2020 TÜRKİYE’Sİ VE KONGRELER SÜRECİNE İLİŞKİN DEĞERLENDİRMEMİZ

Ülkemizde demokrasi mücadelesi her on yılda bir askeri ve sivil darbelerle kesintiye uğramış, ilerici, devrimci, aydın ve demokratlar ise ya asılarak idam edilmiş ya da işkence tezgâhlarında katledilmişlerdir. Anıları önünde saygı ile eğiliyoruz. Ödenen bunca bedele karşın mücadelesini verdiğimiz demokrasiyi ne kadar içselleştirdiğimiz ise tartışılır. Bu duruma anlayışımız da dâhildir. (Bir özeleştiridir.) Ödenen bedellere karşın pratiklerimiz bunu göstermektedir.

Sendikaları kurduğumuz tarihlerin hemen sonrasında tek başına iktidara gelen AKP ve aradan geçen 18 yıl…18 yılın muhasebesi ise; baskı, şiddet, kriz, kaos ve katliam. Bedel ödeyenler ise her zamanki gibi, emekçiler ve demokrasi güçleridir.

Hatırlayalım; Suruç ve Ankara Gar katliamı olmak üzere ülkenin dört bir yanında patlatılan bombalarla yüzlerce insanımız, kardeşimiz, yoldaşımız katledilmiş veya sakat bırakılarak toplumsal muhalefet sindirilmek istenmiştir. Ankara Gar katliamı sonrası, ne demişlerdi: "AK Parti iktidardan indirilirse buralarda terör çeteleri dolaşacak, beyaz toroslar geri gelecek” Evet, bu sözleri söyleyenleri unutmadık ve asla affetmeyeceğiz!

DIŞ POLİTİKADA, komşu ülkelerin tamamıyla diplomatik ilişkileri bitirip emperyal-kapital güçlerin çıkarlarını esas alarak, komşu ülkelerin tamamı ile savaşır hale geldiğimiz süreçleri yaşıyoruz.

İktidara tarikat ve cemaatlerin ittifakı ile gelen AKP; ittifakı fetöcü şeriatçı güçle iktidar mücadelesinde, ülkeyi askeri ve sivil darbeye sürüklemiştir. Hepimizin bildiği gibi FETÖ ve AKP birlikteliği 13 yıl sürmüş ve bu süre zarfında güzelim ülkemiz yağma ve talan alanına dönüştürülmüştür. 15 Temmuz darbe girişimiyle birlikte OHAL’i ilan eden AKP darbe girişimini Allah’ın lütfu olarak görüp özgür basın ve demokratik kitle örgütleri başta olmak üzere muhalif tüm kesimleri, kurumları, KHK’lerle baskılamış, demokratik kurumları kapatarak üye ve yöneticileri için ihraç yolunu seçmişti. Konfederasyonumuz KESK’e bağlı iş kollarının üye ve yöneticilerinin hukuksuz sürgün edilmeleri, açığa alınmaları, ihraç edilmeleri, adli ve idari cezalarla, cezalandırılmaları süreçlerinin hem tanıkları hem de sanıkları olduk. İktidar olanaklarını kaybetme korkusu yaşayan AKP’nin, MHP ile oluşturduğu faşist blok, OHAL’i fırsat bilerek, işçi grevlerinin yasaklanmasından tutun, çocuk televizyonların kapatılmasına kadar antidemokratik bütün uygulamaları yaşattı, yaşatıyor.

Karanlık güç odaklarına karşı, cemaat ve tarikatlara karşı; inat, umut ve ısrarla, laik ve demokratik cumhuriyet dedik, demeye de devam edeceğiz. Şunu bir kez daha ifade etmek istiyoruz ki; laiklik olmadan demokrasi, demokrasi olmadan uygar toplum, barış ve emek örgütleri var olamaz. Laik bir yaşamın yolu elbette ki laik eğitimden geçer.

