DİYARBAKIR-ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ:  Avukatı Ezgi Güngör, hala tutuklu bulunan Figen Yüksekdağ’ın yargılamasına ilişkin şu ifadeleri kullandı: “Müvekkilimiz Figen Yüksekdağ şu an şüphelisi bile olmadığı dosya kapsamında, zaten 3 yıldır tutuklu olarak yargılandığı bir konuda ikinci kez tutuklu konumunda. Ankara 16’ncı Ağır Ceza Mahkemesi tahliye edilmesi için somut bir delil veya gerekçenin olmadığını belirtti ve taleplerimizi reddetti.”


JINNEW'nin haberine göre; Koronavirüs salgını dünyada yayılmaya devam ederken Türkiye’de de koronavirüs nedeniyle 107 bin 773 kişi enfekte oldu, 2 bin 706 kişi ise yaşamını yitirdi. Ağır koronavirüs tablosu karşısında dışarıda dahi alınan önlemler yetersizken, cezaevlerinde hem görüşme yasağı dışında koruyucu tedbirlerin alınmaması, infaz yasasında siyasi tutsakların kapsam dışı bırakılması tepkilere neden oldu. Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ’ın avukatı Ezgi Güngör de cezaevlerinde durumun gittikçe daha da ciddileştiğine dikkat çekti. Ezgi, “Çağlar Demirel ailesi ile yaptığı telefon görüşmesinde; açık cezaevlerinin boşalması ile birlikte kendilerine yemek verilmediğini ve son hafta sadece hazır çorba verildiğini kaydetti. Kantinden alışverişin de 15 günde bire çıkarıldığını iletti” ifadelerini kullandı.


‘Türk mahkemeleri TMK’yı bahane ediyor’


Ezgi, yasa değişikliği incelendiğinde, özellikle “3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu” kapsamında cezalandırılmış tutsaklar açısından ayrımcılık içerdiğini ve eşitlik ilkesine aykırı olduğunu söyledi. Yargı bağımsızlığından bahsetmenin mümkün olmadığını belirten Ezgi, “Birçok taraflı kararla milletvekillerinin, gazetecilerin ve insan hakkı savunucularını, ‘örgüt propagandası yapmak’, ‘örgüte üye olmak’ gibi suçlamalarla ceza aldığını ve şu an hapishanede olduğunu biliyoruz. AİHM en son Osman Kavala kararında bu durumu net bir şekilde ifade etti. Türk mahkemeleri tarafından TMK bahane edilerek ‘gizli bir amaç’ ile tutuklama kararları verildiği ifade edildi. Ayrıca, Türk hukuku mevzuatındaki ‘terör’ tanımının belirsizliği ve geniş yorumlandığı da tespitler arasında bulunuyor” dedi.


‘Kadınlar şiddetle baş başa bırakılıyor’


“Salgın sürecinde ele alınan bir yasa değişikliğinde; TMK kapsamındaki mahpusların kapsam dışı bırakılması aleni ayrımcılık ve eşitlik ilkesine aykırılık olduğu gibi fırsatçılıktır” diyen Ezgi, yeni yasa ile muhalif seslerin cezaevlerinde tutulmasının zemininin hazırlandığına işaret etti. Ezgi, “Adli suçluların herhangi bir tedbir alınmadan bırakılmasının sonuçlarını en görünür biçimde kadına şiddet ve kadın cinayetleri dosyasında görüyoruz. Tahliye olan erkek şiddeti şu an evlerine dönüyor ve bu izolasyon sürecinde kadınlar şiddetle baş başa bırakılıyor. HSK’nın 6284’ün uygulanmasını da salgın bahanesiyle kısıtladığını hatırlatmakta fayda var” şeklinde konuştu.


Figen Yüksekdağ ile son görüşme 18 Mart’ta


Çok sayıda siyasetçinin cezaevinde tutulduğunu kaydeden Ezgi, müvekkilleri Figen Yüksekdağ ve Sebahat Tuncel ile en son 18 Mart’ta görüşebildiğini ifade etti. Tedbirler kapsamında ancak 15 dakika kapalı görüş yapabildiklerini dile getiren Ezgi, Figen ile yaptığı görüşmeyi şöyle anlattı: “Virüs hakkında kendilerinin cezaevi yönetimi tarafından bilgilendirildiği ve bir takım önlemler alındığı fakat izolasyonu sağlamanın mümkün olmadığını söyledi. Her şeyden önce her gün rutin işlemler için gardiyanlar tarafından odalarına girildiği ifade edildi. Tutuklu ve hükümlüler gardiyanlarla mecburen temas halinde; günlük koğuşlara gelen yemekleri alırken, kantinden ihtiyaçlarını karşılarken, başkaca sağlık hizmetleri almak için cezaevi revirlerine giderken vs. Sayın Figen Yüksekdağ’ın herhangi bir sağlık sorunu yoktu. Dışarısı ve hapishanelerdeki hasta ve yaşlı mahpuslar için kaygılı olduğunu ifade etti. Bunun haricinde; her zamanki gibi enerjisi yüksek, morali yerindeydi.”


