24 Haziran öncesi bir HDP'li olarak bazı kaygılarımı dile getirmem gerektiğini düşündüm.

Yaşadığım yer Kadıköy, CHP ve HDP’nin güçlü olduğu bir ilçe. Fakat işim karşıda, Karaköy Bankalar Caddesi’nde. AK Parti’nin oy deposu. Muhatap olduğum iş insanlarıyla sohbetlerimde gördüğüm manzara kaygı verici. Bunun ışığında biraz yazayım istedim.

Bilindiği gibi 7 Haziran’da HDP ciddi oy almış, halkların iradesi kısmen yansımıştı seçim sonuçlarına. O günlerde vekil adayı ve İl yöneticisi olarak HDP’ye hizmet vermiştim. Seçim dönemi başta kendi bölgem olmak üzere Ermeni kimliğim dolayısıyla birçok yerde çalışma yürüttüm. Bu sayede birçok alanı gözlemleme fırsatım oldu.

7 Haziran seçim döneminde ulusal medya da dahil olmak üzere çoğu medyanın diğer partilere yer verdiği kadar HDP’ye yer vermemesine rağmen kısmen de olsa görünme fırsatı bulduk.

O seçimlerde alınan oydan öte Ak Parti ve CHP seçmenlerine “eğer partinize oy vermezseniz, kime verirdiniz?” sorusuna yüzde 26 gibi bir oranda HDP cevabının verilmesiyle partimiz hedef haline geldi.

Haziran seçimlerinde Demirtaş'ın popülaritesi dışında, partinin hiç seçilemeyecek sıradaki vekil adaylarının da büyük çaba göstermesi önemliydi.

Kasım seçimlerinde ise yine vekil adayı oldum. Bana göre Kasım seçimleri, partimizin Haziran seçimlerinden daha büyük bir başarısı oldu. Bu dönem yaşananları tekrar yazmam sanırım gerekmiyor.

24 Haziran seçimleri diğer tüm seçimlerden çok daha farklı özellikler barındırıyor. Genelde hepimiz halen 7 Haziran havasını dilimize doluyoruz. Bu söylemleri sol cenahın halen Gezi Parkı Direnişi özlemlerine benzetiyorum. Ama 24 Haziran seçimleri 7 Haziran ve Kasım seçimlerinden çok farklı.

En başta şunu unutmayalım. HDP, HDK yöneticilerimiz ve gençlerimizden oluşan 4 bin civarında kişi rehin durumda. Vekillerimiz ve tabii eş başkanlarımızın rehin olması ciddi bir sorun.

Bunun dışında diğer bir sorun da ulusal basınında yer alamamayı bırakın, demokrat medyanın etkisinin de neredeyse yok hükmünde olması.

Tüm bunlar yetmezmiş gibi, seçim yasasının değişmesi ve kurulan ittifakların da işleri bizim için zorlaştırdığını söylemek gerekir.

Sarsılmaya ihtiyacımız olduğunu görüyorum. Seçimler için, HDP geçmişten daha farklı bir anlayışla oluşturulmuş vekil adayları listesiyle ortaya çıktı. Bu vekil adaylarının ilk etapta çok renkli olduğu kuşkusuz. Diğer yandan biraz uzağımızda olan yapılarla, ittifak yapıldığını da görüyoruz. Bunun getirdiği riskleri ve kazançları detaylı bir şekilde değerlendirmek gerekir. Bu renkli ve şöhretli yapıyla seçim stratejisi eğer doğru kurulmaz ise geçmişten daha geriye gidilebileceğini, ama bir yandan da doğru strateji ile daha ileri bir noktaya gidilebileceğini söylemek gerekir.

Söylemlerde çok fazla “HDP'nin baraj sorunu yoktur” denmesini bir hata olarak görüyorum. Bu söylem bile baraj sorunu yaratma potansiyeline sahip.

24 Haziran seçiminde, üç ana konunun önemli olacağını düşünüyorum:

Bir tanesi, Ak Parti ve MHP'nin yakınlaşmasına karşı dindar Kürdleri kapsayacak geniş bir çalışma yapılmalı. HDP’nin Halklar ve İnançlar Komisyonu’nun buna dair çabaları oy oranını etkileyecektir.

İkinci önemli konu ise ekonomi. Bizler buna dair kendi görüşümüzü ve ne yapacağımızı anlatmalıyız. İktidarın ne yaptığını eleştirme noktasını aşacak bir hamle gerekmekte. Şu ana kadar ekonomiye dair söylem sadece eleştiri boyutunda. CHP'nin bugüne kadar yaptığı hatayı aynen tekrarlayan pozisyona düşme gibi bir durum olmamalı. Muhatap olduğum iş insanlarının ilk söylemi “Bunlar bir şekilde gemiyi yüzdürüyor. Yeni gelecek her kim olursa olsun durumu anlayana kadar bu gemi batar”. Tam da bu söylemi karşılayacak bir yol bulunmalı. Piyasaları rahatlatacak ve insanlara umut verecek bir planlama dillendirilmeli.

Üçüncü önemli konu ekoloji. Ekolojiyi, ekonomiyle özdeşleştiren anlayışa karşı yerel bir dil ile sorunlar iyice izah edilerek halklara sunulmalı. Erdoğan’ın kendi itiraf etti kent ihanetleri ve Kanal İstanbul gibi yıkıcı projelerin ne kadar kalıcı tahribatlar yapacağını inandırıcı bir şekilde anlatabilmeliyiz.

İlk başta da belirttiğim gibi ben 24 Haziran'da üzülmemek adına şimdi temkinliyim. Hissettiğim en büyük sorun Ak Parti seçmeninin yaşananlara karşı inatçı tavrı. İnandığı insanların ve yapının bugün doğru olmadığına inanmak istememesi. Bu durumu değiştirmek için fanatik Ak Parti seçmeninin kendini rahat hissedeceği bir algı ve dil yaratmakta zorlandığımız kesin.

Yukarıda yazdığım tüm sebeplerden dolayı dikkatli olunması gerektiğini söylemiş olmam tepki çekmemeli. Başta vekil adaylarımızın, bu renkli hallini idare edecek bir strateji oluşturulmazsa büyük sıkıntılar olacağının altını kalın çizgilerle çizmem gerektiğini düşünüyorum.

Bu seçim HDP'lilerden öte bu coğrafya için çok ama çok önemli. Bizler Meclis içinde ya da dışında muhalefet yapabiliriz. Fakat Meclisin umut olması için HDP'ye ihtiyacı var.

Haydi sandığa sahip çıkmaya ve çalışmaya.

Çünkü HDP umuttur…
Editör: Haber Merkezi