“Dünya kaynıyor” dense yeridir. Tüm burjuva sistemin gasp ettiği iletişim tekellerinin sansürüne rağmen dinmeyen direniş dalgasının umut vaat ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

 

 

 

“Dünya kaynıyor” dense yeridir. Tüm burjuva sistemin gasp ettiği iletişim tekellerinin sansürüne rağmen dinmeyen direniş dalgasının umut vaat ettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Asya’dan Avrupa’ya, Amerika’dan Afrika’ya kadar dünyanın hemen her kıtasında kapitalizme, sömürüye, baskıcı rejimlere, diktatörlüklere karşı bir direniş ve yeni bir arayış mücadelesi var. İşçiler, emekçiler ve ezilen halklar eşitlik, özgürlük, kardeşlik ve insanca yaşam için her gün yeni bir denemeyle sahnedeki yerlerini alıyor.

Emperyalistlerin gelişen hareketleri koz olarak “değerlendirme”, birbirlerine müdahale hesaplarına dayanak yapma çaba ve girişimlerine rağmen gelişen direnişlerin halkçı ve demokratik yanları her geçen gün kendini daha çok hissettiriyor.

Diktatörlükler sarsılıyor… Korku duvarlarını tahkim çabaları sürse de hiçbir baskıcı rejimin halklar arasında giderek yaygınlaşan ve giderek bir bölgeler, kıtalar ve dünya halkları hareketinin gücüne dönüşmesi engellenemiyor.

Türkiye’nin baskıcı rejimi şimdilik rahat görünse de demokratik ve halkçı hareketin er ya da geç yeni bir boyut kazanacağı ve bu adaletsiz yönetime karşı söz söyleyecek düzeye gelmesi de kaçınılmazdır.

Zira her ülkede farklı içsel özellikler taşıyan, hiç beklenmedik anda büyük patlamalara neden olan, yönetimleri zorlayan güçlü bir direniş dalgasıdır bugün dünyanın dört bir yanında esen direniş dalgası…

Emperyalistler, onların işbirlikçileri ve despot yönetimler de boş durmuyor tabii ki… Latin Amerika’da kaybettiği “mevzilerini” kazanma çabasındaki ABD emperyalizmi darbeleri en kestirme yol olarak görmeyi sürdürüyor.

Kolombiya’da genel grev var. Boykotlar grevle birleşince kitlesel bir hareket başlamış oldu. Hükümetin neoliberal ekonomik paketine karşı direnişin büyüyeceği görülüyor. Latin Amerika’da bir yandan halk hareketleri diğer tarafta ABD destekli darbeler süreci işlemeye devam ediyor.

Son olarak efsanevi devrimci Che Guevara’nın ülkesi Bolivya’da darbeciler harekete geçti. Halk desteğini belirli oranda yitiren Morales’in darbecilerden Genelkurmay Başkanı Kaliman için “İhaneti karşısında hayrete düştüm” demiş olması ise Latin Amerika’daki halkçı yönetimlerin emperyalizm ve işbirlikçileri konusunda basiretsizliğine de işaret etmektedir.

Oysa Latin Amerika kadar her an ABD tarafından yeni bir darbe kalkışmasına hedef başka bir bölge az bulunur. “Muz Cumhuriyeti” yönetimlerine pek alışık olan ABD eski yılların hayali peşindedir. Darbecilerle tüm Latin Amerika’yı yıllarca, on yıllarca soyup soğana çeviren, işkencelerle, idamlarla, katliamlarla yöneten tarzı akıllardadır. Bölgenin CIA’nin laboratuvarı haline getirildiği ve bu durumun demokratik halkçı, anti emperyalist ayaklanma ve halk direnişleriyle geriletildiği de sır değildir.

“Bolivarcı Devrimleri”nin devamı kapsamındaki direniş geleneğini yok etme çabalarıyla direnişin boyutlanarak süren mücadelesi günümüzde de devam etmektedir.

Nihayetinde Eva Morales istifa edip yönetimi darbeciler bırakıp Meksika’ya gitmek zorunda kalmış olsa da halk direnişi kabararak sürüyor. Darbecilere karşı direnişte 30’u aşkın direnişçi hayatını kaybetmiş olmasına rağmen, ölüm pahasına devam eden direnişin bitirilmeyeceği görülmektedir. Ordu içindeki ayaklanma olasılığı, halk hareketi ve biriken ABD emperyalizmi karşıtı öfkeyi dindirmek pek kolay görünmüyor.

Daha önce Venezuela’da dereye sokulan darbenin boşa çıkarılması karşısında öfkesi artan emperyalizm ve onun uşağı durumundaki yerel dayanaklar yeni alanlar arayışına girdi. Elbette hem Venezuela’da hem Bolivya’daki yönetimlerin sıralayabileceğimiz oldukça fazla sayıdaki yanlış politikalarının ve zayıflayan halk desteğinin bu tür darbelere alan açtığını ve fırsat kollayan emperyalistlerin ağzının suyunu akıttığını söylemek mümkün.

Şili’deki hareketlilik ise sürüyor.

Bir süre önce Tunus’ta, Cezayir’de, Sudan’da yaşanan halk ayaklanmalarının sonuçları biliniyor. Direnişler baskıcı yönetimleri zorladı, olması gereken düzeyde devrimlere vardırılamasa da halkların direnerek kazanımlar elde ettiği bir süreçtir işleyen…

Lübnan’da, Irak’ta ve son olarak İran’da esen rüzgar da halkların daha demokratik ve daha yaşanabilir bir ülke ve dünya arayışlarının dışa vurumudur.

Suriye’de emperyalist planı boşa düşüren halklar deneyim kazanarak ilerliyor. Başta Kürt, Türk, Fars halkları ve tüm halkların Ortadoğu’da ve bölgedeki baskıcı rejimler karşı direnişinin aynı zamanda emperyalist ülkelere karşı biriken muazzam bir öfke taşıdığı da sır değildir.

Dikkatimizi ve enerjimizi halkların demokratik direnişine, iş, barış, ekmek ve özgürlük mücadelesine yöneltmeli…