ANKARA-ÖTEKİLERİN GÜNDEMİ: Adalet Bakanlığı'nın yayınladığı genelgenin ‘soruşturmanın gizliliği’ ve ‘lekelenmeme hakkı’ ilkelerine atıfta bulunan 5. ve 6. maddelerin endişe verici olduğunu belirten avukat Günce Çetin, "Kadına yönelik şiddet dosyalarının soruşturma aşamalarında dahi ifşa edilmesi, incelenmesi ve basına yansıması sayesinde, bu dosyalar etkin bir soruşturma ve kovuşturma yapılmasına sebep oluyor. Gizlilik ilkesi, birçok dosyada kadınların aleyhine gerçeklerin saklanmasına sebep olacak" uyarısında bulundu.

JIN NEWS'ten Habibe Eren'nin haberine göre; Özellikle son birkaç aydır iktidara yakın medya tarafından başlatılan ‘yoksulluk nafakası’ tartışmaları devam ederken, kadınlar ise hemen her gün boşanmak istediği erkek tarafından şiddete maruz bırakılıyor ya da katlediliyor. İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasa da iktidar tarafından tartışmaya açılırken, Adalet Bakanlığı kadına yönelik şiddetin önlenmesi adına bir genelge yayınladı. Tüm bu konu başlıklarına dair değerlendirmede bulunan avukat Günce Çetin, genelgenin özellikle 5. ve 6. maddelerinin yaratacağı duruma dikkat çekti.


‘Süresiz nafaka diye bir şey yok’


Medeni Kanun’da veya başka hiçbir kanunda sadece kadına özgü ve mutlak surette süresiz olan bir nafaka türü olmadığını belirten Günce, “Peki bizde ne var? Yoksulluk Nafakası var. Yoksulluk Nafakası, Medeni Kanun madde 175’te düzenlenmiştir. ‘Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir’ der madde 175. Yani boşanma sonucunda ekonomik durumunda bir düşme yaşanacak. Ama bu yeterli değil. Boşanmanın gerçekleşmesinde karşı tarafın daha ağır kusuru olacak. Süresi hakimin takdirine bırakılmıştır. Nafaka hakkında verilen karara karşı her zaman taraflarca nafakanın uyarlanması davası açılabilir. Bu dava uyarınca, nafaka arttırılabilir, azaltılabilir ya da tamamen kaldırılabilir. Bu haliyle sistemde bir sıkıntı, bir adaletsizlik görülmüyor” dedi.


'Kadınların arkasında durmak yerine bir avuç erkek ciddiye alınıyor'


"Evliliklerin bitmesinde daha kusurlu olan erkekler, kadınlara nafaka ödemek istemiyor” diyen Günce, şöyle devam etti: “’Babalar bu süresiz nafakadan çok mağdur' diye bir şey çıkarttılar. Bunlar kimdir, kaç kişidir nasıl bir veriye dayanmaktadırlar, bir raporları var mıdır, mağduriyetleri nereden gelmektedir hiç bir şey bilmiyoruz. Tek bildiğimiz yasa koyucunun, ekonomik anlamda doğduğundan beri asla eşitliğe sahip olamamış kadınların arkasında durmak yerine bu bir avuç erkeği ciddiye aldığıdır.”


'Tüm bu yapılanlar 262 TL için ve onun da yarısı ödenmemiş zaten’ 


Aynı zamanda Kadın Dayanışma Vakfı’nın, Yoksulluk Nafakası Araştırması’nda yer alan Günce, yoksulluk nafakasının yüzde 69,73 oranının kadınlar tarafından talep edildiğini aktardı. Günce, “Mahkemeler tarafından bunlar içinde yalnızca yüzde 48,83’ü kabul edilmiştir. Yani nafaka talep eden kadınların yarısından bile azının talebi kabul edilmektedir. Dosyaların yüzde 64’ünde mahkemeler tarafından verilen yoksulluk nafakasının ortalaması 262 TL’dir. Geri kalan yüzde 10, 500- 1000 TL arasındadır. Tüm nafaka ortalaması ise 370 TL’dir. Yani tüm bu sözde mağduriyet, yarı yarıya olasılıkla verilen 262 TL içindir. Asgari ücret alan bir erkek için, maaşının sekizde biri. Ama buna rağmen, bu nafakalar ödenmemiş hem de yüzde 50,7 oranında” ifadelerini kullandı.


'Kadınları o nafakaya muhtaç etmemek önemli olan’ 


Esas olanın kadının boşanırken erkekten alacağı 262 TL’ye muhtaç etmemek olduğunun altını çizen Günce, bunun için, baştan aşağıya, aileden okula, toplumun tüm alanlarında köklü ve yapısal değişikliklere gidilip, kadınların kendilerini güçlendirmeleri, geliştirmeleri konusunda en büyük desteği devletin vermesi gerektiğini vurguladı.


‘Her iki düzenlemede de etkin maddeler var’ 


İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasanın da hedefte olmasına ilişkin konuşan Günce, “Her iki düzenlemenin de ruhunda kadın özgürlüğü, kadın güçlenmesi, kadın erkek eşitliği var. Kadına yönelik şiddetle ve toplumsal cinsiyet eşitsizliği ile mücadelede çok etkin uygulamaları içeren düzenlemeler. Her nerede, süresiz nafaka, 6284 ve/veya İstanbul Sözleşmesi aleyhinde bir şeyler söylüyorsa, bilelim ki o her kimse, eril tahakkümün ta kendisidir. Vücut bulmuş halidir. Söyleyenin cinsiyeti fark etmez” dedi.


