Geçmiş yıllara baktığımızda, verdiğimiz mücadeleye oranla, olumlu yönde ve “gerçek” bir değişiklik olmadığını görüyoruz. Coğrafyamız, soykırım ve katliamlar coğrafyası.

 

 

Geçmiş yıllara baktığımızda, verdiğimiz mücadeleye oranla, olumlu yönde ve “gerçek” bir değişiklik olmadığını görüyoruz. Coğrafyamız, soykırım ve katliamlar coğrafyası. Devlet işlediği suçların üzerini örtmek adına yalan bir tarih oluşturmuş.

Suçun bir anlayışa dayalı “Türk ve Sünni Müslüman” kimliği dışında, tüm kimlikleri yok saymaya yönelik, bir resmi ideoloji bebeklikten başlayarak çocuk beyinlerine işlenmekte. Devlet totaliter yapısını böylece güçlendirmiş, halkı da kendine benzetmiş. Kendilerini “muhalefet” olarak tanımlayanlar dahi soykırımcı- ittihatçı resmi ideolojiden beslenmeye devam ediyor. Bizler yani 1915 soykırımı ve 1938 soykırımı ile yüzleşilmeden resmi ideoloji ile hesaplaşmadan gerçek bir demokratikleşme yaşamayacağına inananlar… Yalnızız… Bunu kabul etmeliyiz… Çok yalnızız.

Eleştirel muhalefetin, sivil siyasetin alan bulmasının, ne kadar tehlikeli olduğunu gören “yönetenler” bizleri bu yalnızlığa mahkûm etmek için, yollar deniyorlar.









En fazla yüzde 15 olan gücümüzü, kırmak istiyorlar. Bu nedenle, sivil siyasetçiler, gazeteciler, aydınlar, öğrenciler cezaevinde. İşimiz zor bunların farkındayız. Bu coğrafyaya en büyük acıları yaşatan, cinayetler işlemiş, katliamlar gerçekleştirmiş aktörler yeniden iş başındalar. Bir dönem onları “çete lideri” olarak yargılayan iktidar sahipleri bugün onlardan yardım alıyor, onlarla yan yana yürüyor. Bu yürüyüş esnasında birçok suçun üstünü birlikte örtüyorlar. Daha dün Roboski Katliamı’nın yıldönümü idi. Örnekler gibi Roboski’nin de üstünü birlikte örtüyorlar.

Evet sayımız onlardan az. Ancak onlardan önemli bir farkımız var. Dik duruşumuz, “omurgalı” değişmeyen tavrımız ve demokrasiye olan inancımız var. Şiddeti devlet eliyle meşrulaştıranlara karşı, işkenceciye bile işkence yapılamaz diyen insandan yana tavrımız var.

Evet sayımız az onlardan ama onlardan farklı olarak “bir direniş geleneğimiz” var. İşte tam da bu nedenle, bir gün kazanacağımıza olan umudumuz var. Dilerim, 2020 yılı iyi insanların ortak verdikleri barışçıl bir mücadelenin “kazandığı” bir yıl olur.