ADANA-ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ: ‘Hasankeyf’e Ağıt’ isimli filmi ile ödüller alan yönetmen Fırat Erez, Ötekilerin Gündemi’ne konuştu.

Hasankeyf’e Ağıt filmi ile ödüller alan yönetmen Fırat Erez, “Hasankeyf gibi yerleri rant uğruna yok edenler, bundan güç kazanan sermayedarlar, iktidarlar, Kanal İstanbul gibi projeleri dile getiriyorlar. Salda Gölü, Kuzey Ormanları ve birçok yer yok edilmeye çalışılıyor. Bu gücü de maalesef Hasankeyf gibi bir yeri yok edip, onları bezdirecek tepkiyle karşılaşmadıkları için bugün bunlar oluyor” diyerek tepki gösterdi.

https://youtu.be/wR3J77eqXnY

‘Hasankeyf’e Ağıt’ filmi ile Rotary Kısa Film Festivali’nden ve Yılmaz Güney Kültür ve Sanat Festivalinden ödüller alan Erez, bir filmin başarısını festivallerin belirlemediğini, çünkü festivallerin daha çok futbol takımı tutar gibi yönetmen tuttuklarını veya bir ideolojiyi yansıtan filmlerin desteklendiğini dile getirirken şu şekilde devam etti. “Hasankeyf'e Ağıt bazı festivallerde hiç kaide bile alınmadı, belki de hiç izlenmemiştir. Sadece ismini görüp elemişlerdir diye düşünüyorum. Politik film diye bir şey yoktur. Her filim kendi sınıfına ve ideolojisine hizmet ediyor. Burada sanatçının misyonunun ne olduğunu sormak çok önemli. Sanatçı neyi amaçlıyor, neye hizmet ediyor? Bu önemli. Var olan iktidara, bir güce mi sanat yapacağız yoksa gerçekten halka mı ya da toplumun ilerlemesi için mi sanat yapacağız? Bu soruyu bende kendime sordum. Eminim diğer sanatçı arkadaşlarda sormuşlardır kendilerine. Toplumun acılarını dile getirmeyen, tozpembe bir eser, sanat mıdır sorusunu düşündürüyor.”

‘DEMOKRATİK VE ÖZGÜR BİR ZEMİNE İHTİYAÇ VAR’

Kısa filmlerin üreticilerinin daha çok öğrenciler olduğunu ve gittikleri her festivalde öğrencilerin filmlerinin ön planda olduğunu belirten Erez, gençlerin yaşadıkları sorunlardan birisinin de maliyet olduğunu, bundan dolayı herkesin sorunlar yaşadığını dile getirirken “Sanat filmlerinin maliyeti çok fazla olduğundan dolayı kolektif üretimlerin olması gerekiyor. Madem paramız yok buna alternatif olarak özveri ve dayanışmayla bir şeyler yapmamız gerekiyor. Hasankeyf de kolektif bir bilincin ürünü. Paran olmayınca ne yapman gerekiyor? İşte arkadaşının kamerasını kullanacaksın, arkadaşının bilgisayarını kullanacaksın. Ben Hasankeyf’i çekerken bir kameram tek vardı. Tam bağımsız, kendisine oto sansür uygulamadan bir filmin çekilebilmesi için tabi ki demokratik bir ortama ihtiyaç var. İfade özgürlüğünün olduğu bir ortama ihtiyaç var. Sanatçıların özellikle otoritelerin altında kalmaması gerekiyor. Demokratik ve özgür bir zemine ihtiyaç var.” diyerek yaşadıkları sorunları dile getirdi.


‘BİZ GENÇ KÜRT SİNEMACILAR İÇİN BÜYÜK BİR ÖZGÜVEN KAYNAĞI’

Kürt sinemasının daha önceleri eksikliklerinin olduğunu, şuan ise Kürtlerin birçok anlamda ön planda olduğunu savunan yönetmen, “Müzik alanında çok ileri bir noktaya gelmiş durumdalar. Diğer sanatlar da öyle ama sinema bölümünde eksiklikler vardı diyebilirim. Tabi bunun en büyük kırıcısı, ön ayağı olan büyük isimlerden birisi Yılmaz Güney’dir. Bunun yanında Behmen Kubadi, Hüner Salim gibi yönetmenler, biz genç Kürt sinemacılar için büyük bir özgüven kaynağı oldu. Bütün festivalleri gezdiğimizde yönetmenlerin Kürt olmasının yanında konu bakımında Kürt coğrafyasına ait hikâyelerin olduğuna şahit oluyoruz. Bu da Kürt gençlerinin sinemaya ilgisinin olduğunu gösteriyor. Bu çok heyecan verici, bundan beş yıl belki on yıl sonra dünya çapında çok büyük yapıtların çıkacağına inanıyorum. Çünkü bu potansiyele sahip gençler var.”

‘HER ALANDA ÖRGÜTLÜ OLMAK GEREKİYOR’

Hasankeyf gibi yerlerin rant uğruna yok edenler, bundan güç kazanan sermayedarlar, iktidarlar, Kanal İstanbul gibi projeleri dile getirebildiklerini belirten yönetmen Erez son olarak sözlerini şu şekilde tamamladı “Salda Gölü, Kuzey Ormanları ve birçok yer yok edilmeye çalışılıyorlar. Bu gücü de maalesef Hasankeyf gibi bir yeri yok edip, onları bezdirecek tepkiyle karşılaşmadıkları için bugün bunlar oluyor. Bu, biz sustukça devam edecek maalesef. Bunun yanında sadece tarih yok edilmiyor, insanlar yıldırılıyor her gün bir kadın öldürülüyor, bir çocuğa tacizde bulunuluyor. Gerçekten iğrenç şeyler oluyor. Bunun önüne geçebilmek için inancım; örgütlü olmak gerekiyor. Her alanda örgütlü olmak gerekiyor. Tüm olumsuzluklara rağmen iyiler kazanacak diyorum. Yaşar Kemal’in insanın mayasında iyilik var dediği gibi. Mücadeleyi büyüterek bunun üstesinden gelebiliriz. İnsanın insanca, hayvanın hayvanca ve bitkinin bitkice yaşayabileceği bir gelecek umuduyla…”

Mustafa SÜZEN

Editör: Haber Merkezi