Sadece kişilerin değil polisten yargıya kurumların da eril olduğuna dikkat çeken Günce, kadınların emniyette ve mahkemelerde yaşadıkları sorunlara dikkat çekti.


‘Genelgede 5. ve 6. madde endişe verici’


Adalet Bakanlığı’nın kadına yönelik şiddetle mücadele için yayınladığı genelgeye değinen Günce şüphe ile yaklaştığı maddeler olduğunu söyledi. A bendi 4. Maddede, mağdurun daha önce başka şikâyetinin bulunup bulunmadığının mutlaka kontrol edileceği, süregelen şiddet vakalarının tespiti halinde şüpheli hakkında zincirleme eylemlerle orantılı koruma tedbirlerine başvurulmasının belirtildiğini vurgulayan Günce, şöyle devam etti: “Tabi bu maddenin altında defalarca kendisine şiddet uygulayanları şikayet etmelerine rağmen, can güvenliği olmayan, yine ve yine şiddete uğrayan hatta öldürülen kadınların çığlıklarını duyuyorum. Ancak, A bendi 5. maddede ve 6. maddede, soruşturmanın gizliliği ve lekelenmeme hakkı ile ilkelerine atıfta bulunularak, soruşturmalarda bilgi ve belgelerin gizlenmesi hususuna vurgu yapılması endişe verici. Zira kadına yönelik şiddet dosyalarının soruşturma aşamalarında dahi ifşa edilmesi, incelenmesi ve basına yansıması sayesinde, bu dosyalar etkin bir soruşturma ve kovuşturma yapılmasına sebep oluyor. Böyle birçok dosyada, intihar sanılıp kapatılacakken, kadınların ve avukatların müdahalesi ile dosyalar açık tutulup, failler yargılanıp ceza aldılar. Bu gizlilik ilkesinin, birçok dosyada kadınların aleyhine gerçeklerin saklanmasına sebep olmasından endişe ederim.”


‘Şiddeti delillendirme vasıtası tehlikeler barındırmakta’


Ayrıca, bundan başka genelgenin, B bendinin bir kaç yerinde, gerçekleşen şiddete uygun tedbire hükmedilirken veya yapılacak yargılamada karar verilirken Aile Çalışma ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü tarafından hazırlanacak sosyal inceleme raporundan bahsedildiğini ifade eden Günce, “Esasında yerinde gibi görünen bir kriter olsa da, uygulamada yargı ve kolluk tarafından bunun kadınların uğradıkları şiddeti delillendirme vasıtasına dönüşmesi tehlikesi bulunmaktadır. Zira tedbirler için kadının beyanı yeterlidir. Raporun hazırlanması, zaten iş yükü başından aşkın müdürlüğe yeni ve altından kalkmakta zorlanacağı yeni bir yüktür. Bu yük, raporların özensiz ve ezbere hazırlanmasına sebep olmaktadır. Ayrıca kadınların, tedbir çıkarttırmada zaman kaybetmelerine yol açabilir. 6284 sayılı yasa dinamik bir yasadır. Değişken ve somut olaylara göre uyarlanabilir. Mülki amire, hâkime ve polise, somut olayın gereklerine göre, gerekli tedbirleri derhal verebilmesi için yetki tanımaktadır. Bu, sisteme yeni aşamalar eklemek, süreci uzatmak ve sistemde tıkanmaya yol açabilecektir” ifadelerini kullandı.


‘Genelgede şiddetin kökeni ve sebebi hastalık olarak görülüyor’


Yine genelgede B bendi 4. maddede belirtilen ve şiddeti azaltacağı iddia edilen failin öfke kontrolü ve stresle başa çıkma gibi yöntemlere değinen Günce, devletin hala şiddetin kökenini ve sebebini bir hastalık ya da kişilik zafiyetine indirgediğini kaydetti. Günce, “Oysa kadına yönelik şiddetin, kaynağı toplumsal cinsiyet eşitsizliğidir. Kadına yönelik şiddet cinsiyet temelli bir şiddettir. Erkekler kadınlara güç göstermek, kontrol altına almak için şiddet uygularlar. Bunu, toplumun ve devletin tüm yapıları olarak kabul ettiğimizde şiddet konusunda bir adım ileri gidebileceğiz, aksi halde çıkarılacak ve üzerinde konuşacağımız daha çok genelgelerimiz olacak” dedi.


‘Bundan başka kılavuz yok’


“Oysa elimizin altında mis gibi pırıl pırıl bir İstanbul Sözleşme’miz var. Şiddeti önlemek için neler yapılması gerektiği, imzacı devletlerin görevlerini, şiddetle mücadeledeki yolları açık ve seçik olarak gözler önüne seriyor” diyen Günce, İstanbul Sözleşmesi’nin tam ve etkin uygulanması konusundaki ısrardan kadın hareketinin asla vazgeçmeyeceğini çünkü şiddetle mücadelede bundan daha etkin başka kılavuz olmadığının altını çizdi.

Editör: Haber Merkezi