Dünyanın yeni bir melanetle karşı karşıya olduğu bir sürecin içindeyiz. Kapitalizmin egemen olduğu dünya 21.

 

 

Dünyanın yeni bir melanetle karşı karşıya olduğu bir sürecin içindeyiz. Kapitalizmin egemen olduğu dünya 21. yüzyılın ilk çeyreğinde ortaya çıkan bir virüs karşısında çaresizdir. Ancak tüm pisliğini gizle­menin çabasından da vazgeçmemektedir. Sömürü çarklarıyla elde ettiği birikimlerin bir bölümünü heba etme uygulamaları sergileyen bazı kapitalist merkez­lere rağmen, Erdoğan yönetimi gibi tüm olanakları doymaz sermaye güçlerine sunan ve halktan para isteyen yönetimler de yok değil.

Ancak gerçek şu ki, egemenler, tekellerini koruma telaşıyla, tahribatın kendi sınıflarını en az etkileyecek biçimde işçileri bölükler halinde virüsün önüne atmakta­dırlar. Kapitalizm ne denli iğrenç bir sistem olduğunu dün­yanın dört bir yanındaki uygulamalarıyla daha çok gösterir olmuştur.

Buna bağlı olarak dünyanın en ücra köşesine kadar nüfuz eden, devasa birikimine rağmen virüs karşısında çaresiz kalan kapitalist sistemin sorgulandığı bir süreçte­yiz aynı zamanda. Eğer bu sorgulama derinleştirilebilir ve yaygınlaştırılarak bir aydınlanma ve örgütlenme aşaması­na eriştirilebilirse ve değiştirme çabasına evrilebilirse farklı bir gelecek pek ala olasıdır…

Zira şimdi nasıl bir dünya istediğimizi, nasıl bir sistemin gerekli olduğunu daha derinden düşünmenin zamanıdır. Mevcut sistemin tüm yanları, süre gelen uygulamaları ve sonuçlarıyla sorgulanmasına fazlasıyla olanak sunan bu dönemi hem yaşadığımız ülkeler hem dünya düzeyinde sorgulama ve değiştirme arayışının vaktidir.

Bu dönem ülkeleri yöneten partilerin ve bu partilerin başındaki liderlerin tam da kapitalizmin karakterine uygun bir biçimde sergiledikleri tutumun acı sonuçlarına karşı mücadele araçları, örgütlenme yolları çoğaltılıp uygulama­ya sokulabilirse, o sözü edilen günlere ulaşmanın yolu bulunabilir.

Virüsün yaygınlık gösterdiği yerler işçi ve emekçilerin yaşam alanlarıdır. Yoksullar çaresizlik içinde virüsü kapma ve onu taşıyarak aile bireylerine bulaştırma riskine rağmen evdekilerin beklediği ekmeği ve temel ihtiyaç maddelerini karşılamak için virüsün kol gezdiği alanlarda yan yana bulunmakta, yaşamak zorunda kalmaktadırlar. Yaşamları hiçbir biçimde güvenceye alınmamış olan işçiler, emekçi­ler, yoksullar sabahın köründen gecenin karanlığına kadar virüsün kol gezdiği alanlarda ekmek peşindedir.

İşçilerin tehlike altındaki çığlıklarını, feryadını duyan olmayınca yer yer iş bırakmalar başladı. Bu defa işten atmalar, en iyi ihtimalle ücretsiz izinler uygulamaya konul­du. Tepkilerin dalga dalga yayılmasından sonra torba yasa ile düzenleme yapan hükümetin kaygısı ise patronların mağdur edilmemesiydi. İşçilerin vergileriyle, halkın vergile­riyle elde edilen birikimlerin patronların bu süreci kazasız belasız atlatmalarının yolu bulunmaya çalışıldı.

İşçi ile onu koronavirüsün pençesine iten patronun aynı gemide olduğu yalanın bundan daha güçlü parçalayı­cı dalgalar bulunamazdı.

Köhne düzenin kimler için cehennem haline kimler tarafından çevrildiğinin çarpıcı uygulamalarının sergilendi­ği bir dönemdeyiz. Bu süre içinde kârlarından zarar eden tekellerin önümüzdeki aylarda bu kârdan zararı telafi için hangi sınıfa yükleneceğini kestirmek hiç de zor olmasa gerek. Telaş içinde işçi ve emekçilerin zayıflıklarını kolla­maya devam ediyorlar.

Koronavirüse karşı mücadele süreci aynı zamanda yoksulların, işçi ve emekçilerin yem olarak virüsün önüne atıldığı, onun doyuma ulaştırılarak kendi kapitalizmin gele­ceğini garanti altına alarak sürdürme süreci olarak işliyor. Bununla yetinmeyecekleri ise işleyişin doğası olsa gerek! Buradan hareketle, egemenlerin tutum ve uygulamalarına bakıldığında daha şimdiden görünen virüs sonrasının eko­nomik, sosyal ve siyasal alanda büyük bir saldırı dalgasına dönüştürme hazırlığı içinde olduklarıdır.

Velhasıl, virüse karşı mücadele içinde geçen günlerin sonunda işçi ve emekçileri, ezilenleri yani bizim sınıfı daha güzel günlerin beklediğini söylemek çok zor. “Koronavirüsten sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” söyleminin de sınıfsal olduğu gerçeğinin sonuçlarını çarpı­cı uygulama ve sonuçlarıyla yaşıyorken, dayanışma, örgütlenme ve mücadele gerekiyor. Bu sergilenebilirse farklı bir sürece, belki güzel günlere kapı aralamak olası olabilir.