‘Tüm mahpuslar gibi müvekkillerimiz de risk altında’


Ezgi, yine Kandıra’da bulunan HDP önceki dönem milletvekili Çağlar Demirel’in ailesi ile yaptığı telefon görüşmesine değinerek, “Açık cezaevlerinin boşalması ile birlikte kendilerine yemek verilmediğini ve son hafta sadece hazır çorba verildiğini kaydetti. Kantinden alışverişin de 15 günde bire çıkarıldığı iletildi.  Hijyen malzemeleri, maske ve kolonya gibi ürünlerde dahil olmak üzere kantindeki ürünlerin fahiş fiyatlarda olduğu söylendi. Bu noktada Sayın Figen Yüksekdağ’ın ve diğer birçok kadın siyasetçinin tutuklu bulunduğu Kocaeli 1 nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nun bulunduğu Kocaeli ilinin Türkiye’deki en çok vakanın çıktığı 5’inci il olduğunu hatırlatmakta fayda var. Dolayısıyla, tüm mahpuslar gibi müvekkilimiz de risk altında bulunuyor” ifadelerine yer verdi.


‘Dosyada şüpheli olmamasına nasıl bir kılıf bulacaklar?’


Ezgi, Figen Yüksekdağ’ın, 2016 yılı Kasım ayından bu yana Ankara 16’ıncı Ağır Ceza Mahkemesi dosyasından tutuklu olarak yargılandığını anımsattı. Tutuklu yargılanma sürecinin devam ettiği sırada Eylül 2019’da Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü soruşturma kapsamında Selahaddin Demirtaş ile birlikte ifadeye çağırıldıklarını söyleyen Ezgi, “Bu savcılık dosyasında Sayın Figen Yüksekdağ ve Sayın Selahattin Demirtaş şüpheli durumunda bile değiller. Buna rağmen, Ankara 1’inci Sulh Ceza Mahkemesi tarafından ikinci defa tutuklanma kararı verildi. Yani müvekkilimiz Figen Yüksekdağ şu an şüphelisi bile olmadığı dosya kapsamında, zaten 3 yıldır tutuklu olarak yargılandığı bir konuda ikinci kez tutuklu konumunda. Dosyada şüpheli olmamasına nasıl bir kılıf bulacaklar, bizler de iddianamenin hazırlanmasından sonra göreceğiz” diye konuştu.


‘Dosya adeta kaçırılıyor’


Ezgi, dosyaya ilişkin devamla şunları kaydetti: “Her iki dosyanın bağlantılı olduğunu ikinci tutukluluk kararı sırasında müvekkilimize ve Sayın Selahattin Demirtaş’a yöneltilen sorulardan anlıyoruz. Çünkü savcılık dosyasında şu an halen gizlilik karar var, dosyayı inceleyemiyoruz. Ankara 16’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’ne bu durumu ilettik ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın dosyasını incelemek üzere istemesini talep ettik. Mahkeme bu talebimizi kabul etti ve savcılıktan dosyayı istedi. Ancak savcılık dosyada gizlilik kararı olduğu için dosyayı göndermeyeceğini belirtti. Bu suçtur. Savcılık aleni olarak mahkeme kararına uymuyor, dosya adeta kaçırılıyor.


Her iki dosyaya da her ay zaten tutukluluk kararının hukuki gerekçelere dayanmadığını belirterek tahliye talebinde bulunuyoruz. Bu zamana kadar Mahkeme sıradan gerekçelerle taleplerimizi reddetti. Covid-19 vakalarının ortaya çıkmasından sonra, virüsün hapishanelerde yayılma riski ve yayılması halinde oluşacak olumsuz sonuçların yaşam hakkını ihlal edeceği gerekçesiyle her iki tutuklu bulunduğu dosyaya da tahliye taleplerimizi ilettik. Tutukluluk halinin herhangi bir hukuki gerekçesinin olmadığını, 3 yılı aşkın süredir devam eden tutukluluk halinin AYM ve AİHM kararları gereği ölçülü olmadığını belirttik. Yürütülen tüm bu ‘hukuki’ sürecin tamamen siyasi gelişmelerle ilişkili olduğunu belirttik.”


‘Olası bir durumda temsil ettiği kitlede etkilenecektir’


Figen Yüksekdağ’ın siyasi kişiliği, temsil ettiği kitle ve bu kitle üzerindeki etkisi dikkate alındığında, virüsün cezaevlerine yayılması halinde bu durumun sadece müvekkil nezdinde olumsuz sonuçlar doğurmayacağını kaydeden Ezgi, siyasi olarak temsil ettiği kitleyi de etkileyeceğini ve başka bir toplumsal vahamet yaratacağını da vurguladı.  Ezgi, “Ankara 16’ncı Ağır Ceza Mahkemesi tahliye edilmesi için somut bir delil veya gerekçenin olmadığını belirtti ve taleplerimizi reddetti. Bu ret kararına karşı bir üst mahkemeye itiraz ettik. Ankara 17’nci Ağır Ceza Mahkemesi 22 Nisan’da bu itirazımıza da tutukluluk halinin hukuka uygun olduğu gerekçesiyle ret kararı verdi” diyerek mahkemelerin somut bir gerekçe göstermediklerinin altını çizdi.


‘Mahkemeler sıradan gerekçelerden öteye gidemiyor'


Ezgi son olarak, “Bu kararlardaki en önemli nokta zaten sürekli itiraz ettiğimiz bir konu olan gerekçeli karar hakkıdır. Mahkeme gerekçeli karar hakkı kapsamında verdiği her kararın gerekçesini de sunmak zorunda. Ancak bu zamana kadar gelen tüm kararlarda olduğu gibi yaşamsal risklerin olduğu bu dönemde dahi mahkemeler maalesef sıradan gerekçeler yazmaktan öteye gidemiyor” dedi.

Editör: Haber Merkezi