EN UZUN GECE
Aslında dünya ile güneşin dansıdır. Kuralları bellidir. Kendi etrafında dönen dünya önce gece ve gündüzün döngüsünü tamamlar; sonra dönerek güneşin etrafında tamamladığı turla aylar ve mevsimleri beraberinde taşıyarak döngüsünü bir yılda tamamlar!
Tabi bu tamamlama durduğu anlamına gelmiyor ve bıkmadan, usanmadan dönmeye devam ediyor!
Güneşi her zaman çiçeğe, dünyayı da arıya benzetmişimdir. Çiçeğin etrafında aşkla pervane dönen arıya...çiçek nasıl ki arıya bu aşkın karşılığında bal sunuyorsa, güneş de dünyanın aşkına türlü renklerini sunar ve ona yaşam verir!
Ne kadar güzel bir aşk değil mi?
Hilesiz, samimi ve dahası hiç bir kirliliğe meyl etmeyen!
Aynı şeyi insan denilen bilinmezle kıyaslayabilir miyiz?
Asla!
Her ne kadar Nitche insana dair bir alt, üst çizgi nitelemesi yapmışsa da; o meşhur tespit Zerdüşte aittir!
Der ki; “ insan iki kısımdır, çizginin Altı ve çizginin üstü” bu çıkarımı onun genel felsefik anlayışından çıkarmak mümkün!
Evet, aynen öyledir; çizginin altındakiler çoğunluk olan insanımsılardır. İhanet, ego ve kendini yaşatmak için her türlü döneklik, zübüklük ve kendini dayatmacılık gibi ne kadar kirlilik varsa beyninde taşıdığı, çevresine de bunu akıl diye satmaya çalıştığı bir insandışılık!
Her türlü kirlilikle beraber para ve güçte bunlardadır. Çünkü yaratılan sistemler onlara göredir!
Çizginin üstü işte bu yamyamların rahatsız olduğu kesimdir!
Sayıları azdır. Kendilerine dair bir beklentileri yoktur; doğaları gereği üretirler, icat ederler ve sürekli yeniye uzanırlar, gökten bereket beklemezler, bereketin bilim, sanat ve akılda olduğunu çok iyi bilirler. Buna rağmen çoğunun ölümü sefaletle son bulur; çünkü dünyaya geliş gayeleri başkadır!
Düşünür, yazar, ressam, şair ve taşa can veren heykeltraşlar bu sınıfın demirbaşlarıdır!
O nedenle tarihin her döneminde insanımsı yamyamların hedefi olmuşlardır. Özellikle orta çağ da bu kesimin yok edilmesi genetik zeka aktarımına da darbe vurmuştur ve dünya yüzde otuz beşi zeki olan bir insan varlığını kaybetmiştir!
Günümüze kadar gelen yüzde beşlik azınlık zeka sayesinde şu an ki teknolojiyi yakalasak da, devletler ve istihbarat örgütleri bu zekaları derdest edip kendi kirli emellerine zorlamıştır!
Nükleer ve kimyasal silahlar bu zekanın ürünüdür; ancak o silahların düğmesi orta zeka diktatörlerin ekindedir, üstelik dünyayı binlerce kez yok edecek bir tehlike!
Peki, biz de durum ne?
Gazeteci, yazar, çizer, hala tehlikeli sınıf, hala yasak kitaplar var ve bu ülkede yolu cezaevlerinden geçmeyen hiç bir yazar, çizer sanatçı göremezsiniz. Tabi gerçek olanlardır kastım!
Yoksa öyle her yazan, çizeni bu sınıfa dahil etmek konuyu anacından saptırır!
Hal böyle olunca hala Ağrı dağının tepesinde Nuhun gemisini arıyoruz!
Umarım bir an önce bulurlar da, biz de bir yer edinip onunla uzaya yol alırız..!
Hasan ŞAHİN