Konkordato, batan şirketleri nispeten koruyan bir yöntem olarak artık hayatımızın bir parçası. İşsizlikten ve borçlardan bunalan yurttaşların ise böyle bir şansı yok. Çaresizlik bazen intiharlara yol açıyor

Ekonomik krizin derinleşmeye başlamasından bu yana 30’dan fazla büyük şirket konkordato ilan ederek borçlarını erteletti. Neredeyse her gün bir şirketin daha battığını ve mahkemeye başvurup borçlarını yapılandırma talebinde bulunduğunu gazetelerde okuyoruz. Ayakkabı sektörü neredeyse tümüyle battı, inşaatçılar ise ısrarla hükümetten “tasfiye kararnamesi” isteyip çukura saplanan projelerden kurtulmaya çalışıyorlar. Yıl sonuna kadar bu eğilimin hızlanarak artacağı bütün iktisatçıların ortak görüşü… Ancak, şirketleri koruyan ‘konkordato’ ya da “tasfiye” gibi önlemler, sıradan yurttaşlar için yok. Aslında “konkordato” hakkı yasada yurttaşlar için de var gibi görünüyor ama pratikte uygulanması kolay değil.

Ağır baskı bunaltıyor

Bütün bunlar olurken, gerçekçi hesaplamalara göre işsiz miktarı 6 milyona dayanmış durumda ve kredi kartı başta olmak üzere yurttaşların borçları gitgide daha fazla icraya düşüyor. Arada fırsatçı yarımafyatik şirketler de borcunu ödeyemeyen yurttaşlara yasal olmayan yollardan baskı yapmayı sürdürüyor. Bu kadar büyük baskı koşulları ise özellikle psikolojisi sağlam olmayan insanlar üzerinde intihara sürükleyici bir etki yapıyor. Önceki hafta çocuğunun pantolonu uygun olmadığı için okula alınmayan İsmail Devrim’in trajik intiharının ardından konu yeniden tartışılmaya başlandı. Çünkü buzdağının görünmeyen kısmı daha endişe verici. Resmi rakamlara göre, geçen yıl 233’ü “geçim zorluğu” nedeniyle olmak üzere toplam 3 bin 69 kişi intihar etti. İntihar sebepleri incelendiğinde ise, geçen yılın verilerine göre bir yılda “sebebi bilinmeyen” intihar sayısı bin 248 görünüyor. Ancak, intihar, sonuçta insanların yaşamsal sorunlarına çözüm bulamamasına bağlı olduğu için “bilinmeyen sebepler”“” tanımı içerisinde de çok sayıda maddi sorunun yer aldığı tahmin ediliyor. Raporda ayrıca 653 kişinin “hastalık” 128 kişinin “aile geçimsizliği” 86 kişinin “istediği kişi ile evlenememe” altı kişinin “ticari başarısızlık” üç kişinin “öğrenim başarısızlığı” nedeniyle yaşamına son verdiği belirtiliyor ama bu sebeplerin de ekonomiyle dolaylı-dolaysız bağlantıları açık.

Gençlerde yoğun

İntihar dalgası sadece en alt kesimi de sarmış değil. Vakalarda ilkokul mezunları bin 345 kişiyle ağırlıkta ama lise ve üniversite eğitimi almış kişilerde de bine yakın bir toplam var. Daha vahimi ise gençlikte yaşanıyor. Örneğin, 2014 ve 2017 yılları arasındaki rakamlara göre, intiharlar en fazla 20-24 yaşları arasında, yani tam da ekonomik- sosyal olarak yeni bir düzen kurulan ya da kurulamayan yaşlarda.

Borç yiğidin ölümü oluyor

Merkez Bankası’nın Bu yılın haziran ayında yayınladığı Finansal İstikrar Raporu’na göre, vatandaşın banka, finansal kurumlara, TOKİ ve varlık yönetim şirketlerine 574,6 milyar lira borcu var. Borçlu sayısının ise yaklaşık 32 milyon olduğu tahmin ediliyor. Vatandaş, bankalara 516,1 milyar lira, finansman şirketlerine 17,3 milyar lira, TOKİ’ye ise 20,4 milyar lira borçlu. Varlık yönetim şirketlerine satılan icralık borçların toplamı ise 2018 Mart ayında yüzde 24,1 artışla 20,8 milyar liraya ulaştı. Bütün bunlar da alt kesimlerde ciddi bir psikolojik baskı yaratıyor ve en zayıf halkalarda intihar eğilimini tetikliyor. Bir başka deyişle, baskı altındaki birey, kendi iflasını yaşamını yok ederek ilan ediyor.



İşçilerde çok yaygın

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi’ne (İSİG) göre Türkiye’de işçi intiharlarının ilk üç nedeni borç, mobbing ve işsizlik. Bununla beraber her yıl işyeri dışında intihar eden yüzlerce işçinin intiharının doğrudan iş ile ilişkili olduğunun saptanmasındaki zorluğa dikkat çekiliyor. (İSİG) verileri, 2017 yılında en az 89 işçinin işyerinde veya işyeri dışında işe bağlı nedenlerle intihar ederek yaşamını yitirdiğini gösteriyor. 2016 yılında ise en az 90 işçinin intihar ettiği tespit edilmiş. Son iki seneye ait yıllık tespitler, 2013- 2015 döneminde tespit edilebilen işçi intiharlarının toplamına yakın.

Kriz varsa ölüm var 

Kırklareli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi’nde 2016’da yayınlanan bir araştırmada kriz dönemleriyle intiharlar arasındaki ilişki açıkça görülüyor. Örneğin araştırmaya göre, 1993 yılında bin 229 intihar vakası görülürken bu sayı ekonomik krizin yaşandığı 1994 yılında bin 536’ya çıkmıştı. Yine 2001 yılında meydana gelen kriz de işsizlik oranları üzerinde büyük bir etki yaratmış ve işsizliğin artışı, intihar oranlarına dramatik bir şekilde yansımış, 2000 yılında bin 802 birey intihar ederken bu sayı 2001 yılında 2 bin 584 kişiye yükselmişti.

(KAYNAK YENİ YAŞAM GAZETESİ EKONOMİ SERVİSİ)
Editör: Haber Merkezi