Eğitim alanı, her geçen gün program, içerik, ders kitap ve materyalleri açısından dindar nesil yetiştirmeye hizmet edecek şekilde düzenlenmektedir. İktidar sahipleri “dindar nesil yetiştirmek” hedeflerini her fırsatta açık açık ifade etmektedirler. Çağdaş dünyaya bakıldığında, eğitimin en temel ilkesinin bilimsel ve laik olma özelliği olduğu görülür. Kuşkusuz birbirinden farklı tanımları olmakla birlikte, laikliği, esas itibariyle “aklın özgürleşmesi” olarak tanımlamak mümkündür.

Bilimsel, laik, parasız ve anadilinde eğitim için, ulusal ve uluslararası boyutta etkin bir mücadele hattı oluşturmak bir zorunluluktur. Ancak eğitimin bu denli gericileştirildiği günümüzde, laik eğitim mücadelesi sürekli bir görev olarak önümüzde durmaktadır. Bu konuda mücadele KESK bütünselliğinde sürekli gündemde tutulmalı ve sendikamız Eğitim Sen de mücadelenin ana öznesi olarak hep önde olmalıdır.

Ülkemizde laiklik mücadelesi ebetteki sadece emek örgütleri ile sınırlandırılamaz. Laik bir yaşam için demokrasi güçlerinin ortak, birleşik mücadelesi artık bir zorunluluktur.

Laikliğe, demokrasiye, Cumhuriyet’e ve Cumhuriyet değerlerine savaş açıldığı, Cumhuriyet kurucularına ağza alınmayacak hakaretlerin yapıldığı "yeni bir dönem" inşa edilmiş olsa da, kazanan bilim ve aydınlanmanın ışığında “Laik, Demokratik Tam Bağımsız Türkiye” olacaktır.

Siyasal iktidarın organizasyonu ile Ana muhalefet partisi CHP’nin Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na linç girişimlerinin yapıldığı ve aynı siyasetçinin yine iktidar beslemesi olan mafya bozuntuları tarafından hakarete uğrayıp tehdit edildiği günlere geldik. Yüzde 13-14 oy almış bir siyasi parti olan HDP’nin Eş Genel Başkanlarının yıllarca tutuklu kaldıkları, yine aynı partiden seçilmiş bütün belediyelere kayyumlar atanarak halk iradesinin yok sayıldığı yani faşizmin zirve yaptığı süreçleri yaşıyoruz. Böylesi dönemlerde bize düşen tek görev birlikteliği örmek ve mücadeleyi büyütmek olmalıdır.

Siyasal, sosyal, toplumsal alanlarda, emek, barış ve demokrasi düşmanı AKP, tercihini gerilim ve şiddetten yana kullanarak zaman kazanmaya çalışmaktadır. Yıllardır eğitim ve sağlık başta olmak üzere kamusal hizmetlerin devlet eliyle, nitelikli ve parasız olmasını savunageldik. Pandemi ile birlikte taleplerimizin ne kadar haklı talepler olduğunu bir kez daha gördük. Tüm dünya ülkelerini etkisi altına alan ve yaklaşık iki milyon insanın ölümüne neden olan COVİD-19 salgını karşısında AKP-MHP İktidarının talancı politikasının bedelini yoksul emekçi halklara fatura ettiğini yaşayarak görüyoruz. Sermaye çıkarlarını esas alan siyasal iktidar işçiyi, memuru, esnafı, çiftçiyi, köylüyü desteklemek yerine, İBAN göndermeyi tercih etmiştir. Ülkemizin içinden geçtiği böylesi kaotik bir süreçte KESK'e bağlı sendikalar kongrelerini yapmaktadır.

Bu süreçte çalışan kesimlerin örgütlülük düzeyine de değinelim;

Ülkemizde çalışan işçilerin toplam sendikalaşma oranı %12,6 iken, kamu emekçilerinin örgütlenme oranı %76’dır. Bu oranın yüksek olmasının nedeni açık, yandaş ve devlet güdümlü sendikaların işveren desteği ile büyütülmesi. Bunların bir emek örgütü niteliği taşımadığı bugüne kadarki pratiklerinden bilinen bir gerçektir. Kamu alanına baktığımız zaman gerçek örgütlülüğün %6 olduğu gerçeği karşımızdadır.

