12 Eylül darbesinin yıl dönümünde iktidarda kalma oyunları 12 Eylül döneminin uygulamalarını kat be kat aşmıştır. Darbeci, generaller her fırsatta bazı amaçlarını gerçekleştirdikten sonra, yani kendi deyimleri ile “Rayından çıkan devlet otoritesini yeniden tesis edince, tekrar demokrasiye geçilecek” ti.
Devlet otoritesini tesis etmek için Cezaevleri birer toplama kampı gibi dolduruldu. 50 insan idam edildi. Yüzlerce tutuklu işkencelerde katledildi. Toplum örgütsüz ve dayanışmasız bırakıldı. Darbeciler 82 anayasası ile devlete bir biçim verdi. Ardından bu darbe sisteminin sivil-seçilmiş iktidarlara bırakarak iktidardan çekildiler. Darbeci paşa Kenan Evren 1989 yılına kadar Cumhurbaşkanı oldu.
Darbeciler gitti. Ama demokrasiye geçilmedi. Irkçı faşist partinin başkanı Genel başkanı Alparslan Türkeş 12 Eylül darbesine kastederek “Bizim fikirlerimiz iktidardadır” dedi.
Bu iktidar 90’lı yıllarda 12 Eylül dönemini aşan uygulamalara imza attı. Binlerce Kürt köyü yakılıp yıkıldı. Toplama kampları muhalif, devrimci ve yurtsever halk kesimleri ile dolduruldu. Askeri darbe yoktu ama katliamlar, işkenceler, yargısız infazlar almış başını gidiyordu.
Son yirmi yıldır iktidarda olan AKP tam da darbe dönemlerinde yapılan bu uygulamaları eleştirerek ve demokrasi savunuculuğu kılığına bürünerek 2002 ve 2007’deki seçimlerde oyların çoğunu alarak iktidar oldu. Devlete etki eden geleneksel güç odaklarını ürkütmeden islami siyasetin önünü açtı. Fetullah Gülen grubu ile en yaygın ittifakı ve iktidar paylaşımını bu dönemde yaptı. Bu güçle Ordu ve devlet bürokrasisindeki Ergenekon yapılanması üzerine gitti.
2011 seçimlerini kazanarak 3. kez iktidar olan Erdoğan için, onun deyimi ile artık “Ustalık” dönemi başlamıştı. Bu neyin ustalığı idi? Yaşananlar gösterdi ki gözü karalığın, güç zehirlenmesinin olduğu kadar oyun ve hilelerde sınır tanımamanın da ustalığı idi. Nitekim 2011 seçimlerinde sonra hiçbir şey normal iktidar olma ölçülerine göre gitmedi. Haziran seçimleri AKP’ye yeterli gelmeyince seçim iptal edildi. Tek adam iktidarı önündeki engelleri tek tek ortadan kaldırmaya başlandı. Ne çözüm sürecinde bir samimiyet vardı ne de ne seçim oyunlarından vazgeçme vardı. 2015 yılı tam da bu iktidar oyunlarının sergilendiği dehşet bir yıl oldu. 2002 ve 2007’de askeri darbeleri eleştiren ve bu darbelerden korkan AKP, bu tarihten sonra bizzat darbe oyunlarının baş aktörü oldu. Asker cenazelerinden medet umdular. Savaşa sarıldılar. Başbakan Davutoğlu Kürt şehirlerinde tekrar 90’lı yılların geri gelmemesi için AKP ye oy istedi. Tüm toplumu tehdit etti. Ama bu iktidar politikası sadece tehditle kalmıyor, kan döküyordu. Suruç’ta, Ankara’da Türkiye tarihinde görülmeyen bir vahşilikte insanlar meydanlarda katledildi.
2019 seçimlerinde de bu kez faşist partiyi yanına alarak iktidar oyunlarına devem etti.
