İSTANBUL - Sermayenin devleti yanına alarak işçinin sırtından krizi atlatmaya çalıştığını söyleyen Özgür Müftüoğlu, “İnsan haklarının uygulandığı bir ülke elde edemezsek, işçiler hayatın her alanında aynı sorunlarla karşılaşmaya devam edecektir” dedi.
Kriz dolayısıyla şirketler bir bir iflas açıklarken, çalışma koşulları ağırlaşan işçilerin eylemleri ülkenin dört bir yanında baş gösteriyor. Üçüncü Havalimanı, Cargill, Flormar gibi farklı iş kollarında eylemler dalga dalga yayılıyor. Çalışma yaşamını yakından izleyen akademisyen Özgür Müftüoğlu, işçilerin mevcut durumunu, derinleşen ekonomik krizin çalışma yaşamına yansımasını ve işçilerin ne yapması gerektiği üzerine değerlendirmede bulundu.


‘DEMOKRASİ SORUNU’


Kötü çalışma koşullarına karşı çıkan işçilerin eylemleri şiddetle bastırılmaya çalışıldığına dikkat çeken Müftüoğlu, bunun bir demokrasi meselesi olduğunu dile getirdi. Üretim sürecinde ve iş yerlerinde demokrasi olmadığı için işçilerin doğal taleplerinin şiddetle bastırıldığına işaret eden Müftüoğlu, “Ormanlık alan olan 3. Havalimanı’nın yeri tahrip edilerek havaalanına çevriliyor. İnsanlar yerel yönetimlerde kendilerini kim yöneteceğine karar veremiyor. Belediye başkanı seçiyorsunuz kayyum atanıyor. Birileri size hükmediyor. İş yerinde, kentte, her yerde otorite var. Bu ülkenin her yerine yansımış durumda. Onların istediği şekilde hareket etmeyip karşı çıkıldığında en sert şekilde müdahale ediliyor. Bunların hepsi birbirine bağlı bir demokrasi sorunudur. Eğer bu ülkede insanca bir yaşam olacaksa bir an önce bu ülkenin demokrasiye kavuşması gerekiyor” dedi.


‘MÜCADELE BÜTÜNLEŞMELİ’


1980 sonrası büyük fabrikalardan küçük üreticiliğe geçildiğini hatırlatan Müftüoğlu, büyük fabrikaların yoğunlukta olduğu dönemlerde örgütlü işçilerin üretimi durdurmasıyla o ürünün üretilmediğini kaydetti. Türkiye’de küçük işletmelerin yoğunlukta olduğunu sözlerine ekleyen Müftüoğlu, “1980 sonrası bir fabrikada yapılan ürün, 500 farklı küçük işyerinde yapılmaya başlandı. Bu da işçilerin birarada hareket etmesini engelledi. Bugün 3. Havalimanı’nda bir sürü taşeron var. Bu parçalanmışlık örgütlenmenin zayıf olmasına, mücadelenin lokal kalmasına ve yaygınlaşamamasına neden oluyor. Flormar işçisinin sorunu sadece Flormar işçisinin sorunu olarak kalıyor. Mücadele bütünleşmediği için de başarısız hale geliyor. Dolayısıyla üretimin bir parçasında üretim dursa bile başka bir yerden o ürün tedarik edilebiliyor. Emeğin gücü zayıflatılmış oluyor” diye belirtti.


‘DEVLET SERMAYE İÇİN ÇALIŞIYOR’


Sermaye sıkıştıkça ve krizler arka arkaya geldikçe devletlerin sermayeye kaynak aktardığını vurgulayan Müftüoğlu, devletin sermayenin çıkarları doğrultusunda işlediğini ifade etti. Müftüoğlu, şöyle devam etti: “Daha önceden 'devlet baba' algısı vardı. İşçiler devlete güvenirdi. Şimdi geldiğimiz noktada siyasi iktidar işçilerin en doğal hakları olan grevlerini yasaklıyor. Devletin sermaye için çalışan bir mekanizma haline geldiğini görüyoruz. Toplumun talepleri tamamen göz ardı ediliyor. Devletin sermayeye kaynak aktarması, mücadele eden işçiler engellenmesi işçinin zararına olurken, sermayenin karına kar katıyor. Önümüzdeki kriz süreci, bugüne kadar açıklanan yeni ekonomik program, dışarda verilen sözler bu krizi daha da derinleştirecek.”


‘İŞÇİNİN SIRTINDAN KRİZİ ATLATAN SERMAYE’


Giderek derinleşen krizle sermayenin birikim ihtiyacının arttığını belirten Müftüoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Türk parası değer kaybetti. Devalüasyon oldu. Ham madde girişleri maliyetleri arttı. Vergi maliyetleri arttı. Bu durumda sermaye nasıl rekabet edecek? İşçilerin ücretlerini baskılayacak. Daha az işçiyle daha çok iş yapacak. Bunun bedelini daha önceki krizlerde olduğu gibi yine işçinin sırtından krizi atlatmak gibi bir yol izleyecek. Sermaye devleti yanına alarak emek üzerinde baskısını arttıracaktır.” Müftüoğlu, işçilerin buna müsaade etmemek için tek yolunun örgütlü mücadele olduğunu anımsattı.


‘İŞ CİNAYETLERİ, ESNEK ÇALIŞMANIN SONUCUDUR’


İşçilerin çalışma koşullarına da değinen Müftüoğlu, “Her gün işçilerin ölüm haberlerini alıyoruz. Ülkemiz Dünya Sendikalar Konfederasyonun her yıl yayınladığı hak ihlalleri endeksinde son sıralarda yer alıyor. Yine en uzun çalışma saatleri, en düşük ücretler, iş cinayetleri sıralamasında Avrupa’da ilk sıralardayız. İşsizlik oranların yüksek olması, esnek çalışma ve güvencesizliğin yaygın olması, çocuk çalıştırılması gibi işçilerin durumunu net bir şekilde ortaya koyuyor” diye konuştu.


‘ORTAKLAŞA BİR MÜCADELE YÜRÜTÜLMELİ’


Süreç içinde sendikal mücadelenin üzerine düşen sorumluluklara ilişkin de konuşan Müftüoğlu, şunları söyledi: “İşçilerin sorunları ancak topyekûn bir mücadele yürütülerek çözülebilir. İşçi sadece atölyede değil aynı zamanda sokakta hayatın her alanında örgütlenmelidir. Tüm alanlarda ortaklaşa bir mücadelenin yürütülmesi gerekiyor. İnsan haklarının uygulandığı bir ülke elde edemezsek işçiler hayatın her alanında aynı sorunlarla karşılaşmaya devam edecektir.”


(Kaynak: MA / Melike Ceyhan)
Editör: Haber Merkezi