Ülkemizde kayıt altında çalışanların örgütlülük düzeyi toplamda böyle iken; kongreler sürecine yaklaşım ve değerlendirmenin ülkenin içinde bulunduğu sürece denk düşen bir tutumla ele alınması ve değerlendirilmesi, tüm anlayışlar olarak ortak sorumluluğumuzdur. Aksi tutum ve yönelimlerin emek ve demokrasi mücadelesine katkı sunmayacağı açıktır.

Tek adam rejiminin inşası ile birlikte siyasal, kültürel farklılıklarımızın yok sayılarak baskılandığı, insanların temel hak ve özgürlüklerinden yoksun bırakıldıkları böylesi bir süreçte Eğitim Sen 11. Olağan Genel Kurulunu 28-29 Kasım 2020 tarihinde tamamladı.

Genel Kurul sonrası, Genel Kurul’a ilişkin sendikal anlayışlarımızın ardı arkası kesilmeyen eleştiri ve değerlendirmelerine saygı duymakla birlikte, bu değerlendirmelerin; basın ve sosyal medya hesapları üzerinden yapılmasını sendikal kamuoyunun takdirlerine bırakıyoruz. Yine dünden bugüne eleştiri-özeleştiri bizleri geliştiren en önemli ilkesel yaklaşımımız olmuştur, tabi hakaret ve itham içermediği sürece.

Eğitim Sen’in fiilen dışında olup, emek ve demokrasi mücadelesine önemli katkıları olan dostlarımızın eleştiri ve önerilerini önemli bulmakla birlikte, eleştirilerin bir bölümünün bilgi eksikliğinden kaynakladığını düşünüyoruz.

Eğitim Sen'de “konumunu korumak” isteyen anlayış, grubumuzun kitle bağını sorgulamış. Sendikal Birlik Grubunun kamu emekçileri hareketinin kurucu iradesi olduğunu, hatırlatmak isteriz. Anlayışımız siyasal ve sendikal alanda milyonların sesidir. Yine bugüne kadar hiçbir anlayış, başka bir anlayışın adayına ilişkin değerlendirme yapmamıştır. Etik ve ahlaki olmayan böylesi değerlendirmelerin örgütsel hukukumuzda da yeri yoktur. Adayımıza ilişkin söz söyleyen anlayışa aynaya bakmalarını öneririz.

Bedeller ödenerek, tüzüğümüzde kayıt altına alınan temel ilkelere, örgütsel disipline uymak temel zorunluluktur. Örgütün bağımsız organlarınca alınan kararların farklı mecralarda tartıştırılmasını asla doğru bulmadığımızı da sendikal kamuoyu ile bir kez daha paylaşıyoruz.

Konfederasyonumuz KESK, Eğitim Sen, SES, Tüm Bel Sen, BES, BTS, ESM, Haber Sen, Kültür Sanat Sen, Tarım Orkam Sen, Yapı Yol Sen ve DİVES olmak üzere toplam 11 iş kolunda örgütlüdür. Eğitim Sen’in 28-29 Kasım 2020 tarihinde tamamlanan Olağan Genel Kurul öncesinde, SES, BES, BTS, ESM, Haber Sen, Kültür Sanat Sen, Tarım Orkam-Sen, Yapı Yol Sen ve DİVES olmak üzere 9 iş kolu Olağan Genel Kurullarını tamamlamışlardı. Özetle, Eğitim Sen 11. Olağan Genel Kurul öncesi, Olağan Genel Kurul’larını tamamlayan iş kolları ile ilgili herhangi bir eleştiri ve değerlendirme yapmayan anlayışların, Eğitim Sen’i neden hedef haline getirdiklerini de Sendikal Birlik olarak bilmek isteriz.

Sendikal Birlik adına, Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurul’unda görev alan arkadaşlarımızın, sendikamız Eğitim Sen’e karşı sorumlu, sürece denk düşen kapsayıcı bir yaklaşımla görevlerini sürdüreceklerine inanıyor ve arkadaşlarımıza başarılar diliyoruz.

112 yıllık mücadele birikimine sahip, Eğitim Sen’e renk olan, ses olan, hayat olan sendikal anlayışlarımızın her koşulda eğitim ve bilim emekçilerinin mücadelesine omuz vereceklerinden asla kuşku duymuyoruz. Son söz olarak, Eğitim Sen’in 10. Dönem Merkez Yürütme Kurulunda görev alan her arkadaşımıza teşekkür ediyor, Eğitim Sen 11. Olağan Genel Kurul da göreve başlayan Merkez Yürütme Kurulu üyelerine başarılar diliyoruz.

Eğitim Sen’in temel ilkelerini ve Eğitim Sen üye ve yöneticilerinde aranması gereken temel nitelikleri hatırlatıyor ve sendikal kamuoyu ile paylaşıyoruz.

Eğitim Sen;

  • 112 yıllık eğitim emekçilerinin mücadele birikimiyle yoğrulmuş bir emek örgütüdür.
  • Ezilenlerin, yoksulların, ötekileştirilenlerin, eşitlik ve özgürlükler mücadelesi verenlerin sendikasıdır.
  • Doğayı talan edenlerden, ülkeyi soyanlardan, emeği değersizleştirenlerden hesap sormayı ilke edinenlerin sendikasıdır.
  • Kadınlara ve çocuklara karşı işlenen bütün suçlara, isyan edenlerin sendikasıdır.
  • Emeği, barışı, demokrasiyi kutsayanların sendikasıdır.
  • Bozuk düzende sağlam çark aramayanların sendikasıdır.
  • Kamusal, parasız, bilimsel, laik ve anadilinde eğitim hakkını temel bir insan hakkı olarak kabul edenlerin sendikasıdır.
  • Hukuksuz tutuklamalara, göz altılara, ihraçlara, sürgünlere, açığa alınmalara yani; zalime ve zulme karşı direnenlerin sendikasıdır.
  • Hak arama mücadelesinde, dayanışma, direniş ve diplomasiyi esas alanların sendikasıdır.
  • Öneri ve taleplere açık, eleştiri ve özeleştirilerde kendilerini geliştiren ve değiştirenlerin sendikasıdır.
  • Evrensel değerlere, yaşam hakkına, insan hak ve özgürlüklerine saygı duyan ve bu değerlere taraf olanların sendikasıdır.
  • Kayyumları, atanmışları değil, halkın iradesini esas alanları sendikasıdır.
  • Eğitim emekçilerinin, insan onuruna yakışır bir yaşam sürdürebilmeleri için, çalışanların ekonomik, özlük ve demokratik haklarını geliştirme mücadelesini verenlerin sendikasıdır.
  • Kul ve tebaa olmayı değil, özgür yurttaş olmayı tercih edenlerin sendikasıdır.
  • Halkların bir arada birlikte barış içinde yaşamaları için, halklara köprü olabilmeyi başarabilenlerin sendikasıdır.
  • Yaşamın her alanında; nezaketli, hoşgörülü olmaya özen gösteren, empati kurmayı bilen, ahlakta ödün vermeyenlerin sendikasıdır.
  • Bilime, sanata, felsefeye inananların ve bilimi referans alanların sendikasıdır.
  • Sınıf ve kitle sendikacılığını esas alan, “söz yetki, karar çalışanlara” diyenlerin sendikasıdır.
  • 4688 sayılı sendikalar yasasını onaylamayıp grevli ve toplu sözleşmeli sendika hakkı için direnenlerin sendikasıdır.

Yaşasın Eğitim Sen!

Yaşasın KESK!

SENDİKAL BİRLİK

Editör: Haber Merkezi