Şimdi 2023 teki seçimlerin arifesindeyiz. Büyük bir yönetememe durumu var. Normal koşullarda bu iktidarın sürmesi mümkün değildir. Ama faşizmin bildiği tek yol bu… İktidara gelmesi için nasıl hile, aldatma ve demokrasi oyunları sergiliyorsa, iktidarda kalmak için de aynı oyunları ele geçirdiği devlet aygıtını kullanarak sürdürür. Ne yazık ki, CHP ve İyi Parti etrafında toplanan muhalefet partilerinin istikrarsız durumu ve temel sorunlara ciddi ve inandırıcı çözümler sunamaması bu iktidarın elini güçlendiriyor. AKP ve MHP’ye, bu çürümüş durumlarına rağmen, yeniden iktidar olma umudu veriyor! Yani insanda “danışıklı dövüş” hissini uyandırıyor. Altı partiden oluşan bu muhalefet partileri 12 Eylül sonrası yapılan seçimlerde kurulan Halkçı Partinin etkisiz ve silik durumunu hatırlatıyor.
Peki işin özünde ne var. Bu gerici faşist yönetim seçime giderken ne vaat ediyor? Oy veren insanlar 5 kat yoksullaşmış durumda. İşsizlik 10 kat artmış durumda. İnsanların, özellikle gençlerin geleceğe dönük umutları yerlerde sürünüyor. Paranın yerlerde süründüğü gibi. Ekonominin iyileştirilmesinden yana, demokrasiden, hak ve özgürlüklerden yana, adalet ve eşitlik sisteminden yana bir palan ve projeleri var mı? Her konuştuğunda nefret yayan Devlet Bahçeli’nin tam ortağı olduğu bu hükümetin kan, ölüm, tehdit, yasaklama ve devlet baskısını mahalleye sokağa taşıyan hatta evlerin içinde hissettiren bu hükümet seçime nasıl hazırlanıyor?
Bir tek devlet olanakları ile askeri teknolojiyi devreye koyarak, korku ortamı yaratmak istiyorlar. 2015 seçimlerinde böyle yapmışlardı. Bütün yandaş medya Albayrakları öne çıkararak yaptıkları katliam aracı İHA ve SİHA’yı gösteriyorlar. Son olarak da F16’nın yerini tutacak bir İHA ürettiklerini büyük propagandalarla dile getiriyorlar. Bunu da mili diye insanların gözü içine sokuyorlar. Ama bir toplama teknolojisinden başka bir şey olamayan bu kandırma ve oyalama oyunu, 50 yıldır milli otomobil yapma aldatmasından başka bir şey olmadığı ortadadır.
HDP ve Kürtlere karşı yaklaşımları da bu özel psikolojik bombardımanın bir aracı yapmak istiyorlar. Esas konu da buradadır zaten. Bakanları çıkıp “Bizim bütün çabamız bir Kürdistan’ın kurulmasını engellemektir” diyor açıkça. Zaten Devlet politikasının temel güdüsü burada yatmaktadır. Nato’da izledikleri politikadan tutalım, Yunan düşmanlığını tırmandırmaya kadar, büyük gürültü ile sergilenen politikaların hepsi içe dönüktür. Kürtlere, halkların demokratik hak ve özgürlüklerine dönüktür. Kürtleri ve dostlarını, Türkiye halklarını yalnız bırakmayı amaçlamaktadırlar. Bu amaç için ABD’den, İngiltere’den, Nato’dan ve hatta Rasya’dan Türkçü ırkçı hedefleri için destek aramaktır. Faşizmin anladığı ve uyguladığı tek yönetim tarzı bu…
2023 seçimlerine bu atmosfer içinde hazırlanmaktadırlar.
12 Eylül askeri döneminde en etkili zor yöntemleri uygulandı. Ama başarılı olamadı. Bir grup insanın doğru ve kararlı tutumu ile 12 Eylül yönetimi kendini en güçlü hissettiği zamanda, yenildi. 12 Eylül darbecilerini taklit eden ve onun uygulamaların olabilecek en yüksek boyutta devam ettiren AKP-MHP faşizmi de yenilecektir. Kararlı bir duruşla, iktidarın bu hilelerini açığa çıkaran ve onu deşifre eden bir muhalif direnişle demokrasi güçleri kazanacaktır. Buna hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Karadenizli devrimci Kemal’in şu tarihi sözüne kulak verelim: “Faşizm her zaman ses ve ışıktan korkar” Ve bizlere düşen daha fazla umutlu olmak, özgürlük felsefesine inanmak. Bunun için de daha fazla ses çıkaralım ve daha fazla karanlıklara ışık tutalım yeter.