Artık son günündeyiz...

Bir dönemeç...

Hesap sormanın, ders vermenin ön günü...

Her türlü adaletsizliğe, baskıya, tehdide, gözaltı, tutuklama, oyun ve entrikaya rağmen seçim atmosferi, halklarımızın kötü gidişata, diktatörlüğe, faşizme teslim olmayacağını gösteren bir demokratik direniş süreci oldu...

8 Mart Emekçi Kadınlar Günü geride kaldı... Kadınlardan nasıl korktuklarını, kadınların ıslığına verdikleri tepkiden, yalanlardan ve çarpıtmalardan gördük...

21 Mart Newroz kutlamalarının meşalesi barış ve kardeşlik rüzgarı hâlâ etkisini sürdürüyor... Kürt halkı, Türkiye halklarına sunduğu dayanışma ve barış çabasıyla hem bölgede kazanmanın hem ülkenin başına musallat olan melanetlerin def edilmesinde önemli bir tutum sergiledi.... Türkiye’nin sosyalist, demokratik güçleri Hitler faşizmine giden günlerin dersleriyle dolu büyük bir sorumluk sergiledi...

1 Mayıs’a giderken, tam ortasında bir seçim...

Geriye bakıp, mücadelelere yaslanıp, ileriye koşan bir demokratik yürüyüştür süren...

Yarın seçimler ve 1 Mayıs’a 1 ay gibi kısa bir süre kaldı...

Önceki seçimlerde yaşananlar, hileler, çalmalar, sahte pusulalar, YSK manevralarına rağmen başarma bilincinin güç kazandığı bu dönemde yarın akşam ortaya çıkacak sonuç hem dünümüz hem geleceğimiz bakımından büyük önem taşıyor... İşçi ve emekçi bayramı 1 Mayıs’a halklarımızla, ciğerlerimize baharın temiz havasını teneffüs ederek yürümekten daha güzel ne olabilir ki!

Türkiye’nin diktatörlük ve faşizm heveslilerine teslim edilmeyeceğini gösteren bir süreç yaşandı ve bunun sonuçlara ve yaşama yansıyacağını söyleyebiliriz. Ancak mesele sandığa gitmekle sınırlı değil, mücadele her an her yerde, her alanda sürdürülebilirse başarılacağını unutmadan yürünebilirse başarı kazanılır...

Evet bu bir yerel seçim...

Ancak iktidar ısrarla bir beka sorununa dönüştürmeye çalıştı...

İyi de oldu. Böylece bir yerel seçim 17 yıllık zorba, sömürü ve baskıda geçmiş tüm iktidarları geride bırakmış, darbe dönemlerindeki faşist askeri yönetimlere taş çıkaran iktidarla hesaplaşma arenasına dönüşmüş oldu.

Ve onlar böyle yaptıkça, “beka” dedikçe, yani kendi saltanatlarını sürdürmeyi ülkenin bekası olarak sunmakta ısrar ettikçe, kendi geleceklerini, bekalarını daha çok tartışılır hale getirdiler... Zayıfladıklarını, itibar erozyonunu durduramadıklarını gördükçe daha çok telaşa kapıldılar. Çürümeyi ve çöküşü derinleştirdiler...

Bizim irademiz dışında gelişmiş bir gerçek var ki, “beka” söylemiyle birlikte bu seçim bir kör düğümün nasıl çözüleceğine dair bir halk tutumunu, bir işçi ve emekçi eğilimini ortaya çıkarmaya vesile oldu... Türkler, Kürtler ve tüm Türkiye halkları açısından diktatörlüğün tahkimini amaçlayan kötü gidişata, sömürü politikalarına, işsizliğe, sefalete karşı bir tutum sergileneceği görülüyor...

AKP/MHP koalisyonunun faşizmi tahkim etme, diktatörlüğü egemen kılma hesapları karşısında güçlü bir halk tutumu, güçlü bir demokratik refleksin ortaya çıkmış olduğunu seçim süreci boyunca hiç dinmemiş olan kışkırtmalara prim verilmemiş olmasından görmek de mümkün...

Çaresizlik içinde çırpınan, hiçbir mantıklı, insanı, sevgi emaresi, saygı görünümlü sunum ve tutum içinde bulunmayan iktidar, tehdidi tek çıkar yol olarak seçti...

Ancak çırpındıkça battıklarına tanık oluyoruz...

AKP’nin ve MHP’nin kendi cenahı, daha önce oy vermiş olan halk bakımından da bir yüz dönme tutumu görüldü. Safahata, saraylara, özel lüks yaşama, kamu olanaklarının çarçur edilmesine, soğana, patatese muhtaç bir ülke haline gelinmiş olunmasına, işsizliğe, enflasyona, iç borca, dış borca, açlığa sefalete rağmen, tozpembe tablolar çizilmesine tok olduğunu gösteren önemli veriler ortaya çıkmış oldu.

Sınıf eksenli bir tutum olarak tezahür eden demokratik bir hareket olmamakla birlikte, sınıf eksenli hareketler görünür olmasa da bunun gelişip güçleneceğini gösteren gelişmeler umut vericidir...

Egemen güç odaklarının kendi aralarındaki çelişki ve çatışmaların derinleştirilmesi açısından da bu seçimlerde ortaya çıkacak tablo önem kazanmış bulunuyor...

Tek adam iktidarına, tek parti yönetimi hesaplarına güçlü bir halk tokadı indirmenin zamanı...

Kimin kazanacağının değil, neye dur demek gerektiğinin önem kazandığı bir seçim sürecindeyiz ve oyumuzun hak edenlere verilip verilmediği bir yana, ülkeyi felakete sürükleyen bu rejimi durdurmak tarihin en büyük kazanımı olacaktır...

Gerisini getirmek ise işçi ve emekçilere, halklara, devrimci demokratik güçler kalmış...
Editör: Haber Merkezi