, “Twitter eylemi gerçekleştirdik.  Madenin durdurulması için. Change org da başlattığımız imza kampanyasına bir ayda 15 bin imza aldık. Kamuoyu baskısı ile bakanlık açıklama yaptı. Bilirkişi raporu çıkmadan büyük bir baskı oluşturulması için madenin durdurulması gerekiyor” dedi. Bu durumla ilgili önümüzdeki günlerde Munzur Sivas Doğa Dernekleri'nin İstanbul’da basın açıklaması gerçekleştireceklerini aktaran Füsun, “Bu olay burada kalmayacak duyurabildiğimiz kadar duyuracağız” diyerek mücadeleyi büyütme çağrısında bulundu. 

Fırat Nehri nereye dökülüyor?

Fırat Nehri Erzincan, Sivas, Tunceli, Elazığ, Malatya, Diyarbakır, Adıyaman, Antep, Urfa il sınırını belirledikten sonra Suriye, daha sonra Irak topraklarına girer. Irak'ta denize uzak olmayan bir noktada Dicle Nehri ile birleşerek Şatt'ül-Arab'ı oluşturur ve Basra Körfezi'ne dökülür.

JINNEWS’ten not: 16 Haziran'da tutuklanan müdürümüz Safiye Alagaş serbest bırakılıncaya kadar, yaptığımız haberlerde imzasını kullanmaya devam edeceğiz.

Editör: Haber Merkezi