Bu kaçıncı yazı bilmiyorum. Sosyal medyada da defalarca yazdık.

 

 

 

Bu kaçıncı yazı bilmiyorum. Sosyal medyada da defalarca yazdık. Ancak konu o denli yakıcı ki insan hep bir şeyler yapamadığı hissi içinde boğulup duruyor.

Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin İmralı’daki Öcalan’ı ziyaretinden sonra, Adalet Bakanı İmrali ile görüşmelere ilişkin engellerin ortadan kaldırıldığını açıkladı. Bakanın bu açıklamasından sonra gözler İmralı’daki görüşmelere dikildi. Yol açılacak mı, koster çalışır durumda mı,  ailesi ve avukatları her hükümlü ile görüşüldüğü gibi müvekkilleri Öcalan ile de görüşebilecekler miydi...

Bir defa işin bu aşamaya gelmesi sevindiricidir. İnanmak istiyoruz, toplumun buna ihtiyacı var. Gerçekten de tecrit derhal son bulmalı ve açlık grevleri de derhal bitirilmelidir.

Ancak bunun bir alicengiz oyununa dönüşmesinden kaçınılmalıdır. Dalavereye başvurulmadan bu hukuksuzluk son bulmalı, tecride son verilmelidir. Bunun bir defaya, bir iki defaya mahsus olmadığı ilan edilmeli ve gösterilmelidir. Kürt halkının hassasiyetleriyle oynamamalı, bu durum bir seçim malzemesi yapmaya tevessül edilmemelidir. Zira Kürt halkının, Kürt hareketinin, Türkiye halklarının, demokrasi ve barış güçlerinin bu tür oyunlara, AKP’nin takiyyeciliğine karnı tok. Hele açlık grevleri gibi ucunda ölüm olan, yüzlerce insanın ölümün eşiğinde olduğu bu denli hassas bir konu ile oynamak çok vahim sonuçlara neden olabilecektir.

Adalet Bakanı Gül’ün açıklamalarının açlık grevlerinin kritik aşamaya gelişinin, annelerin süren direnişinin yarattığı etkinin ve İstanbul seçimlerindeki AKP handikaplarının, ulusal ve uluslararası kamuoyunun baskısı karşısında süreci bertaraf etmeye yönelik geçici, atlatıcı bir tutum olmadığının görülmesi gerek...

Bunun için hemen adım atılmalıdır...

Bugüne kadar sekiz kişinin hayatını kaybettiği, hayatına son verdiği bir sürecin yaşandığı unutulmasın... Cezaevindeyken ilk başlayan Hakkari Milletvekili ve DTK Eş Başkanı Leyla Güven’in açlık grevi bugün 192. gününde... Yani altıncı ayını geride bıraktı. Ölümün eşiğindeki insanların tek talebi bir hukuksuzluğun son bulmasıdır. Ve önceki gün bu konuda bir açıklama yapan Adalet Bakanı bu hukuksuzluğa vurgu yapmış, kaldırıldığını beyan etmiştir. Devletin hiç kimseye ayrı bir hukuk uygulanmayacağına dair beyanlarda da bulunmuştur.

Bunun derhal realize edilmesi beklenmektedir. Dün HDP sözcüsü Günay Kubilay’ın açıklamasında da bu beklenti dile getirilmiş oldu. Açlık grevlerinin ve ölüm oruçlarının acı tablolara yer vermeden bu kaygı verici sürecin çözüme doğru evrilmesi toplumsal bir beklenti haline gelmiştir.

Zira dünyanın dört bir yanında süren açlık grevleri de kritik aşamaya geldi. Cezaevlerinde süren açlık grevleri ise ölüm orucu aşamasında sürüyor. Birinci grup 19. günündeyken, ikinci grup 9. günündedir.

Açlık grevi süresince bazı gelişmeler olsa da bilindiği gibi bunlar açlık grevlerini bitirmeye yetmedi. Hukuksuz biçimde hapsedilmiş olan Leyla Güven’in tahliyesi olumlu bir gelişmeydi, ancak tecridin sürüyor olması Leyla Güven’in açlık grevini sürdürmesinin gerekçesi olarak açıklandı. Daha sonra Öcalan’a, ailesi ile kısa bir görüşme yaptırıldı. Ancak bunun da hukuk kapsamlı bir adım olmaktan ziyade AKP’nin manevralarına yönelik bir hesap olduğu görüldü.

Daha sonraki avukat ve aile ziyaretleri başvurularının ret edilmesiyle AKP’nin hukuksuzluğu sürdürdüğünü gösterdi. Açlık grevindeki çocuklarının sesini duyurmak, onların ölüme giden yollarını barış ve çözüm çabasıyla açma arayışındaki annelere, beyaz tülbentli kadınlara yapılan işkenceler, gözaltılar, süren polis zoru ve uygulanan şiddet de gösterdi ki AKP sorunu çözmekten yana değildi.

Ancak artık yeni bir aşamadayız.

Açlık grevleri, ölüm oruçları, annelerin direnişi, toplumsal tepki, oluşan ulusal ve uluslar arası düzeydeki demokratik tepki bu hukuksuzluğu hepten görünür kıldı. Tek adam yönetimi sıkıştı. Yıllar sonra uluslararası heyetlerin İmralı’yı ve diğer birkaç cezaevini ziyaretlerine izin verilmesinin altındaki esas neden de bu direniş ve mücadeledir.

Diğer yandan AKP sıkışmaktadır. Ekonomik, sosyal, siyasal, askeri alanda tam bir çıkmaz içindedir. Suriye’de duvara toslamıştır.

6 Mayıs’ta Öcalan ile avukatlarının görüşmesine olanak yaratılmasının altında yatan esas nedenin de Suriye’deki sıkışıklık olduğu, Kürtlerin siyasi tavrının önümüzdeki süreçte daha da önem kazandığı görülmüştür.

İstanbul seçimleri de AKP’yi kara kara düşündürmektedir...

AKP ne hesap içinde olursa olsun, Kürt halkı, Kürt siyasi hareketi, Türkiye halkları, Türkiye’nin emek, barış ve demokrasi güçleri Türkiye’nin demokratikleşmesi, Kürt sorunun demokratik çözümündeki ısrarlarından vazgeçmeyeceklerdir. Kazanan mücadele eden halklar olacaktır.


DİĞER YAZILARI