8 Kasım 2019 tarihinde açlık grevine başlayan Leyla Güven’in her zaman yanı başında bulunan kızı Sabiha Temizkan ilk günden beri annesinin sağlık haberleri hakkında haber taşıyan tedirgin bir serçe gibi. Nasıl da zor durum… İnsanın her geçen dakika annesinin eridiğine tanıklık etmesinden daha zor ne olabilir ki! Dahası, bir anne için hepten zor olmalı… Kendi eriyişini evladına her an göstermek zorunda kalıyor olmasından daha zor bir şey olabilir mi! Ölümün eşiğindeki anne ve kızının çağrısına kulak vermeli… Leyla Güven 25 Ocak 2019’da cezaevinden serbest bırakıldığında açlık grevinin 79.

 

 

 

8 Kasım 2019 tarihinde açlık grevine başlayan Leyla Güven’in her zaman yanı başında bulunan kızı Sabiha Temizkan ilk günden beri annesinin sağlık haberleri hakkında haber taşıyan tedirgin bir serçe gibi. Nasıl da zor durum… İnsanın her geçen dakika annesinin eridiğine tanıklık etmesinden daha zor ne olabilir ki! Dahası, bir anne için hepten zor olmalı… Kendi eriyişini evladına her an göstermek zorunda kalıyor olmasından daha zor bir şey olabilir mi!

Ölümün eşiğindeki anne ve kızının çağrısına kulak vermeli…

Leyla Güven 25 Ocak 2019’da cezaevinden serbest bırakıldığında açlık grevinin 79. Günündeydi. Kızı Sabiha Temizkan, yanağına kondurulmuş öpücük fotoğrafıyla annesinin tahliyesini twitter’dan duyurmuştu…

Yaşam dolu o fotoğrafın her dakika biraz daha solduğunu düşünün…

Dün yani açlık grevinin 100. gününde twitter hesabından şöyle seslendi Sabiha Temizkan; “Şimdi herkes “annene bir şey olacak diye korkmuyor musun?” diye soruyor. Annem canını ben korkayım diye değil artık hiç kimse korkuyla yaşamasın diye ortaya koydu! Annem yaşayacak ve biz artık sadece cesareti konuşacağız... Umutla.

Evet umutla… Ancak Türkiye halklarının sesi ve soluğuyla bu umuda varılacaktır…

MHP destekli Erdoğan-AKP yönetimi muhtemelen Leyla Güven’in tahliye edildikten sonra açlık grevini bırakacağını hesaplamış olmalı…

Öyle olmadı. Leyla Güven ilk gün açıkladığı açlık grevi gerekçesinin ortadan kalkmadığını ifade ederek, Öcalan’a uygulanan tecride karşı başlatılmış açlık grevine tecrit kalkmadıkça devam edeceğini duyurdu. Ve tahliye edildiği 25 Ocak’tan sonra açlık grevini Diyarbakır’daki evinde devam etmektedir.

Bilindiği üzere, 20 yıldır İmralı’da tutulan Abdullah Öcalan 8 yıldır avukatları ile görüştürülmemektedir. 8 yıl içinde ailesinden sadece kardeşi Mehmet Öcalan ile 15-30 dakika görüştürülmüştü. Görüşmelerden sonuncusu ise Leyla Güven’in açlık grevinin sürdüğü zaman içinde gerçekleştirilmişti.

Önceki gün Uluslararası Barış Delegasyonu üyelerinden bir heyetin ziyaretinden sonra fenalaşan Güven hastaneye kaldırıldı. Ancak tıbbı tedaviyi kabul etmediğinden taburcu edildi.

Sağlığının her dakika biraz daha kötüleşiyor olduğu açıklanıyor.

Açlık grevine başlamasının nedeni olarak “İmralı Cezaevinde tutulan Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecridin kaldırılması, Öcalan’ın; avukatları, aile bireyleri ve vasisi ile görüşmesi” olarak açıklamış olan Güven’in eylemine birçok cezaevinden ve yurt dışından 300’ü aşkın destek katılımı var. Brüksel’de ve başka yerlerde de açlık grevleri sürüyor. Kürtler tüm dikkatlerini Leyla Güven’in geleceğine kilitlemiş durumdalar.

Ancak bu sadece Kürtlerin sorunu değil, tüm Türkiye halklarının sorunu…

Önceki gün Diyarbakır Barosu Yönetim Kurulu adına Baro Başkanı Av. Cihan Aydın imzasıyla Adalet Bakanı’na "Açlık Grevleri ile ilgili Açık mektup” gönderildi. Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’e, her hükümlüye uygulanması gereken yasalar hatırlatıldı. Öcalan ve İmralı Cezaevi’ndeki üç mahpusun mahrum bırakıldığı haklarından yararlandırılması istendi. Hukuk, eşit ve ayrımsız bir biçimde herkese uygulansın dendi… Leyla Güven ve açlık grevinde olan mahpusların hayatından duyulan endişe dile getirildi. Herhangi bir can kaybı olmadan açlık grevlerinin sonlandırılması için gecikmeden adım atılması istendi. Öcalan ile görüşme taleplerini de belirten Baro Başkanı; “Amacımız açlık grevlerini desteklemek ya da kutsamak değil, aksine yaşam hakkını korumak ve toplumsal barışa kapı aralamaktır” diyor.

Dün açlık grevinin 100. günüydü. HDP, HDK, DTK İstanbul’da bir basın toplantısı yaparak çözüm çağrısında bulundu. Türkiye’nin birçok yerinde “Ölümler olmasın, Leyla Güven yaşasın” sesleri yükseldi. 15 ilden yürüyüş başlatıldı. HDP milletvekilleri illerinden Leyla Güven’in Amed’teki evine yürüdüler.

İçişleri Bakanı Soylu’nun “Onları yürütürsem adam değilim” açıklamasının ardından polislerce yaratılan duvara, ablukaya rağmen HDP’li vekiller İstanbul’da sokağa çıktılar. Leyla Güven’le dayanışma eylem ve etkinlikleri tüm baskılara, artan şiddete rağmen dinmiyor. Dayanışma ve çözüm bulma çağrı ve etkinliklerine kalkanlı, kasklı, coplu, gazlı polisler tarafından barikatlar kurulsa da çözüm arayışı yürüyüşleri devam etti.

Bugün 101. gün…

Leyla Güven yaşamalıdır. İnsanın dili varmıyor söylemeye ancak gerçek şu ki her dakikası vahim sonuçlara doğru ilerleyen bir sürecin içindeyiz. Ölümlerin yaratacağı acıyı ve yankıyı bekleyenler varsa, bilinmelidir ki bu Türkiye için hiç de iyi olmayacaktır. Kamplaşma, yok sayma, dışlama, ırkçılık tüm halklara kaybettirir. Bu gidişe çözüm bulunmalıdır. Hepimiz, herkes sorumluluk altındadır. Hep birlikte bu hukuksuzluk son bulsun diyebilmeliyiz… Kişiye göre hukuk olmaz! Abdullah Öcalan da her hükümlü gibi görüş haklarından yararlanmalıdır. Tecrit kaldırılmalı, açlık grevleri son bulmalıdır. Leyla Güven yaşamalıdır.