Son iki seçimi kıl payı kazanarak yeni bir sisteme geçiş çabasındaki Erdoğan’ın işi hiç de kolay değil. Bu kötü gidişatı durdurma olanaklarını yitirmediğimizi söylemek pekala mümkün.



Son iki seçimi kıl payı kazanarak yeni bir sisteme geçiş çabasındaki Erdoğan’ın işi hiç de kolay değil.

Bu kötü gidişatı durdurma olanaklarını yitirmediğimizi söylemek pekala mümkün.

Yeter ki, ne yapacağını bilen hedefleri belirlenmiş dinamik bir demokratik muhalefet olabilsin…

Zira saray için işlerin hiç de yolunda gitmediğini izah edebileceğimiz fazlasıyla ekonomik, sosyal, siyasi, askeri sorun ve veri gösterilebilir…

Özellikle ekonomideki kötü gidiş ve bu olası devasa krizin yükünün daha şimdiden işçi ve emekçilere, üretici köylülere yüklenmesi hesabı, sermaye için canhıraş caba çelişki ve çatışmaları daha da büyütecektir.

Ancak bunlar zaten yazılıyor, konuşuluyor ve tartışılıyor…

Biz, Erdoğan’ın Güney Afrika’ya hareket ederken yaptığı açıklamada belirttiği bir ifadenin işlerin yolunda gitmediğinin itirafı mahiyetinde olduğundan hareketle birkaç vurgu yapalım…

AKP’nin 16 yıllık icraatının yap-boz, bir istikrarsızlık, bir takiye süreci olarak geçtiğini biliyoruz, ancak artık adına “Yeni Türkiye” dedikleri ve Cumhuriyetin yerine kurmak istedikleri sistemin geçiş sürecinin AKP için tıkır tıkır işleyecek bir sistem olmayacağını söyleyebiliriz. Bunun birinci engeli, Türkiye’nin yüzde ellisidir…

Ancak aslında durumları/çıkarları Erdoğan’a oy veren yüzde elliyle ortak olan oldukça büyük bir halk kitlesi var ve eğer böyle devam ederse, -ki bu kaçınılmaz- bu geniş işçi ve emekçi kitlelerinin de Erdoğan’ın sistemine karşı olana yüzde elli kitle ile ortak tutum alacağını düşünmek yanlış olmaz.

Elbette bu kendiliğinden olmayacak, bunun için doğru politikalara ve mücadeleye ihtiyaç var!

Yeniden Erdoğan’ın Afrika yolculuğu öncesi yaptığı açıklamaya dönecek olursak;

“Yeni atamalarda son durum nedir?” Biçimindeki soruya Erdoğan’ın,“Fazla uzun sürmez. 10-15 gün içinde bu yapılanmayı tamamlarız. Bu sistemde bu işin nihai noktası yoktur. Atanmış olan da her an görevden alınabilir. Biz burada başarıyı öne alıyoruz. Başarılı olmaya mahkûmuz. Başarılı olacağız işin olmazsa olmazı budur.” Biçimindeki yanıtıdır.

İşlerin o kadar da kolay oturtulamayacağı ve Erdoğan’ın tek adam olarak dilediği gibi hareket etse de, dilediği sistemde ilerleyebilmekte çok zorlanacağını gösteriyor.

İşlerin sarpa sardığını gösteren başka bir önemli veri ise, BRICS zirvesi için Güney Afrika’ya giden Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın keyfini kaçıracak gelişmeler peş peşe sıralanmasıdır. Sadece Pretoria Türk Büyükelçiliği dışında toplanan göstericilerin protestoları ve başkaca olumsuzluklar değildi Erdoğan’ın keyfini kaçıran.

Hükümetin ABD’li din adamı Brunson’u serbet bırakmayıp, ev hapsi koşuluyla tahliye etmesi ABD’yi çılgına çevirmiş görünüyor.

Uzun süredir pazarlık konusu olan bu tutukluluk, Erdoğan’ın “Ver papazı al papazı” biçimindeki ifadesiyle açığa vurulmuştu. Ve hukukun nasıl işlediği de sır değil…Trump’la NATO Zirvesi’nde görüşen Erdoğan’ın bazı sözler verdiği, ancak onların yerine getirilmemiş olmasının ABD’li yetkilileri kızdırmış olması olasılığı yüksek sesle tartışılıyor.

Önce ABD Başkan yardımcısı Pence’nin, ardından Trump sert açıklamalar yaparak, Türkiye’nin ekonomisi üzerinde etkili olacak kararlar alacaklarını açıklamalarının arkası da geldi.

ABD ambargo uygulamak üzere harekete geçmiş gözüküyor.

ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesi, ABD Başkanı Donald Trump ve Başkan Yardımcısı Mike Pence’in, Papaz Brunson’ın serbest bırakılmaması halinde Türkiye’ye yaptırım uygulayacakları şeklindeki tehdit dolu söylemlerinin ardından, Türkiye’nin uluslararası kuruluşlardan kredi almasını kısıtlayan/zorlaştıran bir tasarı komisyonda kabul edildi.

İç ve dış borç patağına düşürülen Türkiye’nin yeniden IMF’ye mahkûm hale getirildiği de artık sır değil. Damat Albayrak, Çin’de kredi ararken, Putin ile tavizlerle doluk anlaşmaları hesaplanırken, ABD’nin bu kredi bulmayı, borç almayı zora sokan kararı Erdoğan’ın için işlerini hepten zora sokacaktır.

Tabi, Senato Dış İlişkiler Komitesince oylanan tasarının yasalaşabilmesi için hem Senato hem de Temsilciler Meclisinden geçmesi ve ABD Başkanı tarafından onaylanması gerekiyor.

Bu süre içinde ne tür tavizler verileceğini/ alınacağını ve bunun faturasının halka nasıl yansıyacağını göreceğiz.

Artık kırıntıları da yok olarak hepten bir hukuk devleti olmaktan çıkan Türkiye’nin yarın Rahibi daha önce Almanya ile Deniz Yücel için yapıldığı gibi bir yol bulunması halinde de işlerin rayına oturacağını söylemek pek kolay görünmüyor. Böylesi bir manevranın da Türkiye’nin içine sokulduğu çıkmaza kurtarmaya yetmeyecektir.

Bu gelişmeler, Türkiye’nin emek, barış ve demokrasi güçlerine daha hızlı hareket etme sorumluluğu yüklemektedir.