İZMİR - HDK’nin ekonomik krize karşı başlattığı kampanyanın halkın sokağa çıkma ve taleplerini dile getirme ihtiyacından doğduğunu vurgulayan HDP’li Dilşat Canbaz, birleşik mücadeleyi işaret ederek, “Korkmayın sokaklar bizim, krizin faturasını biz ödemeyeceğiz” dedi. 

Ekonomik krizin derinleşmesiyle beraber, yurttaşların alım gücü de düşerken, temel ihtiyaçlar ise giderilemez hale geldi. Krizin etkilerini her açıdan yaşayan yurttaşlar ise bulundukları her alanda tepkilerini dile getirmeye devam ediyor. Krizin yol açtığı sorunlara karşı Halkların Demokratik Kongresi (HDK) ise “Kapitalizmin krizine karşı halkların ortak mücadelesi” sloganıyla bir kampanya başlattı. Dün Halkların Demokratik Partisi (HDP) İzmir İl Örgütü binasında gerçekleştirdiği basın toplantısı ile duyurusu yapılan kampanya ile krizin nedenleri, sonuçları ve buna karşı çözüme dikkat çekecek. 

Kampanyaya ilişkin HDP İstanbul Milletvekili Dilşat Canbaz, JIN NEWS ajansında Melike Aydın'na değerlendirmelerde bulundu. 

‘Halkın bu kampanyaya ihtiyacı var’

Halkın temel ihtiyaçlarını dahi alamadığı bir dönemde sokağa çıkılmanın önemine dikkat çeken Dilşat, bunun için de halkın taleplerini dile getirebileceği bir kampanyanın örülmesine ihtiyaç olduğuna işaret etti. Dilşat, açlık sınırının ve asgari ücretin iktidar tarafından belirlendiğini kaydederek, “Asgari ücret açıklandığında çok yüksek vergi muafiyetinden bahsedildi. Ama arka planın böyle olmadığını biliyoruz. Asgari ücret 4 bin 250’lerde ama 2 bin 500 Lira kiradan bahsediliyor. Doğalgaza, elektriğe yapılan zamlardan da bahsedilince o 4 bin 250 Liranın da gün içinde başladığı saat eridiğini biliyoruz” dedi. 

‘Ekonomik kriz savaş politikaları ve yönetememe krizinin sonucu’

İktidarın cezaevleriyle övündüğünü, bir merminin fiyatını bile yurttaşın önüne koyduğunu belirten Dilşat, iktidarın halkın yoksullaşmasına dair hedefinin ne olduğunu bildiklerini dile getirdi. Dilşat, bu hedefi şu sözlerle anlattı: “Yoksulluk, iktidarın savaş politikasının, tek adam rejiminin, yönetememe krizinin getirdiği sonuçtur. Kapitalizmin siyasi krizi sonucu biz Türkiye halkları olarak ekonomik krizle karşı karşıya kalmış durumdayız. İktidar bu ülkeyi Katar’a, Suudilere peşkeş çekiyor. Kendi beşli çetesine, Cengiz Holding başta olmak üzere birçok müteahhide peşkeş çekerek, Kaz Dağları’ndan Munzur’a, Hasankeyf’e kadar birçok yerde yıkım var. Ekolojik bir yıkım var. Pandemiyle beraber işçi kıyımı, gençliğin ‘barınamıyoruz’ meselesi, birbirini tetikleyen meseleler. Ekonomik kriz, Kürdistan’daki savaş politikalarının yansımasıdır.”

‘Yoksulluk kader değil iktidarın politik tercihi’

Krizin sonuçlarını yaşamak zorunda bırakılan halkın kendisine biçilen bu rolü kabul etmediğini ve sokağa çıkmak istediğinin altını çizen Dilşat, “Bunların hepsinin özel bir politika olduğunu biliyoruz. Daha derinleşen yoksulluğun 2022 ve sonrasında da göreceğiz. Bu savaş politikaları,  özel politikalar olduğu sürece halk açlığa mahkum olmaya devam edecek. Ama yoksulluğun bir kader gibi halklara dayatılmasını reddediyoruz. Bu kader değil, iktidarın politik tercihi. Kendi yandaşını, kendi alanını korumak için halkın ne yaşadığını umursamıyor” diye belirtti. 

‘Sokaklar bizim’

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde, sokağa çıkarak tepkisini dile getirmek isteyenlere, “15 Temmuz gibi sileriz” dediğini hatırlatan Dilşat, “Halka, ‘korkmayın sokaklar bizim çünkü bu krizin faturasını kadınlar başta olmak üzere biz emekçiler ödemeyeceğiz’ demeliyiz. Bu yoksulluğa mahkum olan bizleriz, reddeden de bizler olmalıyız. Bu kampanya biraz da buradan doğru doğdu” sözlerini kullandı

‘Kurtuluş halkların birleşik mücadelesinden geçiyor’

Sendika, sivil toplum ve emek örgütlerinin katılımıyla halkla beraber yol alacaklarını söyleyen Dilşat, “Pazardan sokağa evlere üniversitelere tekstil atölyelerine kadar her yerde olacağız. HDP’nin ‘Kadın Yoksulluğu’ kampanyasında çalıştığımız gibi kapı kapı dolaşarak bu süreci birlikte götürmemiz gerekiyor. Çünkü halkların kurtuluşunun halkların birleşik mücadelesinden geçeceğini hepimiz biliyoruz. Halkların ekonomik krizine yoksulluğun sefaletin üçüncü yol dediğimiz halkların birleşik mücadelesiyle birleştireceğiz. Sokağa çıktığımızda halkların birleşik mücadelesi ancak bu sistemi bu iktidarı değiştirebilir. Gücümüz var sadece bu iradeyi göstermek için örgütlü bir mücadelenin öncülüğe ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz” diye konuştu. 

Editör: Haber Merkezi