HABER MERKEZİ- 6331 sayılı İSG yasasının 10. yılı Soma Katliamı’nın 8. yıl dönümünde DİSK, “Soma özelinde iş cinayetleri ve hukuksal sorunlar” başlığıyla bir sempozyum düzenledi. Şişli Belediyesi Nazım Hikmet Kültür Merkezinde yapılan sempozyumda, iş cinayetlerinde işçilerin sorumlu gösterildiğine vurgu yapıldı.

Envrensel Gazetesinden Eren ERGİNE ve Murat UYSAL'ın haberine göre; Etkinliğin açılış konuşmasını yapan DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, çalışma hayatını düzenleyen yasal mevzuatın bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti. Çerkezoğlu, “Aslında 10 yıllık süreçte bu mevzuatların işçilerin sendikalaşması, ekmeğini koruması açısından ne kadar büyük sorunlar yarattığını görüyoruz. O nedenle bugün bu yasaların demokratikleştirilmesi yönünde mücadele verilmesi çok önemlidir” dedi.

10 yıl içinde binlerce iş cinayeti yaşandığını belirten DİSK Yönetim Kurulu Üyesi ve Gıda-İş Genel Başkanı Seyit Aslan da “Soma’dan Büyük Coşkunlar’a kadar Türkiye’de yaşanan birçok örnekle işçilere verilen değeri de görmüş olduk. Mahkemelerde görüyoruz ki yüzlerce işçiyi katleden patronlara ödül gibi cezalar veriliyor, adeta cinayetler teşvik ediliyor” diye konuştu.

"UZMANLAR PATRONLARA BAĞIMLI OLMAMALI"

Sempozyumun ilk oturumunda söz alan Birleşik Metal-İş İSİG Dairesinden Nuran Gülenç, “6331 sayılı İSG yasası ile işyerlerinden gelen geri bildirimlerin oranı arttı ancak iş kazası ve iş cinayetlerinde ciddi bir azalma olmadı” dedi. İSG uzmanlarının patronlara bağımlı olmasının büyük sorun yarattığını dile getiren Gülenç, “İşçilerin İSG meselesine katılımı çok önemli ancak maalesef bu katılım yok denecek kadar az. Cezalar caydırıcı değil, ölçümler hileli ve yetersiz ve en önemlisi işçiler örgütsüz ve sendikalar yetersiz” diye konuştu.

İşyeri Hekimi Dr. Ahmet Tellioğlu da “Sadece Bakanlığın verilerine baksak Türkiye’de meslek hastalığına yakalanın meslek hastalığı yüzünden ölenin olmadığını görürüz ama durumun böyle olmadığı aşikar. Çalışma şartlarını bildiğimiz Almanya’da bile her sene Türkiye’nin üç dört katı meslek hastalığı tespit ediliyor” dedi.

"BİREYSEL BİR NİTELİK KAZANIYOR"

Fişek Enstitüsü’nden Nail Dertli de yasayla birlikte raporların ve bildirimlerin sayıdan ibaret hale geldiğini vurguladı. Yasa İSG sorununa işçilerin katılımını engellediğini dile getiren Dertli, “İş uyuşmazlıkları davaları yargıya taşınan meseleler bireysel bir nitelik kazanıyor. Kolektif bir mücadeleden çok bireysel hareket eden işçiler görüyoruz. İşçiler meslek hastalığı tespitini ya da işle ilgili davaları işyeriyle ilişiği kesildikten sonra açabiliyor. Birçok alanda iş kazalarının iş cinayetlerinin sorumlusu işçiymiş gibi gösteriliyor. Çalışma Bakanlığının filmlerinde ‘İşçi yapmaması gereken bir hata yaptı’ algısı yaratılıyor” diye konuştu.

"CEZALAR CAYDIRICI DEĞİL"

Sempozyumun ikinci oturumunda konuşan Avukat Dr. Murat Özveri, Soma’daki katliamı hatırlatarak, “Gerekli risk değerlendirmeleri yapılmadan, ocağın kuruluşlarca gerekli ve yeterli denetimi yapılmadan aşırı üretime geçilmesi ve olayın meydana gelmesinden sonra da tahliyeler sağlanamadığından 301 işçi hayatını kaybetmiştir. İş kazalarında üç çeşit karar çıkar; kasten öldürmek, olası kastla öldürmek ya da taksirle öldürmek. İşveren avukatları her zaman taksirle olanı savunur. Çoğunlukla da bu karar verilir. Patronlar caydırıcı olmayan cezalarla yırtarlar” dedi.

Çalışma hayatının denetiminin devlette olduğunu söyleyen Emekli İş Başmüfettişi Şeref Özcan, “Bu denetim müfettişler tarafından sağlanıyor ancak çalışma alanında müfettişlerin işini yapabilmesi de kolay değil. Eksikliği fark etmek, fark ettiğini bildirmek sürülme sebebi olabiliyor. Üretim alanı o kadar temel ki en ufak bir ders çıkarma olmuyor. En son Tuzla’da 3 işçi öldü çünkü 3 işçi çalışıyordu. 10 işçi çalışsa 10 işçi ölecekti” diye konuştu.

Konuşmasını Can Atalay’ın tutuklandığını hatırlatarak başlayan Avukat Elif Yetigin de 7 işçinin hayatını kaybettiği Hendek patlamasını anlattı. Yetigin, “Büyük Coşkunlar Havai Fişek fabrikasındaki patlama göz göre göre geldi. Fabrikadaki çalışma koşullarını anlatan işçiler, kimyasalların içinde tek maskeyle 3 gün çalıştıklarını, patlayıcı muskaların ellerinde patladığını, tezgahlardan depolardan koku geldiğini anlattı. Yani işçiler Hendek’teki patlamayı hissetti ama önlem alınmadı. İşçi bu koşullarda çalıştırılmaya devam ettirildi” dedi.

Editör: Haber